DERGİLER EDEBİYATIN KARARGÂHIDIR

YAZAR : Hayrettin DURMUŞ hayrettindurmus@gmail.com

Çoğumuzun yazarlığa adım attığı ilk yer dergilerdir. Hangimiz ilk yazımızın yayınlanacağı derginin gelmesini dört gözle beklemedik? Yıllar geçer, kitaplarınız yayınlanır ama dergi sevdası bambaşkadır. Hâlâ yazınızın çıktığı dergileri saklar, hattâ ciltletirsiniz. Sadece sizin yazınızın çıkması da önemli değildir. Bazı yazarlar vardır ki adı o dergiyle bütünleşmiştir ve siz sırf o yazarı okumak için alırsınız dergiyi. Şüphesiz dergide her yazısı yayınlanan yazar olamaz. Yıllar geçtikçe bazı yazarların isimleri belirginleşirken, yaprak dökümü, dergilerde de kendini gösterir ve bazılarının adı silinir gider…

Yazarlarımızın birçoğu dergi çıkarmıştır, çıkarmaktadır. Neden böylesine zahmetli bir işe soyunurlar acaba? Onların kulakları; yeni çıkacak bir seste, insanı şaşırtacak bir eserdedir. Bir bakıma yeni yazarların yetişmesini sağlayan karargâhlardır dergiler. Usta ile çırak, yaşlı ile genç, tecrübeyle heyecan aynı sayfalarda buluşur. Dergilerin edebiyata katkısı azımsanamayacak ölçüdedir. Dergilerin de ömrü vardır. Kimi toprağa dal budak salan çınar gibidir, kimi taze bir fidanken solar. Kimisi de vardır ki bir sayı bile yayınlanmış olsa, uzun yıllar kendinden söz ettirmeyi başarır…

Aslına bakarsanız Türkiye’de dergiciliğin iki asra yaklaşan bir geçmişi vardır. Orhan OKAY Hocamız dergiciliğin tarihini «Mecmûa-i Fünûn»la başlatır ki o dergide Münif Paşa’nın çıkardığı ansiklopedik bilgiler ihtivâ eden bir dergidir.

Bizde dergicilik; Servet-i Fünûn, Genç Kalemler, Türk Yurdu, Sırât-ı Müstakîm ve Dergâh’la gelişmeye başlar. Bu dergileri; Hayat, Varlık, Çığır, Ağaç, Kadro, Hareket, Büyük Doğu, Türk Düşüncesi ve Diriliş takip eder. Servet-i Fünûn, Varlık ve Türk Dili en uzun ömürlü olanlarıdır.

Bunca dergi ismini şunun için zikrediyorum. Bu dergilerin her biri bir yazarımızın adıyla anılmakta ve günümüzde de önemli kitaplara imza atan pek çok yazarımızın bu dergilerde yetiştiği görülmektedir.

Sonradan Sebilürreşâd adını alan Sırât-ı Müstakîm’in en önemli yazarı Mehmed Âkif ERSOY’dur. Ağaç ve Büyük Doğu dergisi denilince aklımıza Necip Fazıl KISAKÜREK gelir. Türk Düşüncesi Peyami SAFA, Hareket Nurettin TOPÇU, Diriliş Sezai KARAKOÇ, Serdengeçti Osman Yüksel, Edebiyat Nuri PAKDİL, Dolunay Bahaettin KARAKOÇ demek değil midir? Refik Halid KARAY’ın Aydede’sini, Orhan Seyfi ORHON’un Akbaba’sını nasıl unutabiliriz? Nedret GÜRCAN’ın Dinar’da çıkardığı «Şairler Yaprağı»nı anmazsak vefâsızlık olmaz mı? Hece Rasim ÖZDENÖREN’den, Türk Edebiyatı Beşir AYVAZOĞLU’ndan, Türk Dili yepyeni seslerden, Edebiyat Ortamı Ârif AY’dan, «Bizim Külliye» Nazım PAYAM’dan, Yedi İklim Ali Haydar HAKSAL’dan selâm getirmiyor mu bize? Elinizde tuttuğunuz dergi, size ulaştığı vakit mânevî bir iklim sarıp sarmalamıyor mu sizi? Kısacası dergiler değil mi yazanı, okuyanı yan yana, gönül gönüle buluşturan?..

MİLLETİN MÂNEVÎ KALESİ OLAN DERGİLER

Dergiler; Anadolu’nun haberlerini getiren postacı, bağrı yanık insanların başının tâcı, fikir dünyamızın gittikçe kısırlaştığı bir ortamda her geçen gün zehirlenmeye çalışılan beyinlerin ilâcıdır. Bu dergilerin yazarları Yûnus Emre’nin; “Bu dergâha odunun bile eğrisi yakışmaz.” sözünü düstur edinirler. Kaliteyi, estetiği önemsediği kadar; yazı ve şiirleriyle Hakk’ı söyleyen dil olmaktır kaygıları. Sözü güzel söylemek, okurlar üzerinde güzel etkiler uyandırmak derdindedirler. Bu bakımdan hepsi olmasa da dergilerin bir kısmı milletin mânevî kalesi olurlar. Aşkla okunurlar…

Dergi ve yazar arasındaki ilişkiyi en çarpıcı şekilde ifade edenlerden birisi de Cemil MERİÇ’tir. Cemil MERİÇ;

“Dergi daha geniş soluklu, daha geniş imkânları olan ve istikbâle kalacak olan bir neşir vasıtasıdır. Tefekkürün kalesidir. Birçok insan kitap yazmak ve bastırmaktan mahrumdur. Dergi daha geniş imkânlar önümüze serer. Bir memleketin irfanını tetkik etmek için, mutlaka dergilerine eğilmek mecburiyetindeyiz. Birçok büyük adamın, kitapları yayımlanmış olan yazarın, yazılarının bir kısmı dergi sayfalarında kalmaktadır. Bu bakımdan dergiler; kütüphanelerin en ciddî, en zinde malzemesidir. Bu itibarla dergi, gazeteyle kitap arasındadır. Düşüncenin gerçek taşıyıcısıdır; her türlü düşünceye açıktır, donmamış, genç ve gerçek düşüncedir. Dergi bir memleketin fikir aynasıdır…”1 der.

Dergicilik üzerinde bir başka önemli tespiti de Orhan OKAY Hoca yapar:

“Bizim dergilerimizin özelliklerinden biri de devamlılık iradesinden mahrum olmalarıdır. Hayat ortalaması düşük olan dergiler arasında, bir yaşına varmadan ömrünü tüketenler pek çoktur. Hattâ tek sayı çıkabilenler de az değildir. 30-40 yaşını geçen dergiler bilmem iki elin parmakları sayısınca var mıdır? Çok defa genç bir heveslinin, etrafına topladığı birkaç arkadaşıyla başlayan dergi yayını; kısa bir süre sonra ya ilgi görememekten ya yazar bulamamaktan yahut da ekonomik sıkıntıdan batar. Vedâ sayısında dergi sahibinin şikâyetleri arasında, kâğıt bulamamak, matbaa zorlukları, dağıtım sıkıntıları, bayilerin borçları, iadeler vs. sıralanır.”2

Bu tespit de dergiciliğimizin hâl-i pür melâlini anlatır.

Dergi düşünce dünyamızın hürriyetini savunan bayraktır. Gönül dünyamızın zenginliğiyle boy veren çınardır. Dergiler, muhtevâsıyla kitabın ikiz kardeşi gibidirler. Yazıları seçmedir, şiirler belli bir imbikten geçerek, gönüllere akmak üzere kurulurlar sayfalara… Edebiyatla ilgilenen herkesin yolu, bir şekilde dergilerden geçer. Nice yazarların, şairlerin yetiştiği kutlu bir ocaktır dergiler.

______________________

1 ARMAĞAN, Mustafa. Bulutları Delen Kartal, Cemil MERİÇ ile Konuşmalar, Timaş Yayınları. İst. 2011, s. 130.
2 OKAY, M. Orhan, Kâğıt Medeniyeti, Dergâh Yayınları, İst. 2013, s. 74.