“HASBÜNALLÂHİ ve Nİ‘MEL-VEKİL”*

YAZAR : Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com

h_c_demircan

Her ne kadar modern hayat; insanlığa maddî anlamda büyük imkânlar sunmuşsa da, pek çok yeni problemin ortaya çıkmasına da sebep olmuş; insanlık, çağımızın bu ekonomik, sosyal ve psikolojik problemleriyle baş başa kalmıştır.

Bu problemlerle bunalan insanın gücünün sınırlı olması, her şeye güç yetirememesi, onu moral bozukluğuna ve bezginliğe itmiş; bunun sonucu geleceğe karşı ümidi kırılmış, böylece zaten kaygılı olan insanın ruh sağlığı bozulmuştur.

Modern ilimler; bu tür ruh sağlığı problemlerine gerçek çözüm yolları arama yerine ya onları çeşitli ilâçlarla geçici olarak uyutmaya ya da “sanal” ortamlarla unutturmaya çalışmış, ancak bu çareler problemleri çözemediği gibi aksine daha da karmaşık hâle getirmiştir.

Dolayısıyla günümüzde eskinin mülâyim, yumuşak, sükûnet ve suhûletle hareket eden insanları yerine; âsâbı bozulmuş, gergin, kendini zor zapteden, saldırgan ve mütecâviz insanlarla karşılaşıyoruz.

Gerçi dünya hayatına, sanki ebedî bir hayat gibi bakıp, düşünce ve hareketlerini bu felsefeye uydurmaya çalışan insanın; kendisine verilen bu kısa ömürde mutlu olması beklenemezdi herhâlde.

Oysa inanan bir insan en baştan şu hususu kabul eder:

“Dünya hayatı mutlak anlamda bir zevk ve safâ yeri değildir. Dünya hayatında gerçek anlamda mutlu olmak da mümkün değildir.”

Zira Kur’ân’a göre, gerçek ve asıl olan âhiret hayatıdır. Dolayısıyla inanan bir kişi, dünya hayatına ancak dünya hayatının mahiyeti açısından bakar ve ona göre kendine çekidüzen verir.

Her ne kadar dünya hayatında bazı olumsuzluklarla karşılaşılırsa da, inananlara göre bunların temel sebebi; insanların sabrederek, olgunlaşmalarını sağlamaktır.

Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de dünya hayatının en önemli özelliklerinden birisi olarak, onun bir imtihan yeri olması gösterilir.

Allah Teâlâ;

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O; mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (el-Mülk, 2; ayrıca Hûd, 7) buyurur.

Diğer bir âyet-i kerîmede insanların belli olaylardan ibret almalarını sağlamak için imtihan edildikleri buyurulur:

“Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar.” (et-Tevbe,126)

Hulâsa, dünya hayatında yaşanan olaylara Kur’ân açısından bakıldığında;

◆Hayat ve ölümün tamamen Allâh’ın takdiri ve gücü dâhilinde meydana geldiğine,

◆Geçim konusunda endişelenmeye gerek olmadığına, zira tüm canlıların rızkının Allâh’a ait olduğuna,

◆Hayır ve şerrin izâfî olduğuna, dünyada yegâne güç sahibinin yalnızca Allah olduğuna ve Allâh’ın inananların dostu olduğuna,

◆Allâh’ın dilemesi ve takdiri dışında hiçbir şeyin meydana gelemeyeceğine inanan. Böyle bir dünya algısına sahip insanların ruh sağlığı korunmuş olur.

Sonuç olarak; günümüzün karmaşık dünyasında, Kur’ân-ı Kerîm’in prensiplerini hayatımıza uyguladığımızda, bizleri rahatsız eden pek çok rûhî problemi rahatlıkla halledeceğimizi söyleyebiliriz. Zira Kur’ân, mü’minler için bir rahmet kaynağı olduğu kadar aynı zamanda şifâ kaynağıdır.

Sağlıcakla kalın.

____________

* Peygamber Efendimiz’in yapılmasını tavsiye ettiği duâlardan olan ve aynı zamanda Kur’ân’da da geçen bu duânın, tercümesi:
“Başımıza gelecek her türlü belâ ve musîbete karşı Allah bize yeter. O, ne güzel dost ve ne güzel bir vekildir.”
Bu söz, aslında mü’minin nasıl ilâhî bir teminata sahip olduğunu ifade eder.