ÖLÜMÜM
ŞAİR : VAROĞLU (Mehmet Ali VAR) varoglu5@gmail.com
Güzün, soğuk bir gece yatıyorken odamda,
Beyazlar içinde bir melek belirir camda.
Der ki: «Ey rûh! Rabbinin izniyle usulca çık!»
Yaşlı gözlerim bakar semâya yarı açık.
Artık gelmez kuş gibi çırpınan kalbimden ses,
Tükenir bu dünyadan beklenen bütün heves.
Çocuklarım başlarlar hüzünle ağlamaya,
Yalnızlık acısıyla yürekler dağlamaya.
Hayli sonra akıllar gelince biraz başa,
Defin için başlarlar tanıdıklar telâşa.
Misafir odasına koyup cansız nâşımı,
Ayakları bağlayıp yükseltirler başımı.
Uzar kalır bedenim; solgun, katı, nefessiz,
Sararmış duvarlardan daha donuk ve hissiz.
O zavallı mevtâya, o gece son gecedir,
Ölüm; hesabı çetin, karışık bilmecedir.
…
Dostlara haber versin heyecanlı bir salâ,
Sâdıklar hürmetine belki bağışlar Mevlâ.
Merdivenden özenle indirin cenâzemi,
Başı yıkayıp, sağdan devam edin e mi?!.
Güzelce guslettikten sonra abdest aldırın,
Kefene sarmaya dört kişi birden kaldırın.
Kamis, izar, lifâfe giydirip, edin tekfin,
İşler düzenli gitsin, noksan olmasın defin.
Kapatın tabutuma yeşil tahta bir kapak,
Omuzlarda yükselsin cismimle dolu kundak.
Ayrılırken evimden gayrı yükselir feryat,
Bu acı manzarayla yıkılır tüm hissiyat.
Musallâda görülür dünyanın son hesabı,
Burada başlar bitmez soruların cevabı.
Uzun, kutlu seferin sonu hangi adrestir?
Ölüm, ukbâyı haber veren sessiz bir sestir.
Hüner, ten kafesinden îmanla uçabilmek;
Sonsuzluk diyarına, azıkla göçebilmek.
Ölümle ruh alınır Berzah’ta emânete,
Bekā şerbeti içip, kavuşur sükûnete.
İnsan, nasıl yaşarsa öyle olur hep sonu,
Yaptıkları karşılar mahşer yerinde onu.
Öğleden sonra saf saf kılınmadan cenâze,
Ahret için istenir inananlardan vize;
Avluda deyin dostlar: «Hakkımız helâl olsun!»
Ömrümde gülmeyen baht, orada bari gülsün.
Er kişi niyetiyle durun aşkla namaza,
Büyük-küçük el açın Rabbimize niyaza.
Namaz sonu giderken tabutum yavaş yavaş,
Amelim, son vedâda candan bana arkadaş.
Bu hüzünlü seferin yolcusu ne de çoktur,
Gidenler kalabalık, ama dönenler yoktur.
İbretle seyrederler geçtiğim tüm sokaklar,
Mîzanda belli olur günah, karayla aklar.
Yeni mezarlığa üst yoldan son bir geçeyim,
Çamların gölgesinden serin huzur içeyim.
Alt tarafta dedeme yakın kazılsın yerim,
Olsun her ziyaretçi akrabadan haberim.
Yavrularım kıbleye doğru yatırsın kabre,
Başlasın mahşere dek süren ebedî devre.
Makber; ya cennet bağı, ya karanlık bir çukur,
Kimi kalkmaz uykudan, kimi bulamaz huzur.
Münker-Nekir sorunca: «Kimi belledin ilâh?»
Coşkuyla diyeceğim: «Rabbim Hazret-i Allah!»
Resûl’ün nûrundan halk olmuş tüm beşeriyet,
Şükrederim olduysam can Muhammed’e ümmet.
Mezhebim Hanefîlik, mürşidim hayru’l-halef,
Doğru yolu izlemek mü’mine büyük şeref.
Ahbâbım, bırakmayın beni fazla merakta,
Ziyaret edin, hasret yaşamayım toprakta.
Varoğlu, sevenlerin okursa sana Kur’ân,
Âhirette görürsün Yaratan’dan hep gufran.
10 Ekim 2013, Vezirköprü