KUR’ÂN İLE YÂ RABBÎ!..

YAZAR : M. Ali EŞMELİ seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com

e_notlari_yuzakidergisi_nisan2016

İnsan, güçsüz ve âciz.

Lâkin önünde de;

Aşılması gereken dağlar, gidilmesi gereken zorlu yollar, çekilmesi gereken dehşetli çileler ve kazanılması gereken nice ağır imtihanlar var.

Çünkü hayat rotasında insanlar;

Yerlerin, göklerin ve koca dağların çekemediği yükler altında.

Kim bu hususta asıl hikmeti ve hakikati gördü, o gerçek çareyi anladı ve çekti besmeleyi.

Hiç tökezlemeden yürüdü. Varılacak son menzile dek hiç durmadı. Erişti. Mazhar oldu.

Fakat;

Kim göremedi, o anlamadı ve sırt döndü. Bahaneler ve boş lâkırdılar arasında boğuldu. Mes’ûliyetlerine âmâ ve sağır kaldı. Sadece lâf üretti:

‒Yapamıyorum, gücüm yetmiyor!

‒Çok denedim, olmuyor!

‒Her şey bir yere kadar!

‒Artık yapacak bir şey yok!

‒Çareler tükendi!

‒Gidişat hiç iyi değil, eyvahlar olsun!

‒Düzelmez artık.

‒Bundan sonra her şey boş!

Daha neler geveledi.

Hele ki;

Tepeden aşağı âfetler, belâlar ve felâkatler yağmışsa, sırtındaki emâneti taşımak hususunda ayakları yalpaladı. Dili dolaştı. Kalbi zorlandı. İstikametten sapmaya yeltendi. Çünkü hâdisat ve ahvali göğüslemek, beşer tâkati bakımından çok ağırdı, hattâ imkânsız gibiydi.

Her ikisinin de başı üzerinde eğitim bülbülü kanat çırptı.

Hem kulaklara hem gönüllere şakıdı:

“Ey ilâhî emânetin muhatabı!

Sen ne yap yap, sırtındaki başka başka yüklerin hepsini indir! Hepsini indir de sadece ilâhî emâneti omuzla!

Çünkü, ancak onu hakkıyla omuzladıkça hafifleyeceksin, o emânet, sana ağırlık değil âdeta kanat olacak. Seni sonsuzluklara yükseltecek.

Ey zayıf ve âciz kul!

Öğrenmek istersen;

En zayıfları bile en güçlü yapacak bir ilâhî sır var.

İdrak etmek dilersen;

En çaresizi bile en dirâyetli yapacak bir yüce hakikat var.

Bilmek ve ermek arzusundaysan;

En âcizi bile en kudretli hâle getirecek bir semâvî rahmet var.

Nedir?

Gönül gönül duâ.

Kur’ân’a sarılarak samimî duâ.

Evet;

Sen âcizsin ama o mûciz.

Sen güçsüzsün fakat Allah, her şeye kādir.

Bak cihana;

Ehl-i Kur’ân olarak yaşayanlar, toprak üstünde de mübârek ve muhterem, toprak altında da müstesnâ ve ihtişamlı.

O hâlde;

Ne zaman daralsan; Kur’ân ile yâ Rabbî, de!

Ne zaman çaresiz kalsan; yine Kur’ân ile yâ Rabbî, de!

Neye ihtiyacın olsa; yine Kur’ân ile yâ Rabbî, de!

Hangi başarıya yönelsen; yine Kur’ân ile yâ Rabbî, de!

Çek besmeleyi, göreceksin;

«En çözülmez düğümün besmele tek çâresidir.»

Dünyanın düzelmesini mi istiyorsun;

Kur’ân bülbülleri ile beraber saf tut, onlarla birlikte yalvar yücelere!

Medine’nin eski adı Yesrip’ti. Hazret-i Peygamber ve ehl-i Kur’ân ile Medine oldu. Cennet oldu. Rahmet oldu.

Kur’ân bülbülleri, oradan tüm cihana yayıldı. Kıt’aları hidâyetle doldurdu.

Her bülbül, ardında yeni bülbüller yetiştirdi. Dâvûdî sesli, ashab nefesli hâfızlarla bereketlendi diyarlar. Yenileri ve niceleri yetiştikçe duâlarla coştu yerler ve semâlar.

Duâlar ki, kulların yegâne makbuliyet kapısı.

Duâlar ki;

Kur’ân ile yâ Rabbî, niyazları.

Duâlar ki;

Kul acziyetinin yetmediği her yerde Allah kudretinin merhamet ve haşmetini dalgalandıran yalvarışlar.

Ey ilâhî emânetin muhatabı!

O emânetin özü, Kur’ân-ı Kerim.

Onun da özü, hamele-i Kur’ân olmak.

Bunun da özü, Kur’ân bülbülleri ve hâfızlar ile huzûr-i ilâhîye râm olmak.

İyi bak;

Koca dünya ne hâlde, gör! Uçurumlara yuvarlananlardan ibret al! Sen sadece ebedî kurtuluşa yönel ve koş!

Dem bu dem, ey gönül!

Haydi;

Ehl-i Kur’ân ile ellerimizi yedi kat göklere açalım.

Nice bülbül-i Kur’ân ile gece gündüz Allâh’a yalvaralım.

Boş sevdaların peşinde sürüklenip de ziyan olanlara kapılmayarak bizler, Kur’ân hıfzında icâzetler ikliminde yüce Mevlâ’ya niyazlar edelim.

Diyelim ki:

Ey Allâh’ım,

Ey Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ım!

Sen’in huzûrundayız.

Îman ve Kur’ân ile açtık ellerimizi dergâhına. Kabul eyle!

Bakma biz âcizlerin günâhına. Kabul eyle!

Tevbeyle ve son kitabınla koştuk Sen’in cenâhına. Kabûl eyle!

Ulaştır müjdelerle dolu kurtuluş sabahına!

Yâ Rabbî,

Şu güzîdelerle, bu hâfızlarla, anne-babalarla, hocaefendilerle, muhterem büyüklerimizle ve küçüklerimizle, ehl-i ihsân ile, erbâb-ı hayr ile Sana yöneldik,

Sana geldik yâ Rabbî! Kabûl eyle!

Yapılan mübârek sohbeti, orada yüreklere ilkā edilen yüce muhabbeti, tâlim edilen şahsiyeti, merhameti, hidâyeti, bu mânâlı cemiyeti ve gönül gönül okunan Kur’ân’lar ile bu icâzeti kabûl eyle!

Hâsıl olan sevâbı;

Evvelen bizzât Hulâsa-i Mevcûdat Fahr-i Âlem iki dünyaya merhem olan Peygamberler sultanı Muhammed Mustafâ j Efendimiz’in mübârek, muazzez, muallâ ve muhterem rûh-i saâdetlerine hediye eyledik, ikrâm eyle yâ Rabbî!

Âl, ashâb-ı kiram, enbiyâ-i ızam ve meşâyıh-ı zevi’l-ihtiram hazerâtının da ruhlarına hediye eyledik; ikrâm eyle yâ Rabbî!

Sen’in rahmet-i ilâhiyyene tevdî edilmiş olan bütün mü’min ve mü’minâtın ruhlarına hediye eyledik; ikrâm eyle yâ Rabbî!

Yâ İlâhî,

Emrettin, boyun büktüler! Kabûl eyle!

Rızâna ermek için yaşlar döktüler. Kabûl eyle!

Aşk ile çektiler besmeleyi,

Şuur ile şiar ettiler terlemeyi,

En akıllı deliler misali bir gayret ile ilerlemeyi,

Âyet âyet düstûr ettiler,

Gözlerini nûr ettiler,

Özlerini billûr ettiler; kabûl eyle!

Sen muvaffak kıldın;

Satır satır, sayfa sayfa Kur’ân ile doldular. Kabûl eyle!

Lutfeyledin yâ Rabbî, yüce bir mûcizeye mazhar oldular. Kabûl eyle!

Secdegâhında;

Secde-i şükrâna kapandılar,

Sen’i Hazret-i Kur’ân ile andılar, kabûl eyle yâ Rabbî!

Huzûrunda;

Hamd ü senâlar ile çağladılar, kabûl eyle!

Yüz akı bir nesil olarak bizlerle birlikte saf bağladılar, kabûl eyle!

Ebedî mesrûr eyle niyyetlerini,

Ebedî mebrûr eyle gayretlerini!

Yâ İlâhî,

İki dünyada izzet ver,

Kur’ân’dan kendilerine bitmeyen bir lezzet ver!

Tâ ki son nefeslerine kadar ehl-i Kur’ân olarak yaşasınlar!

Dâimâ ahsen-i takvim bir insân olarak yaşasınlar!

Sürüklenmesinler günahtan günâha,

Mağlûp olmasınlar eyvahtan eyvâha!

Kanat açsınlar bu fânî sabahtan ebedî bir sabâha!..

Yâ Rabbî,

Lâfzını tattılar, tattırdılar; şimdi de istikametinin, tatsınlar mîrâcını!

Mahşer meydanında da giysinler hafızlık tâcını!

O tâcı, lutfeyle anne ve babalarına da!

O tâcı lutfeyle bu hizmeti kimler eylemişse edâ!

Hepimizi erdir Kur’ân’ın şefâatine,

Mazhar eyle sonsuz berâatine!

Yâ İlâhî!

Yüce kitabında buyurdun:

Ehl-i Kur’ân’ın üç listesi var Sen’in yüce katında:

Biri; Kur’ân’ı okuyup ezberlediği hâlde zalim kesilenlerin listesi ki, içinde şeytanın da bulunduğu bir liste. Bizleri muhafaza eyle!

Diğeri, ortada savrulanların listesi ki, bu da bir âfet, muhafaza eyle!

Bir liste daha var Sen’in yüce katında; okuyup ezberlemekle kalmayıp en güzel şekilde yaşayanların listesi! Sen’in listen yâ Rabbî! O listeye dâhil eyle bu hâfızlarımızı! Yâ Rabbî, bu listeye yazdıkların ki, hayırda en önde koşarlar! Kur’ân eğitimi ve hizmetinin en başta yer aldığı her hayırda ve sadece Sen’in rızân ve iznin çerçevesinde hayat sürerler. Onlar, Kur’ân için koşuşanlar, Kur’ân için yarışanlar!

İşte en güzel liste bu!

Allâh’ım!

Bu yüz akı hâfızlarımızı, bizleri de bu listeye kaydeyle, dâhil eyle yâ Rabbî!

Hepsine, buna lâyık bir yaşayış, istikamet, itaat, gayret ve sadâkat ihsân eyle!

Yâ Rabbî,

Bu Kur’ân neslini bereketlendir Allâh’ım!

Gönüllerini rahmetinle hareketlendir Allâh’ım!

Çünkü;

Ey kimsesizlerin kimsesi!

Artık yeryüzünde kesildi gariplerin nefesi. Kısıldı bebeklerin bile sesi.

Sen inâyet eyle, Sen rahmet eyle, Sen şefkat eyle Allâh’ım!

İslâm’ı zelîl etme, gâvurlar galeyanda,
Dağ-taş yanıyor zulmün ayak bastığı yanda,
Dimdikti minârem, o da sarsıldı dumanda;

Kâfirde cehennem gibi ahlâk ile âdâb,
Nemrûd ateşinden koru mü’minleri yâ Rab!

Devrin yeniden Hazret-i Fâtihleri, gelsin,
Bekler yine her kıt’a, fetihler geri gelsin,
Bin bir hünerin vakti, cihânın feri gelsin,

Ard arda açılsın yeniden göklere her bâb,
Tekrar çakılıp kalmayalım yerlere yâ Rab!

Yıllarca, asırlarca süren hasreti dindir,
Çok ağladı gözler, uzayan derdi sevindir!
Yandırma bu gurbette, yanan çünkü Sen’indir;

Yollarda gönüller, nicedir hasta ve bîtâb,
Lokmân-ı Hakîm eyle gelen günleri yâ Rab!

Biz ter dökelim, ırmak olup dağları aşsın,
Gittikçe çoğalsın, nice enginlere taşsın,
Her damlası, bir menzil-i maksûda ulaşsın,

Gündüz-gece yıldız gibi rehber bize ashâb,
İhvân olarak terliyoruz, sev bizi yâ Rab!

Dert üfle, tutuştur güneşin yaktığı tülden,
Bir râyiha gönder yine cennetteki gülden,
Seyrî ile her lâhza duâmız bu gönülden;

Yâ Rab, yeniden eyle zaferlerle muhâtab,
Son fecre koşarken yüzümüz ak ola yâ Rab!

Bizleri ve hâfızlarımızı, yüzü ak edecek sâlih amellerle kul eyle!

Huzûruna kabûl eyle Allâh’ım!

«Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir!» övgüsüne mazhar eyle yâ Rabbî!

«Nice Kur’ân okuyan var ki Kur’ân ona lânet eder!» buyurulmasına sebep olan gaflet ve hüsrandan hepimizi muhafaza eyle yâ Rabbî!

Yâ İlâhî!

Bu hâfızları ve hâfız olacak bütün talebelerimizi hakkıyla hâfız eyle!

Bu cemiyeti mübârek eyle!

Bu güzîdelerin, Fatihler ve Akşemseddinler gibi bileklerini bilek, yüreklerini yürek eyle Allâh’ım!

Her sene;

Yüzakı hâfızlarımızın sayıları ziyadesiyle devâm olsun!

Sidretü’l-müntehâ kendilerine makam olsun!

Cennetü’l-Firdevs, onlara selâm olsun!

Ey Allâh’ım!

Peygamberimiz; bir ömür okuyan, dinleyen ve yaşayan hâfızlar yetiştiren bir Peygamber’di.

O ancak Mekteb-i Kur’ân’da muallimdi, Mekteb-i Kur’ân’da rehberdi.

Hâfızları çok severdi.

Onlara «en şerefliler» derdi.

Şimdi o kervanın yeni halkaları işte, ya Rabbî!

Rûh-i Rasûlullâh’ı bu sevdiği hâfızlar kafilesinden, bu meclisimizden haberdar eyle Allâh’ım! Bu hâfızlarımızdan haberdâr eyle yâ Rabbî! Hepimizi Hazret-i Peygamber’in rahle-i tedrîsinden ve suffe-i Ravza’sından hissedar eyle Allâh’ım!

Ey Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ım!

Bu hâfızların yetişmesine maddî ve mânevî tüm katkıda bulunanları da bilhassa nasibdar eyle!

Onları, Hazret-i Peygamber’e komşuluğa mazhar eyle!

Onlara, iki dünyada da her türlü;

Nasîbini tekrar eyle! Lutfunu tekrar eyle! İhsânını tekrar eyle! Affını ve merhametini tekrar eyle! Tekrar tekrar, tekrar eyle Allâh’ım!

Onlar;

O güzîde anneler, o muhterem hacıanneler, o mümtaz babalar, o âbide hocaefendiler, ve o müstesnâ büyüklerimiz. Onların öncülüğü, hep birlikte;

Böyle güzel gönüller inşâ ettiler. Makbûl eyle!

Böyle güzel müesseseler binâ ettiler. Makbûl eyle!

Onlar, geçmişi ve geleceği de Kur’ân ile ihyâ ettiler. Kabûl eyle!

Hepsine sıhhat âfiyetler ihsân eyle! Sonlarını cinân eyle!

Âhirete göçmüşlerine de rahmet eyle!

Ebedî şefkat eyle!

Bu vesileyle;

Uzaktan ve yakından bu mübârek meclise gelenlerin yollarını, tarîk-ı cennet eyle! Feyizlerini sonsuz bereket eyle! Hepimizi en hayırlı ümmet eyle!

Sen’in râzı olduğun, Hazret-i Peygamber’i de râzı eden bahtiyarlardan eyle!

Yâ İlâhî!

O Habîb-i Edîbin Muhammed Mustafâ j Sana nelerden sığındıysa biz de Sana onlardan sığınıyoruz! Sen muhafaza eyle! Şu âhirzaman fitnelerinin ortalığı kasıp kavurduğu hengâmda muhafaza eyle! Yavrularımızı, ciğerpârelerimizi her türlü fitneden, tefrikadan, her türlü kötülükten ve günahlardan Sen koru Allâh’ım!

Özellikle şu hâfızlarımızı, dolayısıyla bütün evlâtlarımızı, neslimizi, ümmet-i Muhammed neslini Kur’ân ile muhafaza eyle Allâh’ım! Îman ile muhafaza eyle Allâh’ım! Bütün İslâm beldelerini Sen koru yâ Rabbî! Âcizleri, mazlumları, masumları Sen muhafaza eyle yâ Rabbî!

Yâ İlâhî!

O Habîb-i Edîbin Muhammed Mustafâ j Sen’den neler istediyse biz de Sen’den onları istiyoruz! İhsân eyle, ikrâm eyle, lutfeyle yâ Rabbî!

Ey Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ım!

Bu duâmızı ve bütün duâlarımızı müstecâb eyle, kabûl eyle, makbûl eyle!

Bu yüz akı müessessemizi, yüz akı eserlerimizi ve yüz akı hâfızlarımızı, Kur’ân’a hizmette, sâlih gönüllerin kanatları altında kıyâmete kadar dâim eyle yâ Rabbî!

Hâsılı;

Son nefeste;

Buyurun:

اَشْهَدُ اَنْ لاَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

diye diye ancak müslümanlardan olarak îman ve Kur’ân ile, yüz akıyla huzûruna varanlardan eyle!

Ey Rabbimiz!

Bize dünyada da güzellik ve iyilikler, âhirette de güzellik ve iyilikler ihsân eyle!

Bizi cehennem azâbından koru!

Ey Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, ana-babamı ve bütün mü’minleri bağışla!

Âmîn…

Yâ Muîn!

Kabûl eyle!..

Âmîn…