YANIK DUÂMIZ!

ŞAİR : SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

Dün, gök gibi âdil dedemin yendiği girdâb,
Çıldırdı bugün, öyle köpürmekte ki yâ Rab;

Binlerce ölüm çığlığı, üç kıt’ada sancı,
Zâlimdeki tıynet, yine insâfa yabancı,
Şer, gizleniyor suçlayıp en doğru inancı;

Çıldırdı küfür, çiğnedi tüm hakları kezzâb,
Devrân anılır oldu felâket ile yâ Rab!

Vah, çöktü Mısır üstüne hâin sisi zulmün,
Vah, Sûriye bağrında tüter en pisi zulmün,
Kâfirdeki güç, hangi çözüm, kendisi zulmün;

Göz açtığı an öldü bugün bir sürü Mus’ab,
Cellât firavunlar yeniden sahnede yâ Rab!

Onlar, seçiyor müslüman öldürmeyi çâre,
Onlar, seçiyor her yeri böldürmeyi çâre,
Onlar, seçiyor şer ile güldürmeyi çâre;

Vicdan mı bu? Mescidlere dek sıçradı seylâb,
Son dînini çiğnetme şu hunharlara yâ Rab!

İslâm’ı zelîl etme, gâvurlar galeyanda,
Dağ-taş yanıyor zulmün ayak bastığı yanda,
Dimdikti minârem, o da sarsıldı dumanda;

Kâfirde cehennem gibi ahlâk ile âdâb,
Nemrut ateşinden koru mü’minleri yâ Rab!

Vahşî çeneler yazsa da şefkatli kitâbe;
Girdikleri her yer yeni bir kanlı harâbe!
N’etsin, kuşanır türlü siyâh örtüyü Kâbe;

Hicranlı kefendir doğunun giydiği esvâb,
Giydir yeniden haşmetinin tâcını yâ Rab!

Kurtar, ne zulümlerle perîşan bebecikler,
Hâlâ kuduruk kahkahalar, beyni didikler.
Mazlûma adâlet dağıtan kudreti gönder!

Can yaktı çoraklar, acısın gökteki mihrab,
Çölden daha çok bekliyoruz rahmeti yâ Rab!

Bir asr-ı saâdet daha ver, boğma zemîni,
Yâ Rab, yine mâsum yüreğin dinsin enîni,
Kur’an’daki yardım sözünün Sen’de yemîni;

Sen’den gelecek nusrete elbette bu esbâb,
Feryâdı yetîmin, çıkıyor ayyuka yâ Rab!

Hem onca keder, hem de nifak kastı kavurdu,
Kardeş kesilen İbn-i Selül, kardeşi vurdu!
Kalleşçe ve alçakça ve hâince kudurdu;

Dâvâda büyük fitne, münâfık gibi ahbâb,
Bizden olamaz hîleci, kahret onu yâ Rab!

Lâf vakti sulardan daha berrak niyetinde,
İş vakti çamurdan da beter şahsiyetinde,
Dış çehre melek, iç yüzü iblis sepetinde;

İllâ «elif»in tersine «lâ»dan yana erbâb,
Lânet dolu ahmakla azâb eyleme yâ Rab!

İsyan ve günah nağmesi, ifritteki nağme,
Vicdâna kadar taktı mezarlık gibi çelme,
Gāfil de o mel’ûna uyup başladı filme;

Sis besteliyor tel koparan serseri mızrab,
Çıldırdı; makam verme rezil kargaya yâ Rab!

Milyonla kulak, kin ve zulüm şarkısı dinler,
Devranda bu yüzden kimi ağlar, kimi inler,
Son kanlı savaşlarda kimin bağrı serinler?

Dünyâyı karanlık basıyor, ver bize mehtâb,
Doğsun yeniden gündüzümüz nûr ile yâ Rab!

Devrin yeniden Hazret-i Fâtihleri, gelsin,
Bekler yine her kıt’a, fetihler geri gelsin,
Bin bir hünerin vakti, cihânın feri gelsin;

Ard arda açılsın yeniden göklere her bâb,
Tekrar çakılıp kalmayalım yerlere yâ Rab!

Yıllarca, asırlarca süren hasreti dindir,
Çok ağladı gözler, uzayan derdi sevindir!
Yandırma bu gurbette, yanan çünkü Sen’indir;

Yollarda gönüller, nicedir hasta ve bîtâb,
Lokmân-ı Hakîm eyle gelen günleri yâ Rab!

Biz ter dökelim, ırmak olup dağları aşsın,
Gittikçe çoğalsın, nice enginlere taşsın,
Her damlası, bir menzil-i maksûda ulaşsın;

Gündüz-gece yıldız gibi rehber bize ashâb,
İhvân olarak terliyoruz, sev bizi yâ Rab!

Dert üfle, tutuştur güneşin yaktığı tülden,
Bir râyiha gönder yine cennetteki gülden,
Seyrî ile her lâhza duâmız bu gönülden;

Yâ Rab, yeniden eyle zaferlerle muhâtab,
Son fecre koşarken yüzümüz ak ola yâ Rab!

vezin: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün