Allah’tan Kullarına Sorular! -5- SİZE NELER OLUYOR?

YAZAR : Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com

TAACCÜB ve KINAMA SUALLERİ

Olmayacak bir iştir inkâr! Olmayacak bir iştir yalanlar, şirk, hurâfeler, münafıkların zikzakları… Hiçbiri selîm aklın, vicdanın doğru kabul edeceği işler değildir. Bunlara ancak şaşılır! Cenâb-ı Hak; bu çirkinlikleri göstermek için de, kınama ve taaccüb makamında sualler tevcih eder:

“Bak, Sen’i nelere nisbet ettiler (şairdir, sâhirdir, mecnundur dediler) de nasıl dalâlete düştüler! Artık hak yolu bulmaya güçleri yetmez.” (el-İsrâ, 48; ayr. el-Furkān, 9)

“Şimdi siz, bu sözü mü (şerefli Kur’ân’ı mı) küçümsüyorsunuz?”

“Allâh’ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?” (el-Vâkıa, 81-82)

Ağlanacak hâlinize gülüyor musunuz?

“Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’ân’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz (öyle mi?)” (en-Necm, 59-61)

“Siz cansız iken size can veren Allâh’ı nasıl inkâr edersiniz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O’na döndürüleceksiniz.” (el-Bakara, 28)

“…Haktan sonra da sapıklıktan başka ne vardır? O hâlde (bu açık delillerden sonra îmandan) nasıl çevrilirsiniz?” (Yûnus, 32)

Şu âyette; önce ilzâm edici, sonra tefekkür ettirici, sonra ayıplayıcı sualler arka arkaya sıralanmakta:

“De ki:

• «Ortak koştuklarınızdan (putlarınızdan) hakka iletecek (hakikate ulaştırabilecek) olan var mı?» (Elbette ki yok!)

De ki: «Hakka Allah iletir.»

➢ Öyle ise hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır?

Yoksa hidâyet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı?

(Elbette ki, hakikate ulaştırana tâbî olmak lâyıktır.)

• Size ne oluyor?

• Nasıl (böyle yanlış) hükmediyorsunuz?” (Yûnus, 35)

Bu âyette gördüğümüz; «Size ne oluyor?» kalıbı kınama ve devamında teşvik mânâsı taşır ve âyet-i kerîmelerde çokça yer almaktadır. Cihad hususunda iki misal:

“Size ne oluyor ki Allah yolunda ve;

«Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!» diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” (en-Nisâ, 75)

“Ey îmân edenler!

Size ne oluyor ki; «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?

Dünya hayatını âhirete tercih mi ediyorsunuz?

Fakat dünya hayatının faydası âhiretin yanında pek azdır.” (et-Tevbe, 38)

Ehl-i kitap…

Asırlarca kendilerine kitap ve nebîler gelmiş bu gürûhun, Kur’ân’ı ve Hazret-i Peygamber’i inkâr etmeleri ne kadar acıdır!

Bilhassa ehl-i kitâbın din adamları!..

“(Ey bilginler!) Sizler Kitâb’ı (Tevrât’ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) hâlde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?

Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (el-Bakara, 44)

“De ki: Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz hâlde niçin Allâh’ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek mü’minleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz?..” (Âl-i İmrân, 99)

Onlar; nesiller içinde meydana gelen tahrifler, bozulmalar ve kıvam kayıpları neticesinde içinde bulundukları hâli, sistemleştirdiler ve ortaya Yahudilik ve Hıristiyanlık diye dinler çıktı. Hâlbuki, bu dinlerin hürmet ettikleri peygamberlerle alâkası yoktu. Onlar hak din üzereydiler.

Cenâb-ı Hak sorar:

“Yoksa siz; İbrahim, İsmail, İshak, Yâkub ve esbâtın yahudi yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?

De ki:

Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?

Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir?

Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.” (el-Bakara, 139)

“Daha zalim kimdir?” kalıbı hem azarlayan hem de vicdana hitap eden bir sualdir:

“Allâh’a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? …” (el-Ankebût, 68)

“Artık o kimseden daha zalim kim olabilir ki, Allâh’a karşı yalan söylemiş; doğruyu (Kur’ân’ı) da, kendisine geldiği vakit yalanlamıştır…”
(ez-Zümer, 32)

“Allâh’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! …” (el-Bakara, 114)

Bu âyet, Mekke’yi ellerinde tutan müşrikler hakkında nâzil olmuştu. Lâkin Ayasofya’nın müzeye çevrilmesini, günümüzde yaşananlar itibarıyla Mescid-i Aksâ’yı, Atina’da ve diğer Avrupa ülkelerinde camiye veya ezana izin vermeyenleri akla getirmiyor mu?

“İslâm’a çağırıldığı hâlde Allâh’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir!..” (es-Saff, 7)

Azarlayıcı sualler bizi kendimize getirir:

“Ey îmân edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (es-Saff, 2)

Zira fiile dökülmeyen işlerin lâkırdısını yapmak, Allâh’ın gazap edeceği bir husustur.

Kınayıcı sualler acıdır. Yaratılış gayesini unutan insana acı bir sual:

“(Rasûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (el-Furkān, 77)

Yoktur O’na duânız, yoktur kulluğun özü,
Mevlâ size ne kıymet versin, ne’ylesin sizi?