ŞANLI ÇANAKKALE DESTANI
YAZAR : Nurten Selma ÇEVİKOĞLU nurtencevikoglu@hotmail.com
Çanakkale; şanlı tarihimizin, şanlı ecdâdımızın bir şanlı kavgasıdır. Çanakkale; bir şanlı mücadelenin, şanlı muzafferiyetinin destanıdır. Çanakkale’de bir tarih yazıldı. Çanakkale bâkîde kalan şanlı bir sestir. Gönülleri ilmek ilmek mâneviyatla dokunmuş nice kahraman yiğitler sayesinde Çanakkale geçilemedi. «Acaba bugün Çanakkale geçilir mi?» diye düşünmeden edemiyoruz. Şanlı mâzîmiz bize; özü ve mayası temiz bu necip milletin, yaşayan ve yaşamayan kanaat önderi büyüklerimizin himmet ve duâsıyla tekrar; «Çanakkale geçilmez!» düşüncesini zihnimize fısıldıyor.
Son yirmi yıldır milletimizin büyük, küçük her kesiminde «tarihimize doğru bakma şuurunun geliştiğini» rahatlıkla söyleyebiliriz. Artık tarihimizden övgüyle bahsetmenin yanı sıra savaşın vukû bulduğu mahalleri gidip bizzat yerinde gören insanlarımız, ecdâdın çektiği sıkıntıları sanki yaşıyormuşçasına daha iyi idrak ediyor. Geçmişte cereyan eden hâdiselerin zorluğunu ve orada serdedilen îmânın ne müthiş bir güç olduğunu daha iyi anlıyoruz. Dolayısıyla îmânın karşısında hiçbir maddî gücün duramayacağını artık idrak etmiş durumdayız. İşte böylesi bir bakış, tarihimizi gönül gözüyle okumamıza ışık tutuyor.
Şanlı ecdâdın mukaddes vatan topraklarını son derece olumsuz şartlar altında; yılmadan, büyük fedâkârlıklarla, bize kanlarıyla sulayarak armağan ettiklerini asla unutmayalım. Bugün üstünde yaşama keyfine eriştiğimiz toprakların bize o kadar ucuza mâl olmadığını daima hatırımızda bulunduralım. Bilhassa okulların yaptıkları gezi faaliyetleri çerçevesinde genç öğrencilerin savaşın cereyan ettiği mekânlara götürülüp, o anların nasıl yaşandığını gözlemlemeleri açısından bu çalışmaları çok faydalı buluyoruz. Yine çeşitli tur organizasyonları ile o tarihî mekânlara düzenlenen gezilerde; normal halktan pek çok vatandaşımızın, gencinden yaşlısına akın akın savaşların yapıldığı bölgeleri yakînen görmesi, rehberler nezâretinde bilgilendirilmesi geçmişin unutulmaması ve tarihin canlandırılması adına oldukça yararlı gelişmelerdir. Böylesi faaliyetler; ölmüş ruhların uyanmasına vesile olabileceği için, doğrusu geleceğimiz adına heyecanlanıyoruz.
18 Mart Çanakkale şehidlerini anma hâdisesi; tüm vatan sathına yayılan çok geniş organizasyonlarla bilhassa devlet ricâlinin de katılımlarıyla, bu şanlı tarihî olayın halka mâl edilmesine sebep oldu. Ne güzeldir ki, artık insanımız; genciyle, yaşlısıyla tüm Mart ayını Çanakkale’ye tahsis etti. Çeşitli mahallî, gönüllü kuruluşlarca icra edilen programlar, seminerler, paneller; eğitim kurumlarınca düzenlenen tiyatrolar ve diğer faaliyetler… Bunlara ilâveten Çanakkale’ye dair yazılan eserler de kitapçılarda kapış kapış… Hattâ bazı kitap marketlerde sırf Çanakkale’yi anlatan kitaplardan oluşan özel stantlar görmek, bizleri ziyadesiyle sevindiriyor. Memleketimizin genç nesli adına umutluyuz, ümitliyiz.
Elbette boş bardakla ikram olmaz. Dolu olmak gerekiyor. İnsanımız artık tarihini, geçmişini öğrenerek geleceği adına donanımlı olmak istiyor. Zira bu millet, mânâ donanımına sahip bir ecdâdın torunlarıdır. Tarih geçmiştir ama geleceğe ışık tutar. Geçmişi; doğru kaynaklardan öğrenip ondan ders alarak, yanlışları sorgulayarak geleceğe yürünmelidir. Millet olarak geçmişte nelerimizle var olduk? Kıtalara nasıl hükmettik, çağa insanlık dersini nasıl verdik? Bunlar bugün şükür konuşuluyor, konuşmalıyız. Yahut geçmişte bizim nelerimiz yok edildi, hangi değerlerimiz sinsice katledildi? Bilmeliyiz. Geçmişten bugüne bizi nasıl birbirimize düşman hâle getirdiler? İnsanımız nasıl maddî değerleri ön plâna çıkarıp mânevî değerlerini rafa kaldırır hâle geldi? Bunlar konuşulması ve çözüme kavuşturulması gereken bizim çok önemli problemlerimizdir. Problemi çözdüğünüzde sıkıntıların üstesinden daha rahat gelebilirsiniz.
Gençlerimiz, yaşlılarımız hâsılı insanımız, hamd olsun uyandı, uyanıyor. Bu uyanışa katkı verenlerden Rabbim râzı olsun. Biz nerede yıkıldıysak, oradan ayağa kalkacağız. Çanakkale’de Mehmetçik sadece kendi tarihine altın sayfalar yazdırmakla kalmamış tüm dünyaya insanlık dersi vermiştir. Adına kurban olduğumuz Mehmetçik; Çanakkale’de, denizde, havada, karada dünyanın en güçlü ordusuna göğsündeki îmânını siper ederek muhteşem bir zafer kazanmıştır. Düşman her şeyi ince ince hesap etmişti. Fakat onun hesabında noksan bıraktığı ve bir türlü anlayamadığı bir şey vardı. O da müslüman askerlerde mevcut olan imân ateşiydi. Mehmetçiğin açtığı yangınları maddî güçleriyle söndüren düşman askerlerinin; ondaki îmân ateşini söndürmeye güçleri, kudretleri yetemedi. Onlar bilmiyorlardı ki îmân en büyük güçtü; toptan, tüfekten, mermiden üstündü. O kutlu Mehmetler; vatanı, milleti, bayrağı, kitâbı, Peygamberi için dillerinde tekbirle, üzerlerine acımasızca gelen dünyanın en güçlü ordularını yendiler. Gencinden, yaşlısına onların tek isteği şehidlik mertebesine erişmekti. Nitekim öyle de oldu. 273 bin vatan evlâdı bu yüce hazzı tattı.
Herkesin bildiği şu ibretli hâdiseyi burada zikretmeden geçmek istemiyoruz:
Çanakkale’de 5. ordu komutanı olan Alman General Liman Von Sanders, bir teftiş sırasında bizim Mehmetçiğe sorar:
“–İyi savaşıyor musunuz?”
Asker cevaben;
“–Evet komutanım.” der.
“–Niçin savaşıyorsunuz?”
Asker cevaben;
“–Allah rızâsı için…” der.
Bütün Mehmetçiklerden hep bu cevabı alan Alman general, şu yorumu yapar:
“–Evlâtları Allah rızâsı için çarpışan bir millet ebediyyen vâr olur!..”
Bir başka General Mac Arthur da;
“Savaşta silâhlar önemlidir, komutanlar önemlidir; ama daha da önemli olan mâneviyattır, ruhtur!” demiştir.
Ve yine meşhur komutan Churchill de diyor ki:
“ANLAMIYOR MUSUNUZ? BİZ ÇANAKKALE’DE TÜRKLERLE DEĞİL, ALLAH İLE SAVAŞTIK!.. VE TABİÎ Kİ YENİLDİK.”
Mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerim’de;
“Siz Allâh’ın dînine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder.” (Muhammed, 7) buyuruluyor.
O vatan savunmasında bedenlerini tüm fedâkârlıklarıyla ortaya koyan evlâtlarımıza Mevlâ yerin üstünün de altının da en şerefli makamını nasip etti. Şehidlik makamı iki cihanda da en üst rütbedir. O vatan erlerinin gözünde; rütbe yoktu, şan-şöhret olma sevdası yoktu, madalya kazanma gibi bir niyetleri de yoktu. Onların gözünde bir tek şey vardı. O da «Allah rızâsı» idi. Onlar sadece onun için savaştılar. Ve muratlarına erdiler.
Şu hakikat bilinmelidir ki; dünyevî ve uhrevî tüm zaferler, mâneviyatla, ruhla başarılıyor. Topla, tüfekle, en büyük donanmalarla düşman bunu başaramadı. Ama bugün bununla oluyor demeyiniz. Modern teçhizat da gerekli fakat tedbiren. Aslolan, din ve îmandır. Çanakkale’de âdeta destanlaşan başarının bir tek doğru izahatı vardır. O da Mehmetçikte var olan îmandır. Mehmetçik îmânıyla, kahraman olmuş, tarihe hiç silinmeyen ölmez insanlık tabloları armağan etmiş, îmânıyla ölüm kalım mücadelesi vermiştir. Hem de yokluğun ve sefâletin doruk noktada olduğu bir zamanda. Çoğu zaman yiyecek bulamayan Mehmetçik; açlığa, susuzluğa, yara-bere içinde yaşamaya sabırla katlanmış hattâ kendi yemeğini yabancı askerlere ikram etmiştir. Kendi giysisini yırtarak yabancı askeri tedavi etmiştir. Bu ne asil davranıştır böyle! Hamdolsun bizim mayamız temiz. Temiz bir mâzî sahibi bu gençler. Benim Mehmed’im onca zorluğa dayandı, yılmadı sonunda Mevlâ’sı da O’na hem şehidlik mertebesini hem de zaferi lutfetti.
Bu gerçekler ortada, ancak Çanakkale’ye bir tarih gömüldü. Milletimizin maddî ve mânevî donanımlı en kıymetli evlâtları şehid gittiler. Oysa onlar belki de yaşasalardı, geleceğin yapıtaşları olarak memleketlerine ne yararlı hizmetlerde bulunacaklardı! Çanakkale’de büyük bir beyin ve potansiyel gücü kaybedilmiştir. Gerçi onları kaybettik ama kazanılan zaferle bütün dünya müslümanlarının moralleri yükselmiştir. Şehidlerimiz, cennetteki yüce mevkilerine ulaştılar ancak bedeli ağır oldu.
Bir daha böyle bir bedel ödemek zorunda kalmamak için, pek çok eğitimcimizin dediği gibi biz de;
“Eğitimimize mutlaka Çanakkale rûhu girmelidir.” diyoruz. Çocuklarımıza, gençlerimize Çanakkale’de yaşanan şanlı hâdiseler ders olarak anlatılmalıdır. O devirlerde yığınlarca maddî imkânsızlıklara rağmen dünyanın en büyük zaferi kazanılmıştır.
Peki, bu nasıl oldu? Neyle kazanıldı böylesi kutlu ve şanlı bir zafer? Mehmetçik kendilerine ateş açan, zehir saçan düşmana nasıl insanlık dersi verdi? Bu misaller gençlerimizin rûhuna nakış nakış işlenmelidir. Hattâ Çanakkale sadece bizim insanımızın eğitim tarihine girmekle kalmamalı, dünya tarihine mâl edilmelidir. Çünkü Çanakkale Savaşı’nda askerimizin sergilediği nice fazîlet örnekleri, tüm dünyaya insanlık dersi verir mahiyettedir. Japon gençler Nagazaki’den ve Hiroşima’dan ders alarak eğitimlerine müthiş pozitif katkılar yaptılar. Biz de geç kalmadan Çanakkale’den dersler çıkararak, bugün aynı şeylerin bir daha yaşanmaması için eğitimimize Çanakkale rûhunu koyalım inşâallah.
Çanakkale’de yedi düvele karşı şanlı mücadelesiyle gönüllerimize taht kuran Mehmetçiklerimize yüce Rabbimizden rahmet diliyoruz. Tıpkı onlar gibi bugün de vatan düşmanlarına yönelik icra edilen operasyonlarda şehid düşen tüm Mehmetçiklerimizi de aynı şekilde değerlendiriyor, Mevlâ Teâlâ’nın rahmet ve en güzel lutfu onların üstüne olsun diyor ve şehidlerimiz için sizlerden Fâtihalar istirham ediyoruz.