«ORUÇ TUTUN, SIHHAT BULURSUNUZ»1
YAZAR : Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com
Hasta olmak, kısaca vücudun tabiî hâlinin bozulması olarak tarif edilebilir.
Aslında dengenin bozulmasıyla, vücudu hastalık gibi anormal sonuçlara götüren sebepler; genellikle insanın kendi davranışlarındandır.
Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de de bu konuya;
“Ey âdemoğlu! Başınıza gelen her hayırlı şey Allah’tandır. Başınıza gelen her şer ise kendi davranışlarınızdandır.’’ (en-Nisâ, 79) şeklinde işaret edilmektedir.
Sık sık ve fazla yemek yeme, yediklerine dikkat etmeme, sigara ve alkol kullanımı, aynı zamanda gereğinden fazla gerginlik ve haddinden fazla cinsî düşkünlük gibi yanlışlar, bu zararlı davranışlardan sayılabilir.
Kur’ân-ı Kerim’de de belirtildiği üzere, şerlere sebep olan bu davranışlardan kurtulmak; ancak zihni eğitmek ve bedene hâkim olmak ile mümkündür.
Bu hâkimiyeti sağlayacak olan davranış biçimi ise yine Kur’ân-ı Kerim’de şu âyet-i kerîmeyle belirlenmiştir:
“Ey îmân edenler! Oruç tutmak; sizden öncekilere olduğu gibi size de farz kılınmıştır / kurallarla belirlenmiştir. Böylece sakınırsınız / kendinize hâkim olmayı öğrenebilirsiniz.” (el-Bakara, 183)
Demek ki oruçlu; yiyecek, içecek ve cinsî arzularından geçici bir süre uzak kalarak, sadece midesini dinlendirmekle kalmaz; aynı zamanda bu tür davranışları kontrol eden hormonların salgılanmasının düzene girmesiyle, iradesine hâkim olmayı öğrenir.
Ayrıca orucun bir ibâdet olarak tutulması, kudretli bir varlığın himayesine girildiğine inanmanın getirdiği güven duygusu ile kişilere mutluluk verir. Bu da beyinde endorfin denilen mutluluk hormonunun salınışıyla gerçekleşir.
Böylece oruç tutarak duygu durumunu yükselten kişi; stres, anksiyete ve depresyon gibi durumlara karşı zihnî açıdan dayanıklı hâle gelirken, şerli davranışlardan uzaklaşarak, fizikî açıdan da Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in işaret ettiği gibi sıhhat bulur.
Bu irade terbiyesi ile organlarının her türlü kötülükten uzaklaşmasını sağlayan mü’min, kalbini kötü duygulardan arındırır. Bu sayede maddî bağlardan, fânî ihtiraslardan uzaklaştıkça kulluğun zirvesine ulaşır ve Allâh’a yaklaşır.
Hazret-i Mevlânâ’nın dediği gibi;
“Ramazan ayında gereği gibi oruç tutarsan, senin vücut toprağını altın ederler. Senin fânî varlığını taş gibi ezerler de göğe sürme yaparlar. İftar vaktinde yediğin yemek lokmasının her biri, birer mânâ incisi olur. Ramazan’da yemekte, içmekte, kötü söz söylemekte, kötü iş işlemekte sabırlı olduğun için; bu sabır, senin mânevî görüşünü artırır, gönlünün gözünü açar.” (Dîvân-ı Kebir’den Seçmeler, c. IV, Rubâî no. 368)
Allah Teâlâ tüm müslümanlara Reyyân2 kapısından geçmeyi nasip etsin. Âmîn…
_______________________________
1 Berkî, h: 250 Hadis., Diyanet yay., Ank. 1977, s. 130.
2 Oruç tutanların cennete girecekleri kapı.