TAHTA YUMURTA

YAZAR : Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com

h_c_demircan-SAYI-119

O sıralar herhâlde beş yaşların­daydım. Rahmetli babaannem, camın önündeki sedire oturup da yanı
na dikiş sepetini aldı mı, onu sey­retmek bana tatlı bir huzur verirdi.

Dikiş sepeti; çeşitli renklerde ibrişimler, makaralar, makaralara tutturulmuş farklı boyda dikiş iğneleri, küçük bir mıknatısa yapışmış toplu iğneler, değişik değişik düğmeler ve çıtçıtlarla dolu olurdu, ama benim en çok ilgimi çeken sepetteki çorap yumurtasıydı.

Bu çorap yumurtası; tahtadan yapılmış, cilâlı, sevimli bir yumurtaydı. Zaten şekli ve boyutları yumurtayla aynıydı. Çorabın delinmiş kısmına bu yumurta geçirilir ve kolayca dikilir, gerekirse yama yapılırdı.

Babaannem yanına koyduğu dikiş sepetinin içinden aldığı altı yıpranmış çoraplardan ufak ufak parçalar keser, kullanılabilir çorapları tahta yumurtaya geçirir yama yapardı, aynen ayakkabıların delinmiş tabanlarının çıkarılıp yerine başka bir deri parçasının yerleştirildiği ayakkabıcıya «pençe» olmaya gittiği gibi.

Evet, o zamanlar biz tutumluyduk ve mutluyduk ama fakir değildik.

Tıpkı Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazretleri’nin bir hadîs-i şerîfinde işaret buyurduğu gibi;

“Tutumlu olan fakir olmaz.”dı. (Keşfü’l Hafâ, 2/189)

İlk gençlik yıllarımızla birlikte, tüketim çılgınlığı; televizyon reklâmlarında «eskimiş çoraplarınızı atın kurtulun!» nidâlarıyla, bu çorapların pencerelerden dışarı atılmasıyla başladı.

Günümüzde ise kapitalist düzen, aynı hızla, insanları ilk önce alamayacakları şeylerin borcu altına sokup sonra da borcu ödetmek için onları şuursuzca çalışmaya sevk ediyor.

Çalışanlar kazandıkları parayı temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, hiç lüzumu olmayan, müslümana yakışmayan işlerde harcayıp, üstelik bir de bunu borçlanarak yapıyorlar ve bunu normal karşılıyorlar, böylece kapitalizmin oyununa geliniyor.

Dolayısıyla hem günümüz toplumu, hem de günümüz müslümanları, bu sistem içerisinde büyük bir kargaşaya sürükleniyor.

Oysa toplumların ekonomik olarak selâmeti; iktisat, üretim ve israfa varmayan tüketim değil midir?

Eğer toplum israfa alışırsa, borçlanmadan kurtulabilir mi? Üretim olmadan bu borçlar hem ekonomik açıdan, hem de kültürel açıdan toplumları dışa bağımlı hâle getirmez mi?

“Dolayısıyla tüketimi baş tâcı eden açgözlü insanlara karşı, üretimi baş tâcı eden tokgözlü insanların yetiştirilmesi gerekir. Bunun için de varlığa sevinmeyen, yokluğa da yerinmeyen derviş gönüllere ihtiyaç vardır.” Bunu da gerçekleştirecek olan İslâm tasavvufudur.

O zamanlar dedelerimizden mîras kalan bu çorap yumurtalarına sahip olmak şerefli bir şeydi ve zengin-fakir hepimizin annelerinin dikiş sepetlerinde bir çorap yumurtası vardı.

Sağlıcakla kalın.