İDİL’İN SUYU FIRAT’A AKTI

YAZAR : Hadi ÖNAL

Elazığ, geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği; Elazığ-Bakü; Elazığ, Priştine, Prizren, Mamuşa Kültür Sanat Buluşmaları ile dostluk, kardeşlik, birlik ve birliktelik adına yeni kapılar aralamıştı.
25-26 Ekim 2013 tarihinde gerçekleştirdiği «Elazığ-Kazan Kültür ve Sanat Buluşması» ile Türk ülkeleri ve Türk ülkelerinin yıldız şehirleriyle kurduğu gönül ve kültür köprüsüne; düşünce ve fikir dünyamızın yıldız şehri, Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’ı da eklemenin mutluluğunu yaşadı.
Elazığ Valiliği’nin himayelerinde; Elazığ Belediye Başkanlığı, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası, MÜSİAD Elazığ Şubesi, TRT AVAZ, Ankara-Elazığ Kültür Derneği’nin katkılarıyla; «Elazığ-Kazan Kültür ve Sanat Buluşması»nı Türk Edebiyatı Vakfı, Fırat Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü ve Manas Yayıncılık birlikte düzenlediler.
Üniversiteler arası işbirliği protokolünün imzalanması, kültür, eğitim, sanat ve edebiyat sahasında etkinlikler ve programlarla dolu dolu bir buluşma oldu.
Tataristan’dan Türkiye’ye gelen konuklarımız, yanlarında Rusların Volga adını verdikleri İdil Irmağı’nın suyunu da getirmişler. İdil’den getirilen dostluk ve kardeşlik suyunun Fırat’a dökülmesi duygulu, bir o kadar da anlamlıydı. Orada bulunanların bazıları, İdil’in suyunu Fırat’a dökerken gözyaşlarını da İdil’den getirilen suyla birlikte akıttılar Fırat’a.
Suyun suya kavuşması aldı götürdü beni umuda, umutlara… Milletleri ayakta tutan, geleceğe taşıyan hayalleridir şüphesiz. «Neden olmasın?» dedim kendi kendime… Neden Türk Birleşik Devletleri… Aynı dili konuşan, aynı inancı paylaşan, aynı tarihin evlâtlarının yaşadığı bu muazzam topraklar üzerinde neden bir Türk birliği kurmasın? Dünyanın istikrarına, barışına; insanın, insanca yaşamasına hizmet edecek İslâm’la şereflenmiş böylesi bir Türk Birleşik Devletleri’ne dünyamızın o kadar ihtiyacı var ki… İnsanı, İslâm’la kucaklayan, ona eşref-i mahlûkat nazarı ile bakan müslüman-Türk gerçeğini kim inkâr edebilir ki… İslâm Peygamberi Hazret-i Muhammed’in övgüsüne mazhar olmuş bu milletin söz sahibi olduğu bir dünyada; «Zulmü alkışlayanlar, zalimi sevenlerin» böylesine pervâsızlaşamayacakları bir gerçek değil mi? Ben; Orta Asya’mla, İngilizlerin Orta Doğu olarak adlandırdığı gönül coğrafyamla, Balkanlarımla öylesine büyüğüm ki… Ah bir de beni yönetenler, yönetmeye talip olanlar büyüklüğümün farkına varabilseler…
Evet; dili bir, dîni bir, tarihi ve kaderi ortak bu büyük milletin birlikteliğinin temel ilkelerini oluşturan Gaspıralı İsmail’in de ifade ettiği gibi;
“Dilde, fikirde, işte birlik” içerisinde olmasının zamanı gelmedi mi hâlâ?