ÖNCE TEDBİR, SONRA GÜVEN
YAZAR : Mehmet MENCET
İnsan yaşadıkça neler öğreniyor… Ne kadar eğitim alsanız, ne kadar nasihat dinleseniz yine de yaşamadıkça kavrayamıyor. İyi niyetinizi, itimadınızı kötüye kullananlar oluyor maalesef.
Sulakyurt’tayız.
Başka bir ilçeden gelip, büyük traktörleri verip, yerine küçük traktör alıp üzerine de bir hayli para almak sûretiyle anlaşıyorlar. Borcu tabiî ki senet hâline getiriyorlar.
Vâdesi gelince de aralarında bulup buluşturup zorla denkleştiriyor, bankaya geliyor yurdumun temiz insanları. Parayı banka müdürüne saydırıp teslim ediyorlar. Adamlar parayı alıp bankadan çıkınca banka müdürü;
“–Senedi aldınız mı?” diyor.
“–Hayır almadık.” deyince hemen arkalarından koşup adamlardan senedi istiyorlar. Onlar da ceplerinden bir kâğıt çıkarıp yırtıyor;
“–İşte yırttık senedi.” diyorlar.
Meğer senet değil başka bir kâğıt yırtmışlar.
Bir ay sonra köylüleri icrâya verip sattıkları traktöre haciz koyduruyorlar.
Sabah kalktım, işe gitmek için dışarı çıktım. Hacze uğrayan mağdurlar benim evin önüne dizilmişler, yardım istiyorlar. Banka müdürünü yakından tanıyordum. Dürüst bir arkadaştı. Onu da şahit göstermişler.
Haciz koyduran adamlar hakkında dolandırıcılıktan gıyâben tutuklama kararı aldık. Bir müddet sonra hapishâneye getirildiler.
Sorguları sırasında;
“–Bu senetten vazgeçin. Adamlar size ödemiş, ben de gereğini yapar, sizi ceza dâvâsından kurtarırım.” dedim.
Söz verdiler. Ceza mahkemesine duruşmaya girdiler. Köylüler şikâyetten vazgeçti, ben de tahliye ettim. Cezaevinden gelecekler, ben de senedin iptali için karar verecektim. Ancak cezaevinden çıkar çıkmaz taksiye binip Kırıkkale’ye gitmişler.
Benim çırpınmam, senetten dolayı doğan alacak dâvâsını hükme bağlayıp gariplere yardım etmekti. Duruşmaya gelmemeleri beni çok üzdü. Çünkü traktör alanlar şikâyetlerinden vazgeçmişlerdi. Ben zor durumda kaldım. Fakat ne olursa olsun, senedin iptaline karar verdim.
Ceza dâvâsı sonuçlanmamıştı; «O zaman gereğini yaparım.» dedim.
Ancak bu bana büyük bir ders oldu. Daha tedbirli davranmam gerekiyordu. Önce «tedbir sonra güven»in esas olduğunu anladım. Daha sonra gelip özür dilediler, senet dâvâsı ve alacaktan vazgeçtiler. Her şey düzeldi.
Bu tedbirin, ihtiyatın altını çizen bir hâtıramdı.
Bir de güvenin, müsamahanın ve sabrın ehemmiyetini bildiren bir hâtıra paylaşalım:
İnsanoğlu peşin hükümlü. Nedense bir şey olmadan önce; «Bu şöyle olacak galiba…» diye hemen fikir yürütüyor. Biraz sabır, biraz hoşgörü insanı mahcup olmaktan alıkoyuyor.
Bir duruşma sırasında şahit dinliyordum:
Yaşlı bir şahit geldi ifade vermek üzere, ama eli devamlı cebindeydi. Mahkemeye hürmeten elini cebinden çıkarması gerekir. Uyarması için mübâşire baktım, hiç oralı değil.
Ben de;
“Adamcağız hayli yaşlı. Yaşı gereği seslenmeyim…” dedim. Daha sonra imza faslında bir de baktım ki adamcağızın eli eldivenli ve takma bir kolu var. Eğer uyarsaydım farkına varmadan kalp kırmış olacaktım.
Rabbim; cümlemizi hataya düşmekten, yanlış yapmaktan muhafaza etsin…