SİRÂCEN MÜNÎRÂ

YAZAR : Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi

Cenâb-ı Hak, güneş hakkında şöyle buyuruyor:

وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا
“(Orada) PARIL PARIL YANAN BİR KANDİL yarattık.” (en-Nebe’, 13)

Ay hakkında da şöyle buyuruyor:
تَبَارَكَ الَّذ۪ي جَعَلَ فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجًا وَجَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُن۪يرًا
“Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ (güneş) ve NURLU BİR AY barındıran Allah, yüceler yücesidir.” (el-Furkān, 61)

Peygamber Efendimiz hakkında ise şöyle buyurmakta:
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًاۙ وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِه۪ وَسِرَاجًا مُن۪يرًا

“Ey Peygamber!
Biz Sen’i hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

Allâh’ın izniyle, bir davetçi ve NURLAR SAÇAN BİR KANDİL olarak (gönderdik).” (el-Ahzâb, 45-46)

Âyetler arasındaki işârî mânâ üzerinde tefekkür ettiğimizde;
Hem gündüzü aydınlatan güneşin «Sirâc», hem de geceyi nurlandıran ayın «Münîr» sıfatları birleştirilerek, Efendimiz’in mübârek vasfı olarak zikredildiğini müşâhede ediyoruz.

Güneş, öyle bir sirâc ki, en kuytuları dahî aydınlatır. Cihana; sıcaklık, aydınlık ve rızık gibi hayâtiyetin her türlü vesilesi olur. Ondan istifade etmeyen hemen hemen hiçbir varlık yoktur. Güneşsiz bir dünya tahayyül dahî edilemez.

Mehtaplı gecelerdeki ay ise güneşin batmasıyla zifirî bir karanlığa gömülen âleme, nûrânî bir pencere ve latif bir manzara olur.

Fahr-i Kâinât Efendimiz de, ashâbının ve ümmetinin gecesini ve gündüzünü aydınlatan; müstesnâ bir kandil, muazzam bir hidâyet güneşi ve nurlar saçan mükemmel bir bedirdir.

İnsana, mahlûkāta ve cümle âlemlere, en kuytu yerlere dahî, kıyâmete kadar rahmet saçan Sirâc-ı Münîr…

Hazret-i Âişe Vâlidemiz buyurur:
“O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i vasfedip anlatanlardan hiçbiri, O’nun mübârek yüzünü ayın on dördüne benzeterek, anlatmaktan kendini alamamıştır. (O müstesnâ güzelliği ancak, dolunay hâlindeki aya benzeterek bir nebze ifade etmeye çalışmıştır.)” (Ebû Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, 607)

Nitekim;
Câbir bin Semure -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
“Mehtaplı bir gecede (…) Rasûlullah Efendimiz’i gördüm. Hangisinin daha güzel olduğunu anlamak için bir O’nun yüzüne bir de aya baktım.

Yemin ederim ki, bence O’nun mübârek yüzü aydan daha güzeldi.” (Tirmizî, Edeb, 47; Dârimî, Mukaddime, 10)

Hazret-i Âişe Vâlidemiz’in, Rasûlullah Efendimiz’in cemâlini tavsif için şöyle dediği aktarılır:
“Züleyhâ’yı kınayıp da Yûsuf’u görünce ellerini kesenler, O’nun mübârek cemâlini görselerdi, kalplerini keserlerdi!..” (Alûsi, Rûhu’l-Meânî, XIII, 77)

Rabbimiz bizlere O Varlık Nûru’nun nûrunu görmekten bir tecellî nasîb eylesin. Âmîn!..