MÜBÂREK ZAMAN DİLİMLERİ

YAZAR : Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

BİR HADİS:

عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ : أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ j ، قَالَ :
« يَتَنَزَّلُ رَبُّنَا تَبَارَكَ وَتَعَالٰى كُلَّ لَيْلَةٍ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا حِينَ يَبْقَى ثُلُثُ اللَّيْلِ الآخِرُ ، يَقُولُ : مَنْ يَدْعُونِي فَأَسْتَجِيبَ لَهُ ؟ مَنْ يَسْأَلُنِي فَأُعْطِيَهُ ؟ مَنْ يَسْتَغْفِرُنِي فَأَغْفِرَ لَهُ »

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’tan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Yüce Rabbimiz; her gece, gecenin son üçte biri kaldığında dünya semâsına iner (rahmet nazarıyla bakar) ve şöyle buyurur:

«Bana duâ eden yok mu duâsını kabul edeyim! Ben’den bir şey isteyen yok mu ona dilediğini vereyim! Ben’den mağfiret isteyen yok mu onu bağışlayayım!»” (Buhârî, Deavât, 14)

BİR MESAJ: “Mübârek zamanların kıymetini bil ve rızâ-yı ilâhî doğrultusunda bu zaman dilimlerini değerlendirmeye gayret göster!”

“Allâh’ım! Receb ve Şâban’ı
hakkımızda mübârek eyle,
bizi Ramazân’a ulaştır.”
(Taberânî, el-Mu‘cemu’l-evsât, IV, 189)

Zaman nimeti, Cenâb-ı Hakk’ın biz insanoğluna sunmuş olduğu en büyük nimetlerden biridir. Aslında bütün zamanlar kıymetlidir ama bazı zamanlar vardır ki diğer zamanlara göre daha kıymetli ve daha mübârektir.

Mübârek kelimesi bereket kökünden gelir. Bereket ise artma, çoğalma gibi anlamları ihtivâ etmektedir. Buna göre mübârek zamanlar denildiğinde; diğer zaman dilimlerine göre daha kıymetli, daha bereketli zaman dilimleri kastedilmiş olmaktadır.

Öyle zamanlar vardır ki o zamanda yapılan ibâdetlere, duâ ve niyazlara veya kılınan namazlara diğer zamanlarda îfâ edilene nazaran daha çok sevap verilmektedir. Sevaptaki bu çokluk, o mübârek zaman diliminin, fazîlet ve bereket yüklü zamanlar olmasından kaynaklanmaktadır.

Yirmi dört saatlik bir gün içerisinde bazı zaman dilimleri, günler içerisinde bazı günler ve bazı geceler, aylar içerisinde bazı aylar; diğerlerine göre daha kıymetli ve daha bereketlidir. Cenâb-ı Hak, bu zaman dilimlerine ayrı bir mânâ ve bereket yüklemiştir.

Şüphesiz seher vakti, gün içerisinde yer alan en kıymetli ve bereketli vakitlerdir. Seher vakti; duâların müstecâb olduğu, günahların mağfiret olunduğu vakitlerdir. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- serlevhâ hadîsimizde yer aldığı üzere, her gece seher vaktinde yüce Rabbimiz’in dünya semâsına rahmet nazarıyla tecellî ettiğini bizlere haber vermektedir. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de cennetle müjdelenenleri sıralarken, seherlerde Allah’tan bağışlanma dileyenleri de zikretmiştir. (Âl-i İmrân, 3/17)

Bir gün Amr bin Abese Hazretleri, Fahr-i Âlem Efendimiz’e;

“–Ey Allah’ın Rasûlü, (Allâh’a) diğer vakitlerden daha yakın olunacak bir vakit var mıdır ya da özel olarak tercih edilecek bir zaman var mıdır?” diye bir soru tevcih etmiş O da şöyle buyurmuştur:

“–Evet; Azîz ve Celîl olan Allâh’ın kula en yakın olduğu vakit, gecenin sonlarına doğru olan vakittir. O saatlerde Allâh’ı ananlardan olmayı istersen, bunu yap! Şüphesiz o vakitlerde kılınan namazlarda melekler hazır bulunup şahitlik yaparlar.” (Nesâî, Mevâkît, 35)

Demek ki mübârek zaman dilimleri, aynı zamanda kurbiyet zamanlarıdır; yani kulun Rabbine daha yakın olmasına vesile olan zamanlardır. Onun için mü’minler olarak bizler de genelde zamanın kıymetini idrâk etmeli ve özelde de bereketli mübârek zaman dilimlerini gözetmeliyiz. Bu mübârek zamanları, kulluk için fırsata dönüştürmeliyiz.

Günler içerisinde Cuma gününün biz müslümanlar nazarında ayrı bir yeri vardır. Cuma günü, en hayırlı gündür. Nitekim bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Güneşin doğduğu en hayırlı gün, cuma günüdür.” (Müslim, Cum‘a, 18)

Yine Sevgili Peygamberimiz bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmaktadır:

“Cuma günü öyle bir an vardır ki; şayet bir müslüman kul, namaz kılarken o âna rastlar da Allah’tan bir şey dilerse, Allah mutlaka ona dilediğini verir.” (Müslim, Cum‘a, 13)

Bereket içinde bereket. Cuma günü bereketli, mübârek bir gün. Cenâb-ı Hak, bu mübârek günün içerisine tam vakti belli olmayan daha bereketli bir icâbet saatini dercetmiş. Öyleyse mü’min; Cuma gününde teyakkuz hâlinde bulunmalı, her ânını elinden geldiği kadar ibâdet, zikir ve tesbihât içerisinde geçirmek için gayret göstermelidir.

Pazartesi ve Perşembe günleri de bereketli, mübârek günlerdendir. Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“İnsanların amelleri pazartesi ve perşembe günleri olmak üzere haftada iki defa (Allâh’a) arz olunur ve inanan her kula mağfiret buyurulur. Yalnız din kardeşi ile aralarında düşmanlık bulunan kul müstesnâ! (Onlar hakkında); «Bu iki kişiyi (barışa) dönünceye kadar bırakın.» denilir.” (Müslim, Birr, 36)

Onun için Allah Rasûlü -sal­lâl­lâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; pazartesi ve perşembe günlerini oruçlu geçirmeye çalışmış, ümmetine de bu günleri oruçlu geçirmeyi tavsiye buyurmuştur.

Bereket yüklü mübârek zaman dilimlerinden biri de Zilhicce ayının ilk on günüdür. Hac mevsimini de içinde barındıran bu mübârek günler hakkında Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:

“Sâlih amelin Allah katında en sevimli olduğu günler Zilhicce’nin ilk on günüdür.” (Tirmizî, Savm, 52)

Bu sebeple O, bazı rivâyetlere göre Zilhicce’nin ilk dokuz gününü oruç tutarak geçirmeye çalışmış, Kurban Bayramı’nın ilk günü olan onuncu gününde de oruç tutmayarak kurbanını kesmiştir. (Ebû Dâvûd, Sıyâm, 61)

Zilhicce ayından sonra, hicrî yılın ilk ayı olan Muharrem ayı, mükerrem ve mübârek aylardan biridir. Hadîs-i şeriflerde Allâh’ın ayı olarak nitelendirilen Muharrem ayında oruç tutmak, Ramazan ayından sonra tutulan en fazîletli oruç olarak görülmüştür. (Tirmizî, Savm, 40)

Muharrem ayını mübârek kılan hususlardan biri, Âşûrâ gününü içinde barındırmasıdır ki bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“Âşûrâ günü orucunun, bir önceki yılın günahlarına keffâret olmasını Allah’tan ümit ediyorum.” (Tirmizî, Savm, 48)

Hiç şüphesiz diğer zamanlara göre daha fazîletli ve daha kıymetli mübârek zamanlardan biri de Receb, Şâban ve Ramazan aylarından oluşan üç aylardır. Fahr-i Kâinât Efendimiz, bu mübârek üç aylar geldiğinde çok mutlu olur ve şöyle duâ ederdi:

“Allâh’ım! Receb ve Şâban’ı hakkımızda mübârek eyle, bizi Ramazân’a ulaştır.” (Taberânî, el-Mu‘cemu’l-evsât, IV, 189)

Üç aylar, birçok mübarek gün ve geceyi ihtivâ etmektedir. Receb ayının ilk cuma gecesi Regāib gecesidir. Receb ayı içerisinde vukû bulan en önemli hâdiselerden biri de Mîrac hâdisesidir. Sevgili Peygamberimiz, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya gittiği İsrâ’dan sonra yedi kat semâya yükselmiş ve mîrac hâdisesi vukû bulmuştur.

Mîrac gecesi mü’minlere birçok müjde verilmiştir. Bunlardan biri de;

«Allâh’a şirk koşmayanların büyük günahlarının bağışlanabileceği» müjdesidir. (Müslim, Îmân, 279)

Sevgili Peygamberimiz; Receb ayının girmesiyle birlikte ibâdetlerini, zikir ve tesbihâtını çoğaltır, Şâban ayı geldiğinde ise ibâdetlerini artırır, daha çok namaz kılar ve daha çok oruç tutardı. Üsâme bin Zeyd -radıyallâhu anh-, Ramazan ayının dışında hiçbir ayda Şâban ayı kadar oruç tutmamasının sebebini sorduğunda Peygamber Efendimiz şöyle cevap vermiştir:

“Bu ay, Receb ile Ramazan arasında insanların gafil bulundukları bir aydır. Bu ayda ameller, Âlemlerin Rabbi olan Allâh’a arz olunur. Ben de amellerimin oruçlu iken Allâh’a sunulmasını arzu ederim.” (Nesâî, Sıyâm, 70)

Şâban ayının on beşinci gecesi Berât gecesidir ki Sevgili Peygamberimiz; bu mübârek gecede Allâh’a çokça ibâdet edilmesini, gündüzünde oruç tutulmasını tavsiye buyurmuştur. Zira hadîs-i şeriflerde, bu gecede Allah Teâlâ’nın dünyaya rahmetiyle tecellî ettiğini ve fecre kadar;

“Bağışlanmak isteyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belâya dûçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!” buyurduğu müjdelenmektedir. (İbn-i Mâce, İkāmet, 191)

Üç ayların şâhı, oruç ayı olarak bilinen Ramazan ayıdır. Sevgili Peygamberimiz bu mübârek ay hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Yüce Allah, Ramazan ayında oruç tutmayı size farz kıldı. Ramazan gecelerini namazla geçirmek de benim sünnetimdir. Kim inanarak ve sevabını yalnızca Allah’tan umarak Ramazan ayında oruç tutup, geceleri de namaz (terâvih) kılarsa, annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur.” (Nesâî, Sıyâm, 40)

Ramazan ayını kıymetli ve mübârek kılan en önemli hususlardan biri, Kur’ân-ı Kerim’de «bin aydan daha hayırlı» olduğu zikredilen Kadir gecesini içinde barındırmasıdır. Kadir gecesinin mübârek bir gece olmasının sebebi de yüce Kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’in bu gecede nâzil olmaya başlamasıdır. Dolayısıyla Ramazan ayını hattâ üç ayları kıymetli kılan en önemli husus, Kur’ân-ı Kerim’dir.

Onun için mübârek zamanlarda Cenâb-ı Hakk’a kurbiyetimize sebep ve vesile olabilecek en mühim ibâdetlerden biri, Kur’ân-ı Kerim tilâvetidir.

Mübârek vakitler, Cenâb-ı Hakk’a duâ ve niyazda bulunmamız için bir fırsattır. Hazreti Âişe Vâlidemiz, Kadir gecesinde hangi duâyı okuyacağını Sevgili Peygamberimiz’e sormuş O da;

اَللّٰهُمَّ إِنَّكَ عُفُوٌّ كَر۪يمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنّ۪ي

“Allâh’ım! Sen affedicisin, ikram sahibisin, affetmeyi seversin, beni de affet.” şeklinde duâ etmesini tavsiye etmiştir. (Tirmizî, Deavât, 84)

Velhâsıl mü’min; yüce Allâh’ın en büyük nimetlerinden biri olan zaman nimetini iyi değerlendirmeli, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı doğrultusunda onu şekillendirmelidir. Bu hususta gaflet göstermemelidir. Bunun yanında diğerlerine göre daha kıymetli ve mübârek, bereket yüklü zaman dilimlerini, arınmak ve bağışlanmak için bir fırsat kabul ederek ayrı bir önem vermeli, o zaman dilimlerini elinden geldiği kadar namaz, zikir ve tesbihât ile geçirmeye gayret göstermelidir.

Ne mutlu mübârek zaman dilimlerinin kıymetini bilenlere…

Cenâb-ı Hak, cümlemizi zamanın ve özellikle mübârek zamanların kıymetini bilenlerden eylesin!..

Cenâb-ı Hak, bu mübârek zamanları; nefislerimizin tezkiyesine, taksirâtımızın affına, gönüllerimizin ihyâsına ve ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliğine vesile kılsın inşâallah!..

Âmîn…