Bizi O’na Ulaştıran Köprü: SALEVAT

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; dünya hayatında kendisine en çok salevat getirenin, kıyâmet günü kendisine en yakın kişi olacağını biz ümmetine müjdeliyor. Cenâb-ı Hak da kendisinin ve meleklerinin o yüce Peygamber’e salât ettiğini ifade edip mü’minlerin de O’na salât ve selâm getirmelerini emrediyor:

إِنَّ اللّٰهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا أَيُّهَا الَّذ۪ينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا

“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar.

Ey îmân edenler! Siz de O’na salât edin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin.” (el-Ahzâb, 33/56)

Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e Allâh’ın salât etmesi, O’na rahmet etmesi; meleklerin salevâtı, O’nun için istiğfarda bulunmaları; mü’minlerin salevat getirmesi de, O’na duâ etmeleri anlamlarına gelmektedir.

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Rasûlâllah!

Salevat O’na yakın olmaktır.

Salevat Allâh’ın Habîbi’ne yani Sevgili’ye yakın olmanın adıdır. O;

“Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) buyuruyor. Salevat ile O’na olan îman ve gönül bağımızı pekiştiririz. Serlevha hadîsimizde belirtildiği üzere salevat, mahşerde Livâü’l-hamd sancağı altında O’nunla beraber olmaya bir vesiledir.

Salevat; asırlar geçtikçe çığ gibi büyüyen O’na olan muhabbet sancılarımızı biraz olsun dindiren, gönlümüzü teskin eden bir muhabbetnâme gibidir. Salevat ile O’na olan sevgimizi yeşertir, mahzun gönüllerimizi O’nun muhabbeti ile nurlandırırız.

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Habîballah!

Salevat rahmeti celbeder.

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; Rabbimiz Teâlâ tarafından âlemlere rahmet olarak gönderildiği için, ilâhî rahmetin vesilesidir. Mü’min O’na salevat getirerek Allâh’ın merhametini celbeder. Rahmeten li’l-âlemîn Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyuruyor:

“Bana bir kez salevat getirene Allah on kez salevat getirir (rahmet eyler.)” (Müslim, Salât, 70)

Demek ki Cenâb-ı Hakk’ın merhametine nâil olmanın yollarından biri, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e salevat getirmektir.

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Rahmeten li’l-Âlemîn!

Salevat O’na kavuşmaktır.

Salevat, bizi Allâh’ın Habîbi -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e ulaştıran bir köprüdür. Bir başka deyişle salevat ile mü’min, daha dünya hayatında iken Sevgili’sine kavuşur. Zira Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Nerede olursanız olun salevâtınız bana ulaşır.” (Ebû Dâvûd, Menâsik, 96) buyuruyor. Yine bir sözünde salât ve selâmlarımızın kendisine arz olunduğunu bize haber veriyor. (Ebû Dâvûd, Salât, 200)

Salâtlarımız gibi selâmlarımız da O’na ulaşır. Nitekim Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; bir sözünde şöyle buyurmaktadır:

“Bir kimse bana selâm gönderdiği zaman, O’nun selâmını almam için Allah Teâlâ rûhumu iade eder.” (Ebû Dâvûd, Menâsik, 96)

Yine bir hadîs-i şerifte, yeryüzünde Allâh’ın seyyah meleklerinin olduğunu ve ümmetinin selâmını kendisine ulaştırdıklarını bizlere duyurmaktadır. (Nesâî, Sehv, 46)

Şair Seyrî ne güzel ifade etmiştir:

Perde yok Sen’i görene,
Mecnun bilmez şebeke, ne,
Aşk fısıldar, cân u tene;
Salât eyler, selâm eyler… (Seyrî)

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Nûra Arşillâh!

Salevat gönlümüzün ilâcıdır.

Salevat gönlümüzdeki sıkıntıları gideren mânevî bir ilâçtır. Bir seferinde Nebiyy-i Muhterem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; duâlarında kendisine çokça salevat getireceğini söyleyen bir sahâbîsine bu takdirde yüce Allâh’ın onun bütün sıkıntısını gidereceğini ifade etmiştir. (Tirmizî, Kıyâme, 23)

Şiirin diliyle;

Sen’den alır şifâsını Sen’den bütün hayat;
Sonsuz salât-selâm Sana ey Fahr-i Kâinat! (Tâlî)

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Miftâha’l-kulûb!

Salevat şefaattir.

Salevat, mahşer günü Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şefaat-ı uzmâsına nâil olmanın sebeplerinden biridir. Mü’min salevâtı çoğalttıkça O’nun şefaatine daha lâyık konuma gelir.

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Şefîa’l-müznibîn!

Salevat cömert olmaktır.

Mü’minler olarak, adı anılsın anılmasın o kutlu Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e salevat getirme hususunda cimrilik yapmamalı, büyük bir tâzim ile salevat getirmeliyiz. Zira Efendimiz;

“Cimri, yanında ismim anıldığı hâlde bana salevat getirmeyen kimsedir.” (Tirmizî, Deavât, 100) buyurarak bu hususta mü’minleri cömert olmaya davet ediyor.

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Mazhara Sirri’l-cûd!

Salevat arınmadır.

Hepimizin arınmaya ihtiyacı var. İşte salevat, bir mü’minin arınma yollarından birisidir. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Bana salât ve selâm getirin. Zira bu sizin için bir arınmadır.” (İbn-i Hanbel, II, 364) buyurmaktadır.

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Safiyyallah!

Salevat süstür.

Salevat; sohbet, vaaz ve konuşmalarımızın, Cuma ve bayram hutbelerimizin, duâ ve zikirlerimizin, sünnet ve düğün merasimlerimizin süsüdür, zînetidir. Kısacası toplu olarak organize ettiğimiz bütün faaliyetlerimizde salevâtın bereketi ile teberrükte bulunmaya çalışırız.

Salevat duâlarımızın süsüdür. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Biriniz duâ edeceği zaman önce yüce Rabbine hamd ve senâ etmekle başlasın, sonra Peygamber’e salât getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde duâ etsin.” (Tirmizî, Deavât, 64) buyurmaktadır.

Salevat zikirlerimizin süsüdür. Salevat getirerek hem Efendimiz -aleyhisselâm- ile beraber olma şuûruna ereriz, hem de zikir hâlinde olmuş oluruz.

Salevat, hitaplarımızın süsüdür. Sözlerimize besmele ve hamdeleden sonra salevatla başlarız.

Salevat, meclislerimizin süsüdür. Mü’minler bir araya gelir de salevat getirmezlerse o mecliste bereket hâsıl olmaz. Nitekim Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; bir sözünde, insanlardan bir mecliste toplanıp da kendisine salevat getirmeyenleri kınamaktadır. (Tirmizî, Deavât, 8)

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Men zeyyenehullah!

Salevat bir sadâdır.

Hem de kıyâmete kadar devam edecek olan bir sadâ… Âhirzaman peygamberi olup, kendisinden sonra bir peygamber gelmeyeceğinden dolayı; kıyâmete kadar gelen insanlar O’nun ümmetidir. Ve bu ümmet, kıyâmete kadar O’na salât ve selâmlarını arz etmeye devam edecektir.

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Hâteme’n-Nebiyyîn!

Bütün bunların yanında salevat; bir duâ, zikir, tefekkür ve berekettir. Eğer o zorlu mahşer gününde O’nunla kucaklaşıp O’na yakın olmak istiyorsak, eğer O’nun şefaat-ı uzmâsına nâil olmak istiyorsak, eğer duâlarımızın kabulünü arzuluyorsak; yüce Rabbimiz’in ve meleklerinin salât ettiği o Fahr-i Âlem Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e çokça salât ü selâm edip bunu günlük bir vird hâline getirmemiz gerekmektedir.

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Rasûlâllah!

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Nebiyyallah!

es-Salâtü ve’s-Selâmü aleyke yâ Habîballah!