ÇELİK ÎMAN YUMRUĞU!

YAZAR : Mücahid BULUT mucahidbulut@yandex.com

mucahit_bulut_yuzakidergisi_temmuz2016

Amerika ile komünist blok ülkeleri arasındaki Soğuk Savaş’ın sıcak temasa dönüştüğü Vietnam, Birleşik Devletler için tam bir bataklığa döner. 60.000’den fazla askerini burada kaybeder. Devlet; mecburî askerî hizmet bahanesiyle, özellikle Afrika kökenli vatandaşlarını Vietnam’a göndermektedir. O isimlerden biri de Muhammed Ali’dir.

Muhammed Ali, Vietnam Savaşı’na katılmayı reddetmiş;

“Asker kaçağı değilim. Ne bayrağımızı yakıyorum ne de Kanada’ya kaçıyorum. Burada kalacağım. Beni hapse mi tıkmak istiyorsunuz? Olur, istediğinizi yapabilirsiniz. 400 yıldır zaten hapisteyim. Üç-beş yıl daha yatacakmışım ne çıkar! Ama katillere yardım edip fakirleri öldürmek için 15.000 kilometrelik bir mesafe kat etmeyeceğim. Ölmek istesem şimdi, sizinle kapışarak burada ölürüm. Benim düşmanım sizlersiniz. Çinliler, Vietkonglar veya Japonlar değil. Hürriyetimi istediğim zaman bana karşı çıktınız. Hakkımı aradığımda bana karşı çıktınız. Eşitlik istediğimde bana karşı çıktınız. Benden bir yere gidip sizlerin uğruna savaşmamı mı istiyorsunuz? Ben haklarımı ve dînî özgürlüğümü elde etmeye çalışırken sizler bana Amerika’da bile destek vermediniz. Kendi memleketimizde bile beni savunmadınız. Hayır, hayır size yardım etmeyeceğim. Çünkü hiçbir Vietnamlı yolda yürürken arkamdan; «Pis Zenci!» diye bağırmadı bana!” demiştir. Bu sözlemiyle başta Amerikan hükûmeti olmak üzere kendisine birçok düşman edinir. Böylesine tehlikeli bir vaziyet içerisindeyken katıldığı bir televizyon programında kendisine bir sual yöneltilir:

“Koruman var mı?”

Muhammed Ali, cesaretinin dayandığı koruması, O -azze ve celle-’yi şu şekilde anlatır;

“Bir korumam var;

Gözleri olmasa da görebilen, kulakları olmasa da duyabilen, hâfızası olmadan her şeyi hatırlayan.

Bir şey yaratmak istediğinde ona sadece; «Ol!» der.

O en gizli düşüncelerini bile duyandır. O Allah’tır. O; benim korumamdır, senin de korumandır.”

Tarihin en meşhur sporcularından, dünya ve olimpiyat şampiyonu boksör, müslüman ve insan hakları savunucusu Muhammed Ali, 1942 senesinde Amerika’nın Louisville şehrinde doğmuştur. Müslüman olmadan evvelki doğum adı; Cassius Marcellus Clay’dir. Muhammed Ali’nin 12 yaşında iken bisikleti çalınır. Şikâyet için gittiği polis merkezinde hırsız yakalanırsa bir güzel dövmek istediğini söyler. Polislerden birinin bunun için önce dövüşmeyi öğrenmesi gerektiğini, isterse kendisine ait spor salonuna gelebileceğini söylemesi ile «tüm zamanların en iyisi» unvanlı boks kariyeri başlamış oldu.

İsmini ilk olarak 1960 Roma Olimpiyatları’nda aldığı altın madalya ile duyurdu. Roma Olimpiyatları’ndan döndükten iki gün sonra bir lokantada; sadece beyazlara servis yapıldığı söylenip içeri alınmayınca, altın madalyasını Ohio Nehri’ne attı. 1964 senesinde 22 yaşında iken dünya şampiyonluğunu kazandı. Malcom X ve Siyahî Müslümanlar hareketlerinden etkilendi. Kısa süre sonra müslüman olduğunu açıkladı. Muhalif kişiliği ve gördüğü bütün yanlışlıkları korkusuzca dile getirebilmesi sebebiyle Amerikan basınının da dikkatini çekmişti. Sık sık röportajlar veriyor canlı yayınlara katılıyordu. O dönemde verdiği röportajda kendisini şu şekilde anlatmıştır:

“Ben Amerika’yım. Onun tanımadığınız yönüyüm. Siyah, özgüvenli, kendinden emin… Benim adım bu, sizin değil. Benim dînim, sizin değil. Benim hedeflerim, sizin değil. Alışın bana.”

Muhammed Ali, 1967 senesine kadar çıktığı 29 müsabakayı da kazandı. Lâkin;

“Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım.” diyerek Vietnam Savaşı’na gitmediği için 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Lisansı ve pasaportu elinden alındı. Boksa 3 sene ara vermek mecburiyetinde kaldı. 1970’te temyiz dâvâsını kazanıp tekrar boksa döndü. Muhammed Ali bu tarihten itibaren 2 dünya şampiyonluğu daha kazandı. Joe Frazier’la karşı karşıya geldiği karşılaşma «asrın mücadelesi» ilân edildi. İsmi başta müslüman devletler olmak üzere bütün dünyaya bir efsane ve mücadelenin sembolü olarak yayıldı. Saat farkı sebebiyle Avrupa ve Asya’da gece yayınlanan maçları için milyonlarca kişi uykusuz kaldı. İsmini dünyanın en meşhur kişilerinin isimlerinin yazıldığı Hollywood Bulvarı’na yazmak istediklerinde;

“Ben Peygamberim Hazret-i Muhammed’in adını ayaklar altına koydurmam.” diyerek karşı çıkmıştır. Bunun üzerine organizatörler Muhammed Ali ismini kaldırımlara değil, duvara yazmıştır. Bulvar üzerinde bulunan 2.400 isimden sadece Muhammed Ali’nin ismi duvardadır.

Profesyonel kariyerinde sadece 5 kez yenilen, Olimpiyat ve 3 defa Dünya Şampiyonu olan Muhammed Ali; 36 yaşına kadar bütün şampiyonalar için tek isim olmayı başardı ve 37’si nakavtla olmak üzere 56 maç kazandı. Muhammed Ali bir sporcudan çok daha fazlası idi. Katıldığı televizyon ve radyo programlarında insanlara tebliğde bulunuyor, Emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker üzere insanları doğru yola sevk etmeye çalışıyordu.

Kariyerinin sonuna yakın bir zamanda katıldığı bir programda ufak bir çocuğun;

«Emekli olduğunuzda ne yapmayı düşünüyorsunuz?» suâline verdiği cevap onun fikrî ve îmânî bakımdan da müslümanlara nümûne-i imtisal bir şahsiyet olduğunun ispatı niteliğindedir:

“Hayat gerçekten çok kısa. Tüm uyuduğumuz saatleri, yaptığımız yolcukları, dünya işlerine ayırdığımız vakitleri topladığınızda; ömrünüzün yarısının boşa gittiğini görürsünüz. Ben şu an 35 yaşımdayım. 30 sene sonra 65 yaşında olacağım. Bu sürenin sadece yarısında etkili olabilirim. Bu süre içerisinde yapabileceğim en iyi şey ne midir?

Allâh’a kavuşacağım güne hazırlanmak.

Gayrimenkul edinmek, işe gidip-gelmek, boks öğretmek… bunların hiçbiri beni cennete sokmayacak.

Boksu bıraktığım zaman insanlara yardım etmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Allah beni izliyor. Allah; Joe Frazier’ı yendiğim için beni sevmez, bana hiçbir şey vermez! O; birbirimize nasıl davrandığımızı, birbirimize nasıl yardım ettiğimizi görmek istiyor. Ben de adımı, şöhretimi kullanarak; hayatımı hayır işlerine, insanlara yardım etmeye, insanları birleştirmeye, dînimin emrettiği gibi hayat sürmeye çalışacağım. İnsanlar, fikirleri farklı diye birbirini bombalıyor; dünyada barışa hizmet edecek birilerine ihtiyacımız var. Böylece öldüğüm zaman cennete gidip O’nu görebileceğim.

Dünya, cennete yahut cehenneme gideceğimizi belirleyen bir imtihandır. Gerçek hayat burası değil. Gerçek «sen» kendinin içindesin. Bedeniniz yaşlanıyor, dişleriniz ve saçlarınız dökülüyor, vücudunuz yoruluyor ve ölüyor. Rûhunuz ise sonsuza kadar yaşayacak. Vücudunuz bedeninizi tutan bir kılıf sadece… Yani bu dünyada çok kalıcı olmayacağız. Arabamızı, evimizi yapan kişiler öldüğü zaman bile bu eşyalar buralarda duruyor olacak… Bir sürü İngiliz kral ve kraliçesi vardı hepsi öldüler. Şu andakiler de ölünce yerine başkaları gelecek. Biz burada kalıcı değiliz sadece emânetçiyiz.

Bir gün ölüp cehenneme gidebileceğim düşüncesi beni korkutuyor. İnsanları öldürebilirim, hırsızlık yapabilirim ve polisler beni yakalayamayabilir. Ama beni şu an izleyen ve ölene kadar her yaptığımı kaydeden biri var, bundan kaçamam ve cehenneme giderim.

Hayır, ben cennete gideceğim. Dövüşmeyi bıraktığım zaman üretken olacak, Allâh’a kavuşacağım güne hazırlanacak ve en iyi yere gideceğim.”

Muhammed Ali, boksu 1978’de şampiyon olarak bıraktı. 1984’de parkinson hastalığına yakalandı. Lâkin bu onu yıldırmadı. Ömrünün kalanını ırkçılığa, ayrımcılığa ve İslâmofobiye karşı mücadele içinde geçirdi. İslâm dünyasına duyarlı idi. Birçok İslâm ülkesini ziyaret etmiş, dünyanın dört bir yanındaki ibâdet ve imarethanelerin tadilâtını üstlenmiştir. 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında Irak’a gitti ve Amerikalı rehinelerin serbest bırakılması müzakerelerine katıldı ve başarılı oldu. 2002 tarihinde, «BM Barış Elçisi» olarak Afganistan’a gitti. 11 Eylül Saldırıları üzerine «Sıfır Noktası»na giderek destek ve dayanışmasını göstermek gereği duymuş lâkin art niyetli bir CNN muhabirinin;

“–Muhammed Ali, bu dehşetin meydana gelmesine sebep olan teröristlerle aynı dînin bir mensubu olarak neler hissediyorsunuz?” suâliyle karşılaşmış ve gereken cevabı şu şekilde vermiştir;

“–Siz Hitler ile aynı dîni paylaşan bir mensup olarak neler hissediyorsanız aynısını. Beni asıl inciten; «İslâm» adının teröre bulaştırılmasıdır. İslâm, kātil dîni değildir. İslâm, barış demektir. Evde öylece oturup insanların problemin kaynağı olarak müslümanları yaftalamalarına seyirci kalamazdım.”

Vefatıyla bile farklı din, dil, ırk ve kültürden insanları aynı hissiyatlar üzere yan yana getirerek insanlığa ve İslâm’a hizmet eden Muhammed Ali, 3 Haziran 2016 günü vefat etmiştir. Şair Tâlî vefatına şöyle tarih düşürmüştür:

Muhammed’dir hem Ali,
Çelik îman yumruğu…

O kol, şerrin katili,
Nakavt, iblis kuyruğu!

Uful etmiş kandili,
Duyup Hak’tan buyruğu!

Bu dem, almış Yâr gülü:
«Çelik îman yumruğu!» 1437