RAHMET AYI RAMAZAN

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK karabacakm67@hotmail.com

mustafa_karabacak-yuzakidergisi-haziran2015
Ramazan İslâm inancının kendisine yüklediği önem sebebiyle halk arasında «On bir ayın sultanı» ve «Şehr-i Mübârek» (mübârek ay) olarak kabul edilmiştir. Ramazan müslümanların değerlendirmek için âdeta yarış yaptığı en önemli aydır. Bu ay; halk tarafından değer atfedilen üç aylardan birisi olduğu gibi, aynı zamanda Kur’ân-ı Kerîm’in nâzil olduğu aydır:

“Ramazan ayı; doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’ân’ın indirildiği aydır…” (el-Bakara, 2/185)

Ramazân-ı şerif câhiliyye döneminde de bilinen bir aydı. Câhiliyye döneminde kendisine bir kutsiyet atfedilmemiş, yani kan dökülmesi ve savaşılması yasak edilmemişti. Bu ayın ayrıcalıklı olması, İslâmiyet’le birlikte olmuştur. Bu ay, on iki ay içinde ismi Kur’ân’da anılan tek aydır. Kur’ân’ın bu ayda indirilmesi, bin aydan hayırlı Kadir Gecesi’nin bu ayda olması, İslâm’ın temel ibâdetlerinden birisi olan orucun tutulması, teravih kılınması, mukabele okunması, iftar yapılması, sahura kalkılması, itikâfa girilmesi ve fıtır sadakasının verilmesi gibi ibâdetlerin bu ayda yapılması; İslâm dîninin dolayısıyla müslümanların bu aya ayrı bir önem vermesine sebep olmuştur.

Ramazan ayı bütün hayırları ve bereketleri içerisinde toplamıştır. Yıl içerisinde kişiye ulaşan her bereket ve hayır, sonsuz olan Ramazan ayının bereket denizinden bir damladır. Bu ayda oluşan birlik, yıl boyunca oluşacak birliğin sebebidir. Bu ayda oluşan tefrika/ayrılık, yıl boyunca oluşacak tefrikanın sebebidir.1 Bu ayın fazîletiyle ilgili hadislerde değişik rivayetler vardır. Bunlardan bazısı şöyledir:

MÜBÂREK BİR AY

Ramazan gelince bazı değişimler olmaktadır. Bunlardan bazısı, semâ kapılarının açılması, cehennem kapılarının kapanması, şeytanların zincire vurulmasıdır.

“Ramazan ayı gelmiştir. O mübârek bir aydır. Allah o ayda size orucu farz kıldı. O ayda cennet kapıları açılır; cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur. Onda bin aydan hayırlı bir gece vardır. Kim Kadir Gecesi’nin hayrından mahrum kalırsa, her hayırdan mahrum kalmıştır.”2

AYLARIN EFENDİSİ

Ebû Saîd el-Hudrî’den rivâyet edildiğine göre:

“Ayların efendisi Ramazan, saygı bakımından en büyüğü ise Zilhicce ayıdır.”3

Abdullah bin Mes‘ûd’un rivâyetinde ise;

“Ayların efendisi Ramazan, günlerin efendisi Cuma günüdür.”4 şeklindedir.

Aynı konu ile ilgili İbn-i Abbâs’ın rivâyeti şöyledir:

“Ayların efendisi, Ramazan ayı geldi. Sıhhat, mükâfat ve hayır ayı hoş sefâ getirdi. O sabır ayıdır. O ayda şeytanlar zincire vurulur, rahmet iner, çokça tevbe edilir, cehennem kapıları kapanır ve cennet kapıları açılır.”5

MUKADDES KİTAPLARIN İNDİĞİ AY

Vâsile bin el-Eskā’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“İbrahim -aleyhisselâm-’ın sahîfeleri, Ramazan ayının ilk gecesinde indirildi. Tevrat, Ramazan ayının altısında indirildi. İncil, Ramazan ayının on üçünde indirildi. Kur’ân da, Ramazan ayının yirmi dördünde indirildi.”6

Ramazan aynı zamanda Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Cebrâil -aleyhisselâm-’a Kur’ân’ı arz ettiği aydır:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; her yıl Ramazan ayında Cibrîl -aleyhisselâm-’a Kur’ân’ı arz ederdi. Vefat ettiği yıl iki defa arz etti.”7

YARDIMLAŞMA AYI

Selman el-Fârisî’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Şaban ayının sonunda hutbede şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Mübârek ayın gölgesi üzerinize düşmüştür. Onda bin aydan hayırlı bir gece vardır. Allah onda (Ramazan ayında) orucu farz kılmış, gece ibâdetini de tavsiye etmiştir. Kim Ramazan ayında nâfile bir ibâdet yaparsa, diğer aylarda farz bir ibâdeti yapmış gibidir. Kim Ramazan ayında farz bir ibâdeti yaparsa, diğer aylarda yetmiş farz ibâdeti yapmış gibidir. O, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. O, yardımlaşma ayıdır ve o ayda mü’minin rızkı artar. Kim bir oruçluyu iftar ettirirse bir köle âzâd etmiş gibi olur ve günahları için de bağışlanma olur.”

Dediler ki:

“Ey Allâh’ın Rasûlü! Hepimiz oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz?”

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Allah bu sevabı; oruçluya bir yudum süt içirene, bir hurma yedirene veya biraz su ikram edene de verir. Kim bu dünyada bir oruçluyu doyurursa, günahları için bir bağışlanma olur ve Allah; kıyâmet günü ona benim havuzumdan su içirir, bir daha susamaz, nihayet cennete girer. Şu da var ki, ona oruç tutanın ecri gibi vardır. İftar ettirenin sevabından bir şey eksilmez. Bu ayın evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluştur. Kim; emri altındakilerin yükünü o ayda hafifletirse, Allah onu cehennemden kurtarır.”8

SENENİN TAMAMI RAMAZAN OLSA

Ramazan ayı gelince Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Kullar Ramazan ayında olan hayrı bilselerdi, senenin tamamının Ramazan olmasını isterlerdi.” buyurdu.

Huzâa kabîlesinden bir adam;

“Ey Allâh’ın Nebîsi, anlatmaya devam et.” dedi.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Ramazan ayının girmesiyle cennet seneden seneye süslenir. Hûrîler derler ki: «Ey Rabbimiz! Bu ayda bizler için kullarından eşler yarat ki; onlarla bizim, bizimle de onların gözleri aydın olsun.»”9 buyurdu.

HERKESİN AMELİNİN KARŞILIĞINI EKSİKSİZ ALDIĞI AY

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’tan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Ramazan’da önceki ümmetlere verilmeyen beş özellik benim ümmetime verildi: Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlu için iftar edinceye kadar melekler istiğfarda bulunur. Allah onlar için her gün cennetini süsler ve (cennete) şöyle der:

«Kullarımdan sıkıntı ve ezânın gitmesi ve sana gelmesi yakındır.» Şeytanların azgınları bağlanır, Ramazân’ın dışında yaptıklarını yapamazlar. Ramazân’ın son gecesinde mü’minler bağışlanır.”

Denildi ki:

“Ey Allâh’ın Rasûlü! Bağışlanma günü Kadir Gecesi midir?”

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle cevap verdi:

“Hayır; fakat amel eden amelini bitirdiği zaman karşılığını eksiksiz alır.”10

Selâm ve duâ ile…
________________________

1 İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât, s. 57-58, (4. Mektup).
2 Ahmed bin Hanbel, II, 230, 385, 425; Nesâî, Savm, 3.
3 Beyhakî, Fezâilü’l-Evkât, I, 335; Şuabü’l-İmân, V, 310.
4 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, IX, 205.
5 Ebû Tâhir es-Silefî, İntihâb, I, 20, (Hadis no:19).
6 Ahmed bin Hanbel, IV, 107.
7 Buhârî, Menâkıb, 25; Müslim, Fedâil, 50; Fedâilu’s-Sahâbe, 98, 99; İbn-i Mâce, Cenâiz, 64.
8 İbn-i Huzeyme, Sahîh, III, 191; İbn-i Ebi’d-Dünya, Fezâilu Ramazan, I, 69, (Hadis no: 41).
9 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, VII, 44; el-Mu’cemü’l-Kebîr, XIII, 37.
10 Ahmed bin Hanbel, II, 292; Tahâvî, Müşkilu’l-Âsar, IV, 142; Heysemî, a.g.e., III, 140; İbn-i Hacer, el-Metâlibu’l-Âliye, I, 274-275, (Hadis no: 932).