DÜNYEVÎ KAYGILAR İÇERİSİNDE
ZÂYÎ OLMAK

YAZAR : Sami BÜYÜKKAYNAK skaynak48@hotmail.com

s_buyukkaynak-SAYI120

Bitmeyen kaygılar…

Bir tarafta;

Meslek kaygısı, iş kaygısı, gelecek kaygısı, kariyer kaygısı, para kaygısı, geçim kaygısı…

Diğer tarafta;

Allah kaygısı, âhiret kaygısı, ümmet kaygısı, kabir kaygısı, evlât kaygısı…

Bugün, dünyevî kaygılar mı yoksa uhrevî kaygılar mı ön plândadır?

İşte bunun sorgulanması, hangi yönün yolcusu olunduğunun cevabını verecektir.

Meslek veya kariyer kaygısı, bugün toplumların en önemli gündem maddelerindendir. Bu zamanda herkes bir mesleğin sevdalısı hâline getirilmektedir. Öyle ki; çocuklarda meslek, anaokulundan itibaren öncelik hâline getirilmektedir. «Büyüyünce ne olacaksın?» sorusu, bu kaygıyı körükleyen soruların başında gelmektedir. Anaokulundan itibaren çocuklara sorulan bu soru, çocuklarda ister istemez bir meslek ve kariyer kaygısı oluşturmaktadır. Aslında bu, seküler hayat tarzının bir dayatmasıdır. Seküler hayat; «Her şeyden önce bir meslek ve kariyer sahibi olmalısın, maddî olarak hep üst seviyeleri düşünmelisin»i gündemde tutar.

Çocukluktan itibaren, çocuklara sorulan; «Büyüyünce ne olacaksın?» sorusuna alınan cevaplar ise genellikle aynıdır:

Doktor, mühendis, öğretmen vs.

Niçin?

Çünkü iyi meslek demek, iyi para demek, iyi para demek, müreffeh bir hayat demektir. Yani işin özünde hep maddiyat, hep dünya vardır. Nesiller bu dayatmayla yetiştikleri için; ufacık yaşlarda dünyevî kaygılarla yoğrulmaya başlamakta, küçücük yaşlarda maddiyat hesapları yapar hâle gelmektedirler.

Meslek sahibi olmanın bir ahlâkının olduğunu aşılamak da zamanımızda ihmal edilmektedir. Bunun ihmaliyle yetişen çocuk; iyi bir maddiyata sahip olmak için her yolu mubah olarak görmekte, kendisine dayatılan meslek veya kariyer için savaşır gibi mücadele etmeye çalışmaktadır. Daha sonra kendisine dayatılan kariyeri elde edemeyince de istemediği işlerde çalışmak mecburiyetinde kalmaktadır. İster istemez bu işlerde de para kaygısı işin içine girmektedir. Bunun sonucu olarak da; her şeyi para için yapan, geçinmek için kılıktan kılığa giren, maaşının üstünde hayat standardı için harcama yapan, çocukluktan beri körüklenen kaygıların sürüklediği bataklıklarda kendini zâyî eden insanlar çoğalmaktadır.

Îman kaygısının işlenmediği bir eğitim sisteminde, maddî kariyer için kendini tanınmaz hâle getiren nesiller yetişir. Oysaki kaygısı îman ve âhiret olan nesiller için mücadele edilmelidir. Zira bu kaygılar maddiyatı da mesleği de kariyeri de hizaya sokacak büyüklüktedir.

Evet, müslüman kaygılı olmalıdır. Ama onun kaygısı; iyi bir mü’min, iyi bir kul, iyi bir âhiret olmalıdır. Yani mü’minin kaygıları, mâneviyat ağırlıklı olmalıdır. Çünkü, müslümanın maddî kaygılarını asgarîye indirecek olan mâneviyattır. Allâh’ın emâneti olan ömür nimetini; emânet sahibinin murâd ettiği şekilde harcamak ve sahibine teslim etmek kaygısı, maddî kaygıların hepsinin üstünde yer almak zorundadır. Aksi takdirde insan maddî kaygıların esiri hâline gelir.

Allah mü’mine öncelikli olarak; «Zengin ol, kariyer sahibi ol, meslek erbabı ol!» demez. Allah mü’minden öncelikli olarak kul olmasını ister. Kulluk kaygısına sahip olmasını ister. Allah indinde bundan sonra meslek olarak ne olursan ol, bu önemli değildir. Kul doktor, kul mühendis, kul öğretmen, kul işçi vs. Zira başında kul olmayan her statü; o insana huzur vermediği gibi, muhataplarına da güven telkin etmez. Kulluğunu unutan kariyer sahiplerinin insanlara nasıl zulmedebildiğinin örnekleri pek çoktur. Kariyer öncelikli kulluk şuurundan bîhaber yetişen doktorun elinden hastalarının nasıl zulüm gördüğü, para için hastaları nasıl kesip biçtiği; aynı şekilde mühendisin maddiyatın esiri olarak yaptığı inşaatlarda insanların nasıl can verdiği; yine kulluk şuurundan mahrum yetişen öğretmenin, hocanın eliyle nesillerin nasıl zâyî olduğu müşâhede edilmektedir.

Bu yüzden, en önemli eğitim müessesesinde yani ailelerde; çocuklara yapılan maddî kariyer dayatmasının, ortadan kalkması için mücadele etmek gerekmektedir. Sonra da eğitim kurumlarında kariyer öncelikli eğitim anlayışının düzenlenmesi gerekmektedir. Ailelerde anne-babalar evlâtlarına Allâh’a kul olma kaygısını yerleştirmelidirler.

Mü’min, maddî kaygıları hayatının olmazsa olmaz kaygıları olarak göremez. Mü’minin kaygısı; Allâh’a kul olmak, âhirete kalb-i selîm götürmektir. Bunun ötesindeki kaygılar, seküler kaygılardır, insana hırs ve tamahtan başka bir şey kazandırmaz.

Sözün özü: Kaygın hangi yöneyse sen o yönün yolcususun.