DRİNA KÖPRÜSÜ -1-

YAZAR : Prof. Dr. Osman ÇETİNKAYA*

Temmuz 2013’te bir grup eğitimci ile birlikte çıktığımız «Sarı Saltuk’un İzinde» konulu Balkan ülkeleri gezisinde yolumuz, biri Belgrad’dan Srebrenitsa’ya (Bosna-Hersek); diğeri de Saraybosna’dan Sırbistan’a geçerken Vişegrad’da (Bosna-Hersek, Sırp Cumhuriyeti) iki defa Drina Nehri’ne uğramıştı.

Bosna-Hersek; bir sular, yeşillikler ve hüzünler mahşeri sanki. Her tarafında birbirinden güzel sular, yeşilin her tonundan ormanlar ve taze acılar ülkesi. Drina ile ilk tanışmamız bir seher vaktinde, nehrin kıyısında bir Boşnak ailenin hazırladığı sofrada kahvaltımızı yaparken gerçekleşmişti. İkinci defa ise bir süre kıyısında kara yoluyla seyrettikten sonra, ziyaret için mola verdiğimiz Drina Köprüsü önünde oldu.

DRİNA NEHRİ

Drina Nehri; 346 kilometre uzunluğunda, Sava Nehri’nin en uzun kolunu ve Bosna-Hersek ile Sırbistan sınırını oluşturan, Balkanların en güzel, bir bakıma da insana hüzün veren akarsularından biridir. Tuna Nehri havzasında yer alan Drina, Karadağ sınırları içinden akıp gelen Tara ve Piva sularının Karadağ-Bosna sınırına yakın bir yerde birleşmesiyle oluşur. Drina; Dinar Alplerinin zümrüt yeşili, derin vadileri içinde kuzey-batı yönünde akar, önce Sava Nehri’ne katılır sonra da nazlı Tuna’ya. Tuna ile doğu yönünde devam ettiği seyahatini Karadeniz’de noktalar. Drina; kireçtaşı kayaların üzerinde bir vadide akar, suyu soğuk, rengi mavi ve yeşilin tonlarındadır. Tuna; bizim için ne anlama geliyor, bize neleri taşıyor ve neleri hatırlatıyorsa, işte bu hâtıralar ve gerçekler yumağının bir bölümünü Drina Nehri paylaşır bizimle. Bizi tılsımlı bir çehreyle karşılar, düşündüren, uzaklara dalıp gitmemize sebep olan bir akışla akıp gider önümüzden.

DRİNA KÖPRÜSÜ

Drina Nehri ile ilgili hâfızalara kazınan en önemli hâtıra «Drina Köprüsü»dür. Drina Köprüsü; Osmanlı’nın meşhur sadrazamı Sokullu Mehmed Paşa tarafından, 1571-1577 arasında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Köprü; kesme taş kullanılarak yapılmış ve UNESCO tarafından 2007’de Dünya Kültür Mirası listesine dâhil edilerek, korumaya alınmıştır.1

Drina Köprüsü, Osmanlı mimarisi ve inşaat mühendisliğinin zirve eserlerinden biridir. Mimar Sinan’ın şâheserleri arasında sayılır. Köprü; genişlikleri 11-15 metre arasında değişen 11 kemerli duba üzerine inşa edilmiştir, güney ve kuzeyinde köprüye çıkış rampaları yer alır, 180 metre uzunluk ve 7 metre genişliğe sahiptir. UNESCO tarafından köprü;

«Kendi mimarî tarzı ve büyüklüğü açısından, mükemmel bir orantıya, âbidevî bir asâlet ve benzersiz bir şıklığa sahip» olarak nitelenmektedir.

DRİNA KÖPRÜSÜ KİTÂBESİ VE SOFA

Köprünün batı kenarı ortasında, dışa çıkıntılı büyükçe bir kitâbe sahanlığı ve sahanlığa yerleştirilmiş iki kitâbe; bunun tam karşısında da bir sofa yer alır. Kitâbelerin orijinallerinin Saraybosna müzesinde yer aldığı belirtiliyor. Hâlen köprü üzerinde kitâbelerin yeni hazırlatılmış kopyaları bulunmaktadır. Kitâbelerden birinde kabartma olarak İslâm harfleriyle Osmanlı Türkçesiyle köprüyü anlatan ve yapımcısını takdir eden bir şiir yazılmıştır.2

“Bak, zamanının bilge ve büyükleri arasında en büyük Mehmed Paşa’ya ki;

Gönlünün va‘dini yerine getirdi ve himmet ve gayreti ile, / Drina Nehri üzerinde bir köprü yaptırdı.

Bu derin ve hızlı akan nehrin üzerinde, / Seleflerinin hiçbirinin yaptıramadığı (köprüyü) yaptırdı.

Ben Allâh’ın lutfuyla, bu yapının sapasağlam ayakta durmasını, / Ona hayatında bir saâdet kaynağı olmasını, / Ve hiçbir zaman bir keder yaşatmamasını diliyorum.

Onun köprü için vakfettiği, / Kimsenin ne kadar olduğunu bilemediği servet, / Tekmil altın ve gümüş, bu amaç için harcanmıştır.

İnşaatı tamamlanan bu yapıyı gören herkes, / «Allah bu muhteşem ve harika köprüyü korusun!» diye duâ etsin.”

Drina Köprüsü’nün; kuzey ayağında Saraybosna karayolu uzanırken, güney ayağının sağında İvo ANDRİÇ’in kabartma büstünün de yer aldığı küçük bir park, solunda da restoran ve kafeler yer almaktadır. Köprüyle birlikte inşa edildiği bilinen kervansaraydan hiçbir eser kalmayıp, onun yerinde bir otelin kalıntısı kalmıştır.

Drina Köprüsü yapıldıktan sonra 1664, 1875, 1911, 1940 ve 1950-1952 yıllarında çeşitli seviyelerde restorasyon, tamir-bakım görmüştür. Bölgede 1896’da büyük bir sel baskını olmuş, nehrin suyu bir süre köprünün üzerinden akmasına rağmen köprü ayakta kalmıştır. Köprü, dünya savaşlarının ve Sırp katliamının da dramatik izlerini taşımaktadır. Köprünün 11 kemerinden üçü I. Dünya Savaşı’nda yıkılmış, II. Dünya Savaşı’nda 5 kemeri hasar görmüştür. Bir yandan taşkınlar, sel baskınları, nehir üzerine yapılan baraj, öte yandan da Sırp saldırıları sebebi ile temel ve ayaklarında ciddî hasarlar ortaya çıkmıştır. Nisan 2010’da Türk Uluslararası İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Bosna-Hersek, UNESCO, BH Sırp Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı ve Vişegrad Belediyesi arasında bir işbirliği anlaşması imzalanarak köprü yeniden elden geçirilmiştir. Köprü üzerinde araç trafiğine, 2003 yılından bu yana da izin verilmiyor; taşıt trafiği, köprünün doğusunda yeni yapılan köprü üzerinden sağlanmaktadır. Temmuz 2013’te köprü ziyarete açılmış durumdaydı.

DRİNA KÖPRÜSÜ: İVO ANDRİÇ

Drina Köprüsü, Yugoslav yazar İvo ANDRİÇ’in (1892-1975) dünyaca meşhur romanına da adını vermiştir. Eser 1945’te Belgrad’da yayınlanmıştır. Birçok defa basılan eser, Türkçeye ve çeşitli dünya dillerine çevrilerek yayınlanmış 1961’de «Nobel Edebiyat Ödülü» almıştır. Romanın konusu ve esas kahramanı Drina Köprüsü’dür. Eserde; köprünün yapımı, köprüyle aynı kaderi paylaşan insanların hayatı, gelenek ve görenekleri, inançları, Osmanlı Devleti’nin çöküş süreci ve I. Dünya Savaşı ele alınmaktadır. Romanda özetle; Drina Köprüsü’nün yapılış yıllarından 1914’e kadar uzanan süreçte Drina Köprüsü ve Vişegrad ekseninde dönen belli başlı olaylar ve bu olayların yansımaları anlatılır. İlçede yaşayan müslümanlar ile Ortodoks hıristiyanlar arasındaki insanî ilişkiler, Osmanlı hâkimiyeti ve etkileri, Avusturya-Macaristan işgali ve getirdiği sonuçlar, Sırp etkisi, kasabanın imar ve ekonomisindeki değişimler bir roman örgüsü içinde ele alınmaktadır.

Romana göre; “Köprü yapılmadan önceki devirlerde, köprünün hayalini ilk kez; Vişegrad’a bağlı Sokol Köyü’nden devşirilerek 1516’da İstanbul’a götürülen bir oğlan çocuğu kurmuştur. Bu çocuk, Osmanlı’nın ünlü sadrazamı Sokullu Mehmed Paşa’dır. Hıristiyan bir aileye mensup olan Sokullu Mehmed; on yaşlarında devşirme olarak Osmanlı sarayına götürülmüş, kısa sürede yükselmiş, Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesinde çok büyük katkıları olmuştur. Sokullu, memleketini ve Drina’yı unutmamaktadır. Doğduğu topraklara bir vefâ borcu olarak, Drina üzerinde çok mükemmel bir köprü inşa ettirmeye karar verir.”

“Köprünün yapımı başlatılmış, ancak birçok zorluklar, sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Yıllar geçmekte, köprü ve yanında yapılan hanın inşaatı çok yavaş ilerlemektedir. Kasabadakiler bir ara köprü hakkında ümitsizliğe düşmüşlerdir. Bu arada kasabalının hemşehrisi Sadrazam Mehmed Paşa, bir Cuma günü maiyetiyle birlikte camiye giderken sadaka istemek için sadrazama yaklaşan biri tarafından bir kasap bıçağı ile öldürülür. Kasaba, bu olayı duyduğunda çok üzülür. Her şeye rağmen Drina üzerindeki muhteşem köprü ve han tamamlanır ve Sokullu’nun eseri olarak günümüze kadar ulaşır. 1914’te, Drina Köprüsü üzerindeki hikâye sona erer. Arkası kesilmeyen bombardıman yüzünden köprüden artık hiç kimse geçmez, köprünün etrafındaki mahalleler de bombardıman yüzünden boşalmıştır. Fakat romanın kahramanlarından Ali Hoca, bütün uyarılara rağmen dükkânını terk etmez. Ali Hoca evine dönerken; «Allâh’ın Drina’yı terk ettiğini» düşünürken yolda can verir.”3

HER KÖPRÜ BİR HİLEDİR

Ahmet Turan ALKAN, «Her Köprü Bir Hiledir» başlıklı yazısında4 köprülerle ilgili duygularını bizimle paylaşırken, taş köprülerin ayrıcalığını ve üstünlüğünü anlatır. Drina Köprüsü’nü de gündemimize taşır ve der ki:

“Drina ile Mostar’ı, Büyükçekmece ile Eğriköprü’yü kardeş kılan sadece aynı insanlar tarafından yapılmış olmaları değil, biraz da aynı hamurdan yoğrulmalarıdır. Üzerinden aştıkları suyu, kendilerine âşık etmiş köprülerdir bunlar; öyle ki, eskitip geçtikleri onca asır boyunca teknik deyip durduğumuz şu basit hileyi bile fark ettirmemiş ve kendi hüsnlerinde oyalayıp teselli etmişlerdir.”

Yazarın;

“Her köprü bir serüvendir ve her köprü bir zaferdir.” ifadeleri Drina Köprüsü’nü ne kadar güzel tasvir ediyor bize değil mi?

_________________

* Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi
1 Bosnian Bridge Inscribed on UNESCO’s World Heritage List. http://whc.unesco.org/en/news/361
2 Drinabrücke,Višegrad. http://de.wikipedia.org/wiki/Drinabr%C3%BCcke_(Vi%C5%A1egrad)
3 Drina Köprüsü. http://www.edebiyatsayfasi.com/drina-koprusu/
4 Alkan, A.T., 1996, Her Köprü Bir Hiledir, Osmanlı Ansiklopedisi, İz Yayıncılık, c. 1, 144-145.