HÜRMETLE BÜYÜMEK…

YAZAR : Medet BALA balamedet@hotmail.com

m_bala-SAYI-119

Bazı duygular sadece insana aittir. Bir üstünlük karşısında rûhumuzun eğilmesi olan hürmet ve saygı da yaratılmışların en üstünü olan insana aittir. Hürmet öyle bir cevherdir ki, istesek de istemesek de lâyık olduğu yerde mutlaka doğmaktadır.

Bu sebeple hürmet (saygı) bütün ahlâk duygularının kaynağıdır. İnsan ancak saygı duygusundan başlayarak ahlâklılığın gittikçe derinleşen şuurunu kazanabilir. Saygıyı duyan insanın, asıl kendi rûhunda büyüklük yaşanmaktadır. Saygısı ne kadar çok ise, insan o kadar büyüktür. Büyük ruhlar, büyük saygıların barındığı yerlerdir.1 Ayrıca saygı; başta Allâh’a olmak üzere, Kur’ân’a, kâinâta, insana ve bütün mahlûkata gösterilir.

Saygının davranışlara dönüşmüş hâline, tarihimizden enteresan örnekler bulmak mümkündür. Burada; biri gönül dünyamızın mimarlarından, diğeri de tarihe şan ve şeref bırakan sultanlarımızdan olmak üzere iki hürmet misalinden bahsedelim. Bunlar Kur’ân’a gösterilen eşsiz saygı örnekleridir.

Birincisi Ahmed Yesevî’nin Türkler arasında en tanınmış bulunan halîfesi Süleyman Hakîm Ata ile alâkalıdır. Bilindiği gibi Ahmed Yesevî, yaşadığı çağdan itibaren Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar müslümanların bulunduğu bölgelerde en etkili olan, dînî-tasavvufî hayatın yayılmasında ve gelişmesinde geniş tesirler icra eden ve «Pîr-i Türkistan» diye anılan, Yeseviyye tarîkatının kurucusu, büyük mutasavvıf ve şairdir. Birçok talebe ve halîfe yetiştirmiştir. Süleyman Hakîm Ata da onlardan biridir. Süleyman; çocukluğunda mektebe giderken, başka çocuklar gibi Kur’ân’ı boynuna asmayıp, eliyle alttan tutup hürmetle götürmektedir. Mektepten çıkınca da yüzünü mektebe, sırtını eve döner. Bunu Kur’ân’a ve ilme olan hürmetinden yapmaktadır.

Hoca Ahmed Yesevî, mescid eşiğinde otururken bu hâli görür ve hoşlanır. Bunun üzerine hocasının ve anasının rızâsıyla Süleyman’ı Kur’ân okutmaya yanına alır. Süleyman on beş yaşına gelince Hoca’ya mürid olur.

Rivâyete göre bir gün Hızır -aleyhisselam-, Hoca’ya misafir geldi. Hoca, yemek pişirmeye bir miktar odun getirmek için çocukları yolladı. Odunlar gelirken müthiş bir yağmur başladı. Gelen odunlar hep ıslaktı. Yalnız Süleyman, elbisesini çıkarıp odunları sardığı için onun getirdikleri kuru idi. Hızır -aleyhisselam- odunların neden kuru kaldığını Süleyman’a sordu. O da sebebini anlattı. Hızır bunu çok beğendi ve bundan sonra adın;

“Hakîm olsun” dedi. Sonra mübârek tükürüğü ile teberrükte bulundu. Süleyman’ın içi nur ile doldu. Hızır;

“Haydi durma, feyzi izhar et” dedi. Hakîm Ata, o andan itibaren birtakım hikmetler, manzûmeler söylemeye başladı.2 Böylece ömrü bereketlendi, adı gönüllerde yerleşti.

Bir hürmet örneği de Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi Hazretleri’nden. Çok yaygın olarak anlatılan hâdise şöyledir:

Osman Gazi sık sık devrinin ilim ve irfan büyüğü Şeyh Edebâlî Hazretleri’ni ziyaret eder, duâsını alırdı. Şeyh Edebâlî’nin evinde misafir kaldığı bir gece Osman Bey, rûhuna sükûn veren, nefsinin çırpınışlarını dindiren sohbetin huzuru içinde heyecan dolu anlar yaşamıştı. Bir rivâyete göre kendisine yatması için gösterilen odanın duvarında asılı bir Kur’ân-ı Kerim olduğu için ayağını uzatmayıp, ayağını kıvırarak, oturduğu yerde uykuya daldı.3 Bu uykuda Osmanlı Devleti’nin temelleri ve gelişmelerini anlatan bir rüya hâdisesi meydana gelmiştir.

Saygı gösterilenin kıymeti, değeri ve büyüklüğü saygı göstereni büyütmektedir. Bu sebeple ilk başta hürmet gösterileceklerden biri de Kur’ân’dır. Kur’ân; kendisinin ancak lâfzını koyun gibi gözlerini yumarak dinlemekten hoşlananların heveslendikleri her yerde, saygılı saygısız her vesileyle boş vakitleri dolduran bir eğlencelik hâlinde ses güzelliği için okunarak ibtizâle uğratılmamalı veya ticaret eşyası gibi para karşılığında satılmamalıdır.4 Hürmet kalpte olmalı ve kalbe sinmelidir.

Kur’ân’a hürmet; onun lâfızlarına, mushafına olduğu gibi, daha çoğu da anlamaya, yaşamaya, yaşatmaya gösterilecek çaba ile olacaktır. Böyle yüce ruhlara hürmetlerimi arz ederim.

________________________________________
1 Nurettin TOPÇU, Ahlâk, s. 38.
2 Fuad KÖPRÜLÜ, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, s. 88-89.
3 Osman Nûri TOPBAŞ, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, s. 22.
4 Nurettin TOPÇU, İslâm ve İnsan, s. 89.