Çağların İhtiyacı, Kalplerin İlâcı MERHAMET

YAZAR : Hayrettin DURMUŞ hayrettin_durmus@mynet.com

Merhametlilerin en merhametlisini anarak yazmaya başlasın kalemimiz. Umulur ki Yüceler Yücesi bize merhamet eder. O bize merhamet etmezse vah bize, vahlar bize…

Yürekleri soylu sevda ile tutuşturacak bir yangındır merhamet. Yanmamak için, yanmalı için. Dışına ışık seli olup akarken, içine çıngı düşürmelisin sessizce. Özün tutuşmalı, için yanmalı, akkora dönmeli yüreğin. Kendinden başkasını düşünmelisin. Kardeşlerin gelmeli aklına. Dünyanın neresinde olursa olsun, zulüm gören, eziyet çeken, başı darda olanların yerine koymalısın kendini. Yuvası yıkılanları barındıracak kadar geniş olmalı yüreğin. Bütün insanlığın yerine yanmayı, göze alabilmelisin. Bir hastayla geceyi bekleyebilmeli, yaralı bir kuşun kanadını sarmalı, döşünü döven ananın feryâdına ortak olmalısın. Acının adresi mi olur? Gözyaşının rengi mi var?

Merhamet; acımak değil, şefkat göstermektir. Gönül yufkalığıdır merhamet. Katı yüreklilere merhametsiz dememiz ondandır. Rahmetin kardeşidir merhamet. Bizim Peygamberimiz; «âlemlere rahmet.»

Merhamet; yarayı iyileştirir, ağrıyı dindirir. Merhameti «merhem et» şeklinde anlamamız yanlış olmaz. Dargınları barıştıran, insanların arasını bulan hep insaf sahipleri olmuştur. Toplumun sigortasıdır merhametli insanlar. Bir türkümüzde;

Karlı dağlar nemin almış karınan,
Cânânım benim…
Kaç gündür de küsülüyüm yârınan,

Hiç mi merhametli komşu yoğ imiş,
Cânânım benim…
Beni barıştıra nazlı yârınan.

der. Merhamet sahibi insanların yokluğunun toplumda nasıl bir felakete sebep olacağının çığlığıdır bu türkü.

Gün ışığı en tenha köşelere, en ıssız bölgelere girmez mi? Güneşin ısıtmadığı köşe olur mu? Bütün canlıları sıcaklığıyla sarıp sarmalar güneş. En kuytu köşelere girer, ıssız çölleri dolaşır, dağların doruklarına ulaşır. Merhamet güneş gibidir. Solan bitki örtüsüne, kaybolan çiçeklere, nesli tükenen hayvanlara, dağa-taşa, kurda-kuşa şefkat göstermektir merhamet, acımak değil. Acımaktan da öte sakınmak, esirgemektir merhamet.

İslâm; hayatımızı aydınlatan ışıktır, güneştir. İslâm savaş hukuku göz yaşartan zenginliklerle doludur. Savaşmak mecburiyetinde kalan ordunun; kadına, çocuğa, yaşlıya, evinde oturana, ekine, ota dokunmamasıdır merhamet. Ekini ve zürriyeti kurutanlar; dünyanın en zalimi, en merhametsizi olmuştur her zaman.

Mehmed Âkif ERSOY;

Merhametin yok diyelim nefsine,
Merhamet etmez misin evlâdına?

der «UYAN» şiirinde. Demek ki merhamet sadece yaşadığımız çağla da ilgili değil. Gelecek çağları kuşatan bir sevgi hâlesidir merhamet.

Kalpler katran karası, dünya kör, dünya sağır. Zalimin zulmü inletse de dağı-taşı, sen bıkıp usanmadan dünyamıza merhameti çağır.

“Düşmanımı bile merhametsiz elinde bırakma Allâh’ım!” derdi eskiler. Düşman da olsa mert, âdil olmalıydı insan.

İnsan; ekmeksiz, susuz ve havasız yaşayamaz, doğru. Ancak merhamet olmazsa su boğazımıza durur, ekmeğin tadı bozulur, hava vardır ama nefes alamaz insan…

MERHAMET İSTEYEN, MERHAMETLİ OLSUN…

Merhamete nâil olmak yine merhametle mümkün. İki cihanın güneşi, adı rahmet, kendisi rahmet, özü merhamet, sözü merhamet olan;

«Adı güzel, kendi güzel Muhammed» -aleyhisselâm-;

“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” (Müslim, Fedâil, 64) buyuruyor.

“Allah sizin kalbinizden merhameti söküp almışsa ben ne yapabilirim?” (Buhârî, Edeb, 18) diye uyarıyor, sarsıyor bizi Akra’nın şahsında. Başkalarına merhamet edelim ki merhamet umabilelim.

Merhametlilerin en merhametlisi, rahmeti gazabını geçen Rahmân bize merhamet etmeseydi yolumuzu şaşırır, karanlıklar içerisinde debelenirdik. Kör kuyular, koyu karanlıklar meskenimiz olurdu. Şeytan ağına düşürür, istediği gibi oynatırdı bizi. Rahmân olan Allah, bütün mahlûkāta merhamet etmeseydi hâlimiz ne olurdu acaba?

Yüceler Yücesi Allah;

“Kur’ân okunduğu zaman susun ve dinleyin ki size merhamet edilsin.” buyuruyor A‘râf Sûresi 204. âyet-i kerîmesinde. Merhamet isteyen Kur’ân dinlesin. Merhamet isteyen Kur’ân’ın ışığına sarılsın. Bundan daha büyük müjde, daha büyük lütuf olur mu?

Rahîm olan Allah;

Kendisine karşı gelmekten sakınan,

O’nun âyetlerine inanan,

Namazı dosdoğru kılan,

Zekâtı veren,

Rasûl’e itaat edenlere;

Merhamet va‘dediyor. (Bkz. et-Tevbe, 71)

Ey Allâh’ım! Yüreklerimizi merhametle doldur. Sevgiyi ve aşkı içimizden söküp alma. Kalplerimizi soylu sevda ateşiyle tutuştur ki huzûruna temiz bir kalple varabilelim. Rahmân olan Rabbim, Rahîm olan Allâh’ım! Ne ilmimiz var, ne de taatımız. Ne gücümüz var, ne de takatimiz… Sen ki bütün mahlûka acıyan yüce Allâh’ım, bize acı…

Bizde dağlar miktarı günah. Bizler lâyık olmasak da Sen bize amelimizle değil, rahmetinle, merhametinle muamele eyle yâ Rab!