KURBAN GÖREVİNİ ÎFÂ ETMENİN ÂDÂBI

YAZAR : Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com

Köyde kurban bayramları bir başka güzel geçerdi…

Bayramdan önce alınan kurbanlıklar özenle seçilir, sabah kalkılır kalkılmaz ilk önce onun ihtiyaçları karşılanırdı. Biz de kendi yiyeceklerimizi onunla paylaşır, hattâ annelerimizden gizli olarak temin ettiğimiz yiyecekleri götürüp ona verirdik.

Kurbanlık; ev halkından biri gibi kucaklanır, öpülür, sevilir, kınalar yakılır, süslenirdi. Kesime hazırlanırken gözleri bağlanır ve bahçenin özel olarak hazırlanan bir köşesinde, hüzünlü bir atmosfer ortamında kesim gerçekleşirdi. Yani kesilmeden önceki özen, kesilirken de gösterilirdi.

Kesim sırasında herkesin bir görevi vardı. Benim görevim dedemin asistanlığını yapmaktı. Kurban kesilirken onu tutmak, paçalarından oklavayla yol açıp postunun kolay sıyrılması için üfleyerek şişirmek, kesilen kurbanlığı ağaca asıp derisini yüzmek, yenmeyen sakatat bölümlerini güzelce gömmek, iç organlarını bir takım olarak çıkarmak ve hayvanı parçalamak gibi kesimin her aşamasında bulunurduk. Bu sayede bir koç kesebilecek kadar, kesimin bütün ayrıntıları hâlâ gözümün önündedir.

Bizler onun kesimini vahşet olarak görmediğimiz gibi korkmazdık da. Çünkü o herhangi bir hayvan değil; «mübârek bir hayvandı». O Allâh’ın bize bir lütfuydu, bu mânâda eti de komşulara, fakirlere, misafirlere cömertçe pay edilirdi.

Mesele hayvanlara şefkat ise, Allah Rasûlü; saldırgan bir köpek bile olsa, herhangi bir canlıya işkence yapılmasını yasaklamıştır. (Buhârî, Mezâlim, 30, Meğâzî, 36, Zebâih, 26; Ebû Dâvûd, Cihad, 110, Hudûd, 3; Ahmed bin Hanbel, IV/246, 307, 428, 429)

Yine hadis kaynaklarında bir kediye işkence yapması sebebiyle cehenneme giren bir kadından (Müslim, Selâm, 151-152, Tevbe, 25); susuzluktan ölme derecesine gelmiş bir köpeğe su vermesi sebebiyle günahları bağışlanan bir şahıstan (Buhârî, Şirb, 9, Mezâlim, 23) bahsedilir.

Dolayısıyla Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; bu kadar şefkatli olmasına rağmen, kurban bayramlarında ve diğer zamanlarda da kurban kesmiştir.

Çünkü şefkat ve merhamet hissi Allâh’ın emrini yapmaya engel değildir. Allah -celle celâlühû- Kur’ân’da, yapılmasını istediği ibâdetin özellikle adını belirtmiştir.

“Her ümmet için, Allâh’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşrû kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!” (el-Hac, 34)

Velhâsıl çocukluğumuzda kesilen bu kurban; merhametin, paylaşmanın, acımanın en üst noktasını oluşturur, kurban bayramı bu hissî ortam içinde geçerdi.

Diğer yandan bugün Türkiye’de, özellikle de büyük şehirlerde; kurbanın kesim biçiminde ciddî problemler vardır. Bu ibâdetin yerine getirilmesi kadar yöntemi de önemlidir. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kurbanlarını Medine’de şehir içinde özel bir kurban kesim yeri olan (menhar)de ve bayram namazlarına tahsis edilen, adına musallâ (namazgâh) denilen açık alana yakın olan bir yerde kesmiştir. (Ebû Dâvud, Dahâyâ, 8-9; Buhârî, Edâhî, 6; İbn-i Mâce, Edâhî,17; Nesâî, Dahâyâ, 3)

Peygamberimiz’in bu tavrı, kurbanın şehir içinde ötede beride rastgele kesilmemesi açısından örnek alınması gereken bir davranıştır.

Özellikle bu konuyla ilgili alt yapı imkânlarının olmadığı şehir hayatında, otoyol kenarlarında hayvan boğazlamanın, caddelerde kurbanlık kovalayıp hayvanlara eziyet etmenin âlemi yok; zaten her taraf kasap, market, vıcık vıcık et ile dolu!

Kurban kesimi için uygun bir ev ve mahir bir kesim ustası yok ise belediye kurumları tarafından tahsis edilen yerlerden faydalanılabilir; ancak herhâlde en iyisi bildik, tanıdık, güvenilir İslâmî vakıflar vasıtasıyla, yurt içi ve yurt dışında, gerçek ihtiyaç sahiplerine, yerinde kesilip dağıtılmak üzere vekâlet verilmesi olur.

Velhâsıl kurban ibâdeti, insanın Allah ile iletişimini sembolize eden önemli ibâdetlerden birisidir. Mü’minin bu ibâdetin hakkını verebilmesi için onu, akıllı ve şevkli bir hâle dönüştürmesi gerekir, yeter ki bu îmânî görevin îfâsı edepli olsun.

Sağlıcakla kalın.