Yeni Mevlid
KELİME-İ ŞAHÂDET AŞKI

ŞAİR : SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

EÛZÜ – BESMELEYLE

İşte ey kul, yol bu, Allah’tan sana,
Sen sığın şeytandan Allâh aşkına.
Tertemiz et, her günahtan kalbini,
İç ve dıştan, eyle hoşnut Rabbini!
Âhiretten önce, sen kimsin, tanı,
Zehri şerbet sanma, fark et şeytanı.
Ey beşer, Allah’tır Allah, biz kuluz,
Yardım O’ndan, rahmet O’ndan, ey susuz!
Lâle söyler, gonca söyler, söz gerek,
En güzel söz, başta bismillâh demek.

Bism-i Rahman, tâ ezelden hikmete,
En yakından şâhid olduk kudrete!
Sordu her bir rûha Allah: «–Kim melik?»
Mü’miniz biz, canda aşk; «–Allah!» dedik.
Ettik ikrar: «–Rabbimiz’sin Sen bizim,
Lâ ve illâ mührü, Allâh, el-Azîm.
En büyüktür, en büyük, tek pâdişah,
Yektir Allah, başka yoktur hiç ilâh!»
Lâle söyler, gonca söyler, ney gerek,
En güzel şey, Hakk’a hamdolsun demek!

Hamd edenler, şükredenler, kul O’na,
Ağrılar yağdırsa Allah, bak sona;
Merhamet sultânı, bir Mevlâ’dır O,
Derde en şefkatli dost, âlâdır O.
En günahkâr kalbe en af sâhibi,
Lutfu sonsuz, herkes ancak tâlibi.
Eyle tesbih, bolca hamd et, hem senâ.
Yol çetin, Peygamber örnektir sana.
Lâle söyler, gonca söyler, öz gerek,
En güzel öz, çok selâmlar eylemek.

Sırr-ı Mevlâ, Can Muhammed Mustafâ,
Akla devlet, gönle cennet bir şifâ.
Lâyık olmak zordur ey can, âşık ol,
Verdi Allah, canlı Kur’ân, sâdık ol!
Eyle ezber, kardeş ol, şefkat ede,
Lâf değil, lebbeyke arz et Ahmed’e.
Eyler Allah hem melekler, es-salât,
Yâr olanlar, aldı Allah’tan berat!
Lâle söyler, gonca söyler, can gerek,
En güzel can, cânı kurbân eylemek!

Burda Seyrî, bir duâ, bin râyiha,
Ufka yükselsin bu rûh, el-Fâtiha!
19 Şubat 2018

NÛR-İ MUHAMMEDÎ

Yoktu âlem, vardı Allah sâdece,
Sevgisinden oldu âlemler nice.
Oldu aşkın hikmetinden bunca mülk,
Hak muhabbet, Nur Muhammed oldu ilk.
Hep O’nun hatrıyla bin bir âlemi,
Lutfedip halk etti Allâh Âdem’i.
Âdem’in alnında hâtem oldu O,
Her nebînin tâcı, ekrem oldu O.
Devrolurken ilk alından en sona,
Bak o nûrun secdelerden şânına:
Nûh’a bin yıl oldu en parlak delil,
Etti İbrâhîm’i candan bir Halîl.
Hakk’a İsmâîl’i kurbân eyledi,
Mest edip Mûsâ’yı hayrân eyledi.
Nur yüzünden erdi Îsâ göklere,
Ümmetiz biz böyle bir Peygamber’e.
Sen de Seyrî, seyre dal, aşkıyla coş,
Ahmed’in ardınca tek, Allâh’a koş!
19 Şubat 2018

VELÂDET-İ PEYGAMBER -sallâllâhu aleyhi ve sellem-

Yazdı Abdullâh’ın Allah, kalbine,
Aldı en son nûru, nurdan Âmine.
Oldu mazhar, Hak Nebî’nin annesi,
Doğdu ondan varlığın bir tânesi.

Geldi mevlid vakti Allah’tan haber,
Çok işâret, çok alâmet gördüler.
En mübârek Son Rasûl’ün şânı ki,
Ay Rebîu’l-evvel olmuş, on iki,

Gün pazardan erte billur bir gece,
Yağdı bin bir müjde, gökten, sâdece,
Doldu yıldızlarla mevlid hânesi,
«–Öyle bir nur» der ki; «gördüm» annesi:
«–Taç güneşler görmemiştir böyle nûr,
Aydan aydın, günden aydın, öyle nûr!..»

Gördü aydınlandı devrân, Arş’a dek,
Etti seyran, oldu hayran, her felek,
Tüm melekler açtı göklerden kanat,
Sundular hep bir ağızdan es-salât!
Geldi Cibril, sundu Allah’tan kelâm,
Her cihetten coştu birden, es-selâm!
Nûrun etrâfında yer-gök tuttu saf,
Bir geceyken oldu gündüz her taraf.
Enbiyâ toplandı göz göz Kâbe’de,
Nûr içinden doğdu bir nur kubbede.
En nihâyet, çölde rahmet cevheri,
Geldi teşrîfâta Son Peygamber’i.

Der ki rahmet anne, cennet Âmine:
Geldi sündüs bir döşek, can beytine.
Açtı bir yol, Hak, duvardan âniden,
Uçtu ordan geldi üç hûrî hemen.
Üç selâmdan sonra duydum ol sesi,
Ses, Muhammed Mustafâ’nın müjdesi!
Bir hitap yükseldi her yandan bana:
–Mutlu ol, ey anne, oğlun, can sana!
Öyle bir can, tâ ezelden, kul-rasûl,
Doğmamıştır böyle eşsiz bir oğul.
Evvel-âhir, işte, mührün sâhibi,
İsmi Ahmed, Can Muhammed, Son Nebî,
Son Kitâb’ın sırrı, îman harcı bu,
Kâinâtın kalbi, tevhid tâcı bu.
Bir Ziyâ, göz nûru, Allah’tan siraç,
Bir Şifâ, her gönle, eşsiz bir ilâç.
Bir Tabîb, bambaşka sonsuz bir hüner,
Bir Habîb, aşkıyla yer-gök devreder.
Çölde kevser, can diriltir her sözü,
Muhteşemdir, canlı Kur’ân’dır özü.
Bir Raûf’tur ömrü mü’min ümmete,
Bir Lütuf’tur, mazhar eyler cennete.
Merhamettir, rahmeten li’l-âlemin,
Şahsiyettir; hem Muhammed, hem emîn.

Müjde olsun, kutlu bir demdir bu dem,
Ağlayan dünyâya merhemdir bu dem!
Hem ledün ilminde sultandır gelen,
Hem de hak bahsinde destandır gelen.
Nûru, ak mehtâba ihram bir gece;
Gökte yoktur böyle bayram bir gece.
Tâ ebed, şânıyla rahmettir bu an,
Arza teşrîfiyle cennettir bu an.
Bir gören, ömrünce âşıktır O’na,
Can veren, aşkında lâyıktır O’na.
Gül yüzündendir, bu müstesnâ gece,
Tam bu esnâ, başka bir mânâ gece!

Etti mevlid vakti hayret annesi,
Der ki: «–Oldum ben de bir mestânesi.
Göz açarken arza evlâdım, o an,
Çekmedim hiç ağrı, lâkin sonradan,
Yaktı birden bir susuzluk tuz gibi,
Bir su ikrâm oldu gökten buz gibi.
Sundular izzetle, hûrîler bana:
–Lutfeden, ey anne, Allah’tır sana!
Derhal içtim derde derman şerbeti,
Nur kesildim, seyre daldım hikmeti.

Bir beyaz kuş geldi gökten son saat,
Hû deyip meshetti nurdan bir kanat.
Rabbim Allah, verdi lutfundan zuhur,
Doğdu Ahmed, cümle âlem oldu nûr!
Önce tesbîh etti candan, Hazret’i,
Sonra Seyrî, sordu derhal ümmeti.
Çünkü Hak’tan halka bir şâhiddi bu,
Beklenen en mutlu bir mevliddi bu!

İsteyenler, kor azaptan tam berat,
Söylesinler, cân u dilden es-salât!
İsteyenler, bâğ-ı cennetten makam,
Çok getirsin, çok götürsün es-selâm!
28 Ocak 2018

BİN BİR MERHABÂ!

Coştu âlem, nûr sabâhın gündüzü,
Gökyüzünden oldu üstün yeryüzü!
Giydi nur kundakta Ahmed nûr aba,
Gün o gündür, doldu yer-gök merhabâ!

Merhabâ ey Fahr-i Âlem, merhabâ,
Merhabâ ey tâc-ı Âdem, merhabâ!
Merhabâ ey canlı Kur’ân merhabâ,
Merhabâ ey Hakk’ı seyrân, merhabâ!
Merhabâ ey Rabbin eşsiz bülbülü,
Merhabâ ey güllerin en has gülü!
Merhabâ ey bedri hayrân eyleyen,
Merhabâ ey devri devrân eyleyen!
Merhabâ ey dîn-i İslâm cemresi,
Merhabâ ey çâresizler çâresi!
Merhabâ ey Mustafâmız, merhabâ,
Merhabâ ey Hak Şifâmız, merhabâ!
Merhabâ ey varlığın göz nûru kul,
Merhabâ ey son ve emsalsiz rasûl!
Merhabâ ey, Can Muhammed, el-Emîn,
Merhabâ ey Rahmeten li’l-âlemîn!
Merhabâ ey en mübârek pâdişâh,
Gökte parlar secde nûrun her sabah.
Ey hidâyet şartı, ey îmânımız,
Ey gönül derdinde can dermânımız!
Enbiyâ sultânı Sen’sin, merhabâ,
Evliyâ destânı Sen’sin, merhabâ!
Ey nebîler tahtının son serveri,
Ey Hudâ’nın mührü, son Peygamber’i!
Çöl idik, geldin de gülşen eyledin,
Gönlü Sen Allâh’a yelken eyledin!
Yâ Rasûlâllah, Sen imdâd et yine,
Son nefes vaktinde Sen şâd et yine!
Hep yeşil kubbende Seyrî’nin gözü,
Ümmetin, lebbeyk’e kurbandır özü!..
19 Şubat 2018