MUHÂSEBE
ŞAİR : SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)
– Tashih ve ilâveler dolayısıyla yeniden neşredildi.-
Bu zemin boş; yedi kat gökte yerin var mı gönül?
Sana âit yücelikten haberin var mı gönül?
Var dedin kaç kere lâkin, cüceler biçti ekin,
Daha engin iki-üç damla terin var mı gönül?
İftihâr et düne baktıkça, fakat şimdiyi gör,
Yine târih yazacak bir hünerin var mı gönül?
Onca baş tâcı eser, ceddini yâd ettiriyor,
Seni yâd ettirecek bir eserin var mı gönül?
Ulu Peygamber’e uygun mu hayâtın, sıfatın?
Düşmanın methine şâyan değerin var mı gönül?
Kör karanlıkta kalan tâze gözün beklediği,
Nûru aydan daha parlak kamerin var mı gönül?
Kuruyan yeryüzü gökten su için ağlarken,
Seni deryâ edecek bir kederin var mı gönül?
Kötülükler o kadar çok ki, cihan mahvoluyor,
İyilikten yana sağlam siperin var mı gönül?
Yere düşmüş ezilen bir sürü mazlûmu görüp
Istırap paylaşacak bir ciğerin var mı gönül?
En zayıflar bile kırsın şu zulüm çemberini,
Yaşasın rûh-i adâlet; Ömer’in var mı gönül?
Ulaşır her yaranın dert ile feryâdı sana,
Fukarâ kullara şefkat kilerin var mı gönül?
Hep berâber bu gönül borcunu îfâya hazır,
Kara gün dostu olan bir neferin var mı gönül?
Niceler öfke kusarken, niceler kin kusuyor,
Kanmayıp nefrete candan severin var mı gönül?
Kim cefâ sırrını çözdüyse gül eyler dikeni,
Seni yaktıkça yeşerten kaderin var mı gönül?
Nefsimiz puslu, Sırat köprüsü üstünde pusu,
Düşmeden geçmeye kalbî geçerin var mı gönül?
Olmadan Yâr’e kavuşmak, iki dünyâ/da hayal,
Yolda cennet kanadın, can giderin var mı gönül?
Değmeden kırbaca at koşturacaksın, haydi,
Böyle bir gāyeye sevdâ eyerin var mı gönül?
Sevgiden gayrı neyin varsa karartır yüzünü,
Bu mezarlıkta muhabbet fenerin var mı gönül?
Nazarından fer alır, öyle parıldardı güneş,
Soruyor şimdi sabahlar: O ferin var mı gönül?
En güzelsin, güzelinden götürürsen güzele,
Çirkin işten koruyan tevbe erin var mı gönül?..
Eğrilik; dilde belâ, elde belâ, belde belâ,
Tam elif doğruluğundan ederin var mı gönül?
Sözde sultân olanın yeller eser tahtında,
Özde sultanlığa tâcın, kemerin var mı gönül?
Dışta her fethe anahtar olacak kıymette,
İçte rûhen kazanılmış zaferin var mı gönül?
Nerde senden yedi iklîme esen bâd-ı sabâ?
Kıt’adan kıt’aya hâlâ seferin var mı gönül?
Var mı Osman ve Yavuzlar gibi ufkun hâlâ?
Beyazıtlar gibi bin bir becerin var mı gönül?
Var mı hâlâ o Muradlar gibi kurbân-ı zafer?
Sende sonsuzluğa has, ak pelerin var mı gönül?
Zift için onca vatan parçalıyor, kahpe gâvur,
Bizi birlikte tutan bir beherin var mı gönül?
Haçlılar, saldırıyor, on yedi devlet, bu defâ,
Hiç geçilmez yazılan hür çeperin var mı gönül?
Yine bayrakta şehîdin gözü, yıldız ve hilâl,
Yine zâlimlere meşhur «yeter»in var mı gönül?
Yine haşmet ve beşâret dolu müstakbel için,
Önceden müjdelenen bir «ileri»n var mı gönül?
Vardı dün, ak hocalar, çağladı Fâtih… Yine o;
Çağ açıp çağ kapatan, öz liderin var mı gönül?
Yine göz var mı yüreklerde Hazar’dan, Tuna’ya,
Yine ardınca hemen bir diğerin var mı gönül?
Yine bir elde kılıç, söz, yine bir elde kalem,
Tâ kıyâmet yaşayan şâheserin var mı gönül?
Yerden alkış alacak diploma çoktur sende,
Gökten alkış alacak karnelerin var mı gönül?
Evde bir başka hesap, çarşıda bir başka hesap;
Son terâzîde biraz mûteberin var mı gönül?
Ne şeref; varsa eğer, hem bize, hem neslimize,
İşte cennet! Ulaşan bir tekerin var mı gönül?
Varsa hiç durma bu Seyrî ile tâ haşre kadar,
Oradan başkaca vuslat seherin var mı gönül?
Vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün
(fâilâtün) (fa’lün)
21 Aralık 2016 / Yenidoğan-İSTANBUL