RAHMETİN ŞARTI…

ŞAİR : SEYRÎ (M.Ali EŞMELİ)

Istırap, ağrı, cefâ, kullara göklerden ayar,
Bu ayardan kaçanın kalbi söner, rûhu kayar…

Dönüşür inciye ter, ince sanattan sonra,
Taç giyersin yorulan çifte kanattan sonra!

Okyanus sanma şu durgun iki-üç damla suyu,
Yedi deryâ gibilik, Dicle-Fırat’tan sonra!

Aldanıp nefsine aslā çileden kaçma gönül,
Bâğ-ı cennet, ateş üstünde sırattan sonra!

Her ekin, can gibi muhtaç kavuran bir güneşe,
Kalbin olgunluğu, en kor nakarattan sonra!

Kor alevden kara toprak bile altın oluyor,
Nûr olur akl-ı beşer, nâr-ı vasattan sonra!

Rûhu kirden arıtan közle temizlen gayri,
Sen de dön cevhere, nefsinle cihattan sonra!

Öğütülmezse un olmaz, yoğurulmaz buğday,
Ekmeğin lezzeti, tandırdaki tattan sonra!

Rahmetin, işte bütün şartı; katıksız zahmet,
İç denir kevseri, yangın gidişattan sonra!

Gündüzün nûru doğar, sen geceden geç hele bir,
Uyanan gözlere gün var, zulümattan sonra!

“Yüce yardım ne zaman?” dendiği ahvâli oku,
Nefsi kurbanlara can geldi vefattan sonra!

Vermeden cânı ne mümkün yeni bir feth-i mübîn,
Son zafer müjdesi, tam kıble salâttan sonra…

Kumlu çöllerde cefâ vakti, vefâ ehli koşar,
Çağrılır Ravza’ya âşık, salevattan sonra…

Çok inişler ve çıkışlar geçeceksin, lâkin,
Yüreğin şaşmayacak türlü fakattan sonra…

Güle bir bak, ne kadar cenderelerden geçmiş,
Sorguç olmuş başa boynunda halattan sonra!..

İmtihan var; çilesiz kimse, kedersiz an yok,
Çekilir derd ü belâ, sabr u sebattan sonra!

Keyfe meyletme, birazdan gireceksin mezara,
Hak edersen, o mükâfat, bu hayattan sonra!

Bin ölüm sancısı bağrında tükensen ne kadar,
Tek izin, yatmaya, ömrünce hasattan sonra!

Düşün ey kul, niye vuslat, o kıyâmet denilen,
Zorlu, dehşetli ve en gamlı saattan sonra?!.

İki dünyâda da yoktur kaçacak hiçbir yer,
Kurtuluş, Hakk’a rızâ, nefse inattan sonra!

Bu kadar hikmeti Seyrî, yaşayıp fikreyle,
Ne dilersen dile, mahşerde berattan sonra!

18 Temmuz 2010; Hüdâyî Camii, Üsküdar / 3 Eylül 2010; 15:42, Medîne-i Münevvere

vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün
(fâilâtün) (fa’lün)