RAMAZAN AYINDA MUHTEŞEM KUR’ÂN’LA BÜTÜNLEŞMEK

Nurten Selma ÇEVİKOĞLU nurtencevikoglu@hotmail.com

On bir ayın sultanı hoş geldi. Öncelikle hepinizin Ramazan ayını tebrik ediyorum efendim…

Ramazan, bilindiği gibi ibâdet ayı. Elhamdülillâh müslümanlar oruçlarını zaman ilerledikçe daha şuurlu tutuyorlar. Oruçlar sadece sıradan yemeden, içmeden kesilme şeklinde değil de; inceliklerine dikkat edilerek mânevî hâssaları gözetilerek «takvâ» derinliği gözetilerek tutulmaya çalışılıyor. Hamdolsun… Müslümanlar Ramazan ayında; oruçlarının yanı sıra ibâdet ve tâatlerini çoğaltmak için, aynı zamanda her işlerini dînî çerçevede yerine getirmek için çabalıyorlar. Bunlar sevindirici gelişmeler.

Ramazan ümmetin ayıdır. Müslümanlar artık hem fert hem de ümmet olarak yüce Yaratıcı’ya kendilerini güzel takdim etmek istiyorlar. Ramazan ayı; ümmeti oluşturan fertlerin, «kâmil insan olma» yolunda mesafe kat etmesi adına gerçekten bulunmaz bir zemindir.

Ümmet bu güzel ayda kendisinin insânî ve ahlâkî yönünü törpüleyip düzelterek geliştirir. Böylece «Hakk’a güzel kul olma»ya çalışır. Bunlar ancak ibâdetle mümkündür. İbâdetler en çok Ramazan ayında yerine getiriliyor. Öyle değil mi? En çok oruç Ramazan’da tutuluyor. Kur’ân-ı Kerim en çok Ramazan’da okunuyor. Sadakalar en çok Ramazan’da veriliyor. Yardımlar en çok Ramazan’da yapılıyor. Zekâtlar, zikirler, tesbihatlar, gönül alma ziyaretleri, verilen iftar yemekleri hep Ramazan’da değil mi? Ramazan; derlenip toparlanma adına, müslümanlar için bulunmaz bir ay.

Yapabilenler; hayat kılavuzumuzu, dünyadaki yol haritamızı, mukaddes kitâbımızı en az bir defa baştan sona okuyup hatmediyorlar. Ne mutlu! Koşa koşa mukabelelere ve camilere sırf Kur’ân okumak için gelen müslümanlardaki tatlı telâş bizleri memnun ediyor ve geleceğe dair ümitlerimizi tazeliyor. Ancak mukaddes kitâbımızın Ramazan bitince evlerin en güzel yerlerine konması ve ertesi Ramazân’a kadar beklemesi de tabiî ki bizi üzüyor.

Kur’ân-ı Kerim, Cenâb-ı Hak tarafından gönderilen ilâhî kelâmlar arasında en sonuncusu ve en mükemmelidir. İçindeki muhteşem muhtevâ hem dünyamıza hem mâneviyâtımıza ışık tutar. Müslümanlar o muhteşem kelâm-ı kadîmi; sadece Ramazan ayında değil, ömürleri boyu her gün okumalılar. Eşsiz Kur’ân’ımızı yalnızca okumak dahî, insanın bedenine müthiş bir mânevî enerji yüklüyor. İnsanın fizikî bünyesinin her zerresi lâhûtî hazlarla doluyor. Kur’ân’a bakmak, gözleri nurlandırıyor. Kur’an ile beraber olmak, ömrü taçlandırıyor. Kur’ân okumak, onun bize şefaat etmesine vesile oluyor. Kabirde bize ilk şefaat eden, okuduğumuz Kur’ân olacaktır. Şöyle bir, Kur’ân’ı çok okuyan ve onunla hayat boyu hemhâl olmuş kişilerin, meselâ; Kur’ân-ı Kerim hocalarının, hâfız yetiştiren hocaların yüzlerinin ne kadar nurlu olduklarını bir düşünün! O nurlu yüzlerin size nasıl huzur verdiğini hatırlayın. Ömürleri Kur’ân-ı Kerîm’e bakmakla geçtiği için, onların yüzleri âdeta nurlu bir enerji deposu gibidir. Böyle yüzler, pozitif yüklemeler sağlar size-bize. Bu îzah edilemeyen duruma şöyle bir yorum getirebilir: Kur’ân’ın nurları; onunla beraber olan kişilere, yansıma (in‘ikas) yoluyla geçer. İşte bu nur yansıması Kur’ân’la çok meşgul olanlarda âdeta mânevî bir câzibe oluşturur.

Bilindiği gibi Ramazan, Kur’ân mevsimidir. Zira insanları dosdoğru yola ileten, insanlara insanca yaşama sanatını öğreten, ahlâkını kâmilleştiren, çalışmayı sevdiren, dürüst hayatı teşvik eden yüce Kur’ân, Ramazan ayında ilâhî âlemlerden gelerek yeryüzünü teşrif etmiştir.

“Ramazan ayı öyle bir aydır ki, Kur’ân-ı Kerim onda indirilmiştir. (O Kur’ân ki) insanlara hidâyettir. Onda doğru yolun, Hak ile bâtılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleri vardır. O hâlde içinizden kim o aya erişirse orucunu tutsun…” (el-Bakara, 185)

Mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerim; İslâm’ın şerefli Peygamberi’ne indirilen ve Peygamberimiz -aleyhisselâm-’dan günümüze kadar hiç bozulmadan gelen, okunması ibâdet sayılan, insanlığın bir benzerini daha getirmekten âciz kaldığı kudsî ve ilâhî kelâmdır. O; üslûbu ve muhtevâsıyla akıllara durgunluk veren, okuyanı ve idrâk edeni hayrette bırakan büyük ve ebedî bir mûcizedir.

Kur’ân-ı Kerim, tükenmeyen ve sönmeyecek olan yegâne hidâyet güneşidir. O, hakkı söyleyen ve hakkı aydınlatan eşsiz bir rahmet pınarıdır. Kur’ân, gönüllerdeki muhabbet ışığıdır. Nûruyla kendisine inananları mânevî iklimlerde dolaştırır. Peygamber sözüyle;

“O; apaçık nurdur, bir zikr-i hakîmdir.” Kur’ân-ı Kerim; kalplere nur, gönüllere huzur verir. O, dertlere de hastalıklara da şifâdır. Yine ruhlara gıdâ, yüreklere rahmettir. O, hem hikmet kitabı hem duâdır. Ve yine o hem kulluk kılavuzu hem hayatı doğru yaşama rehberi hem zikir hem fikirdir.

“Ey insanlar! Size Rabbiniz’den bir öğüt, gönüllerdekine bir şifâ, mü’minler için bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.” (el-İsrâ, 57)

“Gerçek bu Kur’ân; insanları öyle bir doğru yola doğrultup götürür ki, o en âdil ve en doğru bir yoldur. O; güzel amel (ve hareket)lerde bulunan mü’minlere, kendileri için muhakkak bir ecir olduğunu müjdeler.” (el-Mâide, 15)

Aynı sûrenin devamında da şöyle buyurulur:

“Size Allah’tan hakikî bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir ki, Allah Teâlâ; rızâsına uyanları onun sebebiyle selâmet yollarına doğrultur, onları kendi iradesiyle karanlıktan aydınlığa çıkarıp dosdoğru yola iletir.” (el-Mâide, 16)

“Bu Kitap, hiç şüphesiz müttakîler için rehberdir.” (el-Bakara, 2)

“Âlemlere uyarıcı olsun diye, kuluna hak ile bâtılın arasını ayıran ölçüyü indiren ne yücedir!” (el-Furkān, 1)

Âyet-i kerîmelerden anlaşılacağı üzere Kur’ân, kendisini Kur’ân-ı Kerim’de böyle tanıtıyor. O; doğruyu eğriden ayıran, insanların ve toplumun salâhını temin eden tek mihenk taşıdır. Kur’ân fazîletli ve erdemli bir toplum inşa eder.

“Allâh’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zâlimlerin ta kendileridir.” (el-Mâide, 45)

Zâlimler; Kur’ân-ı Kerîm’in getirdiği ölçülerin dışına çıkanlar, aydınlık yarınları karanlığa çevirenlerdir. Zâlimler, bugün olduğu gibi hak-hukuk gözetmeden insanların hayatını zulmete boğanlardır. Bu hakikat yüce Kur’ân’da şöylece belirtilir:

“Kim Ben’im zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve Biz onu, kıyâmet günü kör olarak haşredeceğiz. O;

«–Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!» der.

(Allah) buyurur ki:

«–İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun. Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Âhiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir.»” (Tâhâ, 124-125)

Böylesi elîm bir ebedî hüsrâna dûçâr olmamak için; mü’minler olarak yüce kitâbımızın emirlerine uymak aslî vazifemiz olmalıdır:

“(Siz) O’nun kitâbı Kur’ân’a uyun. O’nun emirleri ve yasaklarına aykırı gitmekten de sakının ki merhamet olunasınız (da dünya ve âhirette mutluluğa eresiniz.)” (el-En‘âm, 155) Hayat ve tarih göstermiştir ki; Kur’ân ile yaşayanlar ferdî olarak en kâmil vasfı kazanmışlar, sosyal olarak da en imrenilir vaziyette olmuşlardır.

Ancak asıl olan Kur’ân’ı okumanın yanında, o muhteşem kitâbı anlamaktır. Bugüne kadar hep okuduk; bu da iyi, fakat içinde neler var bizim hayatımıza dair? Onunla yaşadığım hayatı nasıl bütünleştirebilirim? Yüce yaratıcımız olan Rabbimiz, biz kullarından neler istiyor? Evet, sevgili kardeşlerim, inananlar olarak mukaddes kitâbımızın muhtevâsını merak etmeliyiz. O’nu şu mübârek Ramazan ayında, anlamak için de okumalıyız; «Son ilâhî kitapta bana Rabbim ne diyor? Bana Kur’ân’dan hangi mesajlar geliyor?» diye merak etmeliyiz. Emin olunuz ki; hayatta mutlu olmanın sırları Kur’ân’da mevcuttur, başka yerlerde beyhûde yorulmaya gerek yoktur. Dünyadaki hayat enerjimiz, onun içindeki hakikatlerde saklı. Artık arayıp bulmak zorundayız. O zaman bu Ramazan’da mukaddes kitâbımızı anlayarak öğrenmek için bir gayretimiz olmalı. Peki, ne yapmalıyız?

Bunun için güvenilir bir meal okuyabiliriz. Ramazan ayı boyunca; her gün okuduğumuz cüzlerin anlamlarının bulunduğu mealleri, Kur’ân-ı Kerim hatmi ile beraber bitirebiliriz. Kur’ân meâlinde anlamadığımız âyetler olursa, yine mûteber daha geniş açıklamaların bulunduğu tefsir kitaplarından faydalanabiliriz. «Bu Ramazan’da, mukaddes kitâbımız Kur’ân’ı daha iyi anlayabilmek ve idrâk edebilmek için hayatımıza böyle bir çalışma girmeli.» diyoruz.

Gelin bu Ramazan’da muhteşem Kur’ân’ımızla bütünleşelim. Kur’ân-ı Kerîm’i kalbimize ve zihnimize nur kılalım. Çokça ve bolca okuyalım. Her sene bir hatim yapıyorsak; bu sene hatimlerimizi iki yapalım, üç yapalım. Hayırla kalın, Kur’ân’la dolun ve Kur’ân’la doyun inşâallah. Mübârek Ramazan ayından en kâmil mânâda istifade edebilmek dileğiyle, kâinâtın yüce sahibine emânet olunuz.