YALNIZLIKLAR ÇAĞINDA İNSAN

YAZAR : Hayrettin DURMUŞ hayrettindurmus@gmail.com

Çağımız insanı ne büyük yalnızlıklar yaşıyor. Gökdelenler, akıllı evler, rezidanslar derken… her türlü lüksün bulunduğu, beş yıldızlı otel konforunda hayatların yaşandığı, her şeyin olduğu ama huzurun bulunmadığı bir çağdayız…

Çocukluk günlerimizde kalan o büyük ailedeki neşeyi, her günün şenlik havasında yaşandığı mutlu günleri bulmak zor artık. Her apartman bir köy büyüklüğünde ama kimse kimseyi tanımıyor. Kapı komşunuzla bile selâmlaşmak neredeyse merasime tâbî.

Kimse helvadan putlar yapmıyor artık. Kimsenin koynunda taşıdığı heykelcik yok. Putlarla dolu mekân kalmadı neredeyse. Oysa ne çok putumuz oldu. Akıllı telefonlar, tabletler, bize hizmet etmesi gerekirken esiri olduğumuz teknoloji; bizi insanlığımızdan çıkarmıyor mu?

Sabah uyanır uyanmaz ilk işimiz; facebook, twitter hesabımızı kontrol etmek. Akıllı telefonla oynamak, oyalanmak. Yatağa girmeden önceki son işimiz de bu. Neredeyse uykularımızı böleceğiz bunlar için. Tabiî ki gece uyuyanlar için bu durum söz konusu. Bir de tüm gece ekranın kölesi, bilgisayarın tutsağı olanlarımız var.

Kâtip arz-ı hâlim yaz yâre böyle

diyordu türkümüz. Hâl böyle böyle… Birçoklarımız farkında olmasak da bize dayatılan bu hayat tarzı her geçen gün bizi yok ediyor, birbirimize yabancılaştırıyor. Kimse kimseyi tanımıyor. Birimizin derdi hepimizin derdi değil artık. İnsan kendi yalnızlığında kayboluyor. Bunalıyoruz, içimiz daralıyor, hafakanlar basıyor hepimizi…

Bir derdin varsa kimseye söyleyemiyorsun. Anton Çehov’un hikâyelerindeki at arabacısı gibiyiz. Bizim konuşacak atımız da yok. Çocuğun askere mi gidiyor, yalnız… Başka şehirde okul mu kazandı, yalnız… Düğün dernek mi kuruyorsun, sınırlı sayıda davetli… Cenaze mi kaldırıyorsun, bir avuç insan… Mutluluğu paylaşamıyor, acıyı bölüşemiyorsun. Gözümüzün önündeki ölümler, yangınlar uyandırmıyor bizi…

Sosyalleşiyoruz, daha doğrusu sosyalleştiğimizi zannediyoruz asosyalleşirken. Listemizde yüzlerce, binlerce arkadaşımız var. Sözler güzel, mesajlar etkili ama yapmacık. Kalabalıklar arasında kayboluyorsun. Kimi, niçin listene eklediğin bile belli değil. Çoğaldıkça azalıyor, kalabalıklaştıkça yalnızlaşıyoruz. Tebessümün bile insanlara iyilik olduğunu anlatan yüceliklere sahipken, kalbimiz zayıflamıyor mu? Birazcık da olsa körelmiyor mu îmânımız? Sâlih amel kaybolmuyor mu?

Allâh’ın rahmetinin cemaat üzerine olduğunu ne zaman hatırlayacağız? Kurdun, kuşun eşiyle olduğunu; her canlının kendi topluluğu içinde bir kıymetinin bulunduğunu ne zaman fark edeceğiz? Topluluk hâlinde yapılan ibâdetin, tek başına yapılan ibâdetten daha değerli olmasının hikmetini ne zaman kavrayacağız? Bir elin sesinin çıkmayacağını, tek kanatlı kuşun uçamayacağını ne zaman hatırlayacağız? Yalnız kaldığımız zamanlarda bile yalnız olmadığımızın idrakine ne zaman ereceğiz?

Sizin olsun verdiğiniz ne varsa! Ölmesin insanlık, kaybolmasın gülen yüzler…