«İNSAN ARIYORUM!»

YAZAR : Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com

Son günlerde medyada fazlaca yer tutan suç vakalarına bakıldığında «öfkeye hâkim olamama», «hırsa yenik düşme» gibi insan olma zâfiyeti ile işlenmiş suçlarla değil, daha çok psikopat kişilerin yapabileceği, insanlık dışı suçlarla karşılaşıyoruz.

Psikopati; pişmanlık-suçluluk duygularının olmadığı, en tehlikeli kişilik bozukluklarından biridir. Psikopat kişilerin; beyinlerindeki empati merkezi bozuktur ve sevme yetenekleri yoktur. Yaptıkları hiçbir şeyden dolayı suçluluk hissetmez ve pişman olmazlar. Diğer kişilik bozukluklarından farklı olarak, kendileriyle ilgili hiçbir iç rahatsızlıkları, yani vicdanları yoktur.

Toplumda böyle tanımlanabilecek kişilerin artmasının sebeplerine bakıldığında;

“Dengesiz, usûlsüz, âdabsız ve olmayacak bir yapıyla hayatın içine giren lüks, teknik imkânlar, menfî televizyon ve internet programları, dağınık bir çevre ve dünyevî ihtilâçlar, maalesef, büyük bir manevî boşluğa sebebiyet veriyor.”

Televizyonlardaki dizilerde şiddet, ıstırap, gözyaşı eksik olmadığı gibi; magazin ve paparazzi programlarında gösterilen tipler, maalesef ideal insan modelleri olarak sunulmakta. Sık sık kullanılan reklâm aralarında ise yoğun cinsî algılı reklâmlar kullanılarak toplumun altı oyulmakta.

Yıllarca; otoritenin hiç olmadığı ya da modernlik ve demokratiklik adı altında daha serbest, başıbozuk, kötü bir aile yapısı yaygınlaştırıldı.

Okullarda disiplin yok denebilecek seviyelere indi ve eğitim yerini neredeyse tamamen öğretime bıraktı.

Şehir hayatının dayattığı geniş aile toplumundan, daha dar aile topluluklarına geçiş, daha yalnız fertler meydana getirdi.

Bu tip şiddet hâdiseleri; artık toplum ahlâk ve erdemlerinin değişmesi ve yumuşaması sebebiyle kınama ile geçiştirilebilmekte.

Bunlara ilâveten, adâlet sisteminin bu tip şiddet suçlarında caydırıcı olmaması ve gecikmesi…

Oluşan bu mânevî boşluk ve buhran ortamları; «insanları menfaatperest bir hâle getirdi, şefkat, merhamet gibi vicdanî duygularını öldürdü.»

Dolayısıyla böyle bir toplumda; vicdanî duyguları ölmüş insanlar arttıkça, psikopatlar ve bunların işledikleri suçlar da arttı.

Oysa Allah, kullarını denemek ve kimlerin vicdanlarına uyduğunu göstermek için şeytanı ve ona uyan nefsi yaratmıştır. Şeytanın da farkında olduğu bir gerçek vardır ki, samimî ve vicdanlı insanlara karşı çok güçsüz ve zayıftır. Onları hiçbir zaman etkisi altına alamaz. Onlara karşı hiçbir hilesi etkili olmaz.

Çünkü vicdan; insana rehber olur, yol gösterir, sorgular, muhakeme eder, denetler, ölüm gelmeden önce ölüme hazırlar, mahşere gitmeden önce mahşere hazırlar.

Öyleyse âyet-i kerîmede de buyurulduğu gibi;

“Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur. Şeytanın hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allâh’a ortak koşanlar üzerindedir.” (en-Nahl, 99-100)

Hulâsa giderek menfaatin, vicdandan daha öne çıktığı bu vahşî dünyada; Hazret-i Mevlânâ’nın dediği gibi;

«İnsan arıyorum!» bulmakta zorlansam da, ümidimi kaybetmeden, hasretimi tatmin etmek için ve aramaktan zevk aldığım için sâlih insanlar arıyorum.

Allah Teâlâ hepimize, sâlih kullarından olmayı ve sâlih kullarıyla birlikte olmayı nasip etsin.

Âmîn…