Çeliğin Cesaretle Savaşı
ŞAİR : M. Faik GÜNGÖR m.f.g.023@hotmail.com
Çeliğin cesarete boyun eğdiği yerde,
Bayrak olur Mehmet’im, bayraklaşır siperde.
Yaşanmadı böylesi, yaşanmadı bir savaş,
Alev alev Marmara, damla damla su ateş.
Çığlık çığlığa yer, gök, dere, tepe, dağ, nehir,
Hava barut kokusu, sağıyor bulut zehir.
Birleşti akbabalar, çöplükteki kediler,
Dîn-i İslâm’ın yurdu çabuk düşer dediler.
Küffar bütün gücüyle geçmek için Boğaz’ı,
Saldırıyor vahşice kesmek için boğazı.
Düşman gülleleriyle tutuşur Gelibolu,
Tutuşur baştanbaşa Trakya, Anadolu.
Yatıyor nice gövde; koldan, bacaktan yoksun.
Haykırıyor haçlıya: «Bu topraklarda yoksun!»
Her ocakta bir şehit, her kucakta bir yetim.
Bu şehidân, bu yetim; benim kemiğim, etim.
Karacadağ’dan Şehmuz, Toroslardan Gül Ahmed,
Sedâları ortaktı: «Yetiş, gel ey Muhammed!»
Gelir imdâda Bedir, gelir açık ve zâhir,
Şahlanır Kabatepe, kurtulur Kilitbahir.
Malazgirt’ten akın var; Uhud, Hayber’den selâm,
Hamza, Ali, Ömer’den lisân-ı hâlden kelâm.
Gözü yaşlı mazlumun yardımcısı Allah’tır.
Küfrün topuna karşı silâhı; «Bismillâh»tır.
En ön saflarda biri; adı Yahya Çavuş’tu,
Dudağında Kur’ân’la Peygamber’e kavuştu.
Mermiyi namlusuna sürer Seyid Onbaşı,
Paramparça gök kubbe, kopar mağrurun başı.
İner mi gökten bayrak, susacak mı ezanlar?..
Olacak mı pâyidar kuyumuzu kazanlar?..
Nasıl çıkarım o gün Allâh’ın huzûruna,
Hangi yüzle bakarım Kâinâtın Nûru’na.
Ya şühedâ, ya gazi olamazsak; mahşerde,
Kim olur yardımcımız, kimler haşir-neşirde?
Sözüm olsun; bayrağım çiğnenemez ebedî.
Çiğnetmedi geçmişim, tarih bunun senedi.