BOŞANMALARDAKİ ARTIŞ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

YAZAR : Hadi ÖNAL hadional23@gmail.com

Ülkemiz ve geleceğimiz konusunda bizleri derinden etkileyen; «Eyvah!» dediren tehlikelerin önde gelenlerinden biri boşanmadır. Tehlike diyorum, zira yapılan istatistikler boşanmanın son yıllarda ürkütücü boyutlara ulaştığını göstermektedir. Bu gidişe; «Dur!» denmez en azından asgarî bir seviyeye çekilmesi için olağanüstü gayret gösterilmezse, yakın bir gelecekte çok daha mutsuz bir toplum olacağımız açıktır.

Yetişkin insanların sevgi, saygı ve özveri çerçevesinde oluşturdukları evlilik müessesesi, toplumları ayakta tutan omurgalar; varlıklarını da geleceğe taşıyan en kutsî yapılanmalardır. Evliliği, iki insanın; hayatı iyisiyle kötüsüyle paylaşmaları ve bir yastıkta birlikte kocamaları olarak değerlendirmemek gerekir. Evlilikte en büyük amaç, neslin devamını sağlamaktır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de, peygamberlerin ve sâlih kişilerin nesillerinin devamı için yaptıkları duâlara yer verilmektedir.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de;

“Evleniniz, çoğalınız; çünkü ben kıyâmet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” (Beyhakî, VII/81) buyurarak evliliğin asıl gayesini işaret etmektedir. O sebeple, aynı çatı altında karı-koca olarak bir araya gelen çiftler; sevdikleri ile birlikte ömür denizini kulaçlamanın yanı sıra nesillerini devam ettirecek çocuklarını da birlikte büyütmeyi gaye edinmelidirler. Bu düşünce ve onun gerçekleştirilmesi, kişileri mutlu ettiği kadar toplumu da huzurlu kılar. Toplumların çekirdeği olan ailelerin güçlü olması; toplumun hayat standardını yükselterek, sosyal ilişkilerindeki seviyenin kalitesini artırmakla kalmaz, ülke geleceğini kucaklayacak olan çocukların da sağlıklı ve nitelikli olarak yetişmelerine zemin hazırlar.

Millet olarak iki yüzyılı aşkın bir süredir üzerimize karabasan gibi gelen savaşlara, türlü yokluklara, yoksulluğa, dayatmalara ve olumsuzluklara rağmen ayakta kalışımızın temelinde; referansını İslâm dîninden alan aile birliği ile bu birlikteliğe verilen değer yatmaktadır. Ancak, günümüz dünyasında, batı toplumlarını saran boşanma hastalığı; maalesef bizim toplumumuza da sirâyet etmiş ve Türk aileleri de bu hastalığın pençesinde kıvranmaya başlamıştır. Son yıllarda her yıl ortalama beş-altı yüz bin evliliğe karşı yüz ilâ yüz elli bin çiftin boşandığı görülmektedir.

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in;

“Allah -celle celâlühû- katında en sevimsiz olan helâl, boşanmadır.” (İbn-i Mâce, 2018) buyurmalarına rağmen günümüzde boşanma hız kesmeden ve katlanarak devam etmektedir.

Meydana gelen bu artışın temelinde yatan sebepler nelerdir? Öyle ya önce hastalığın teşhisi konulmalı ki tedavisi için de doğru ve sağlıklı kararlar verilebilsin.

Boşanan çiftlerin boşanma sebeplerinin en önemlileri; kişilik ve mizaç uyuşmazlığının yanı sıra, evlenme yaşının yükselmesi sonucu evlenecek kişilerde oluşan aşırı ferdiyetçiliktir.

Çiftlerin anne ve babalarının bu birlikteliğe müdahaleleri; evliliği madde üzerine bina etmeye olan temâyül, ahlâkî çöküntü ve yozlaşma, günlük hayatın kişi üzerine yüklediği stres, aile içi şiddet; kadının erkekleşmesi, erkeklerin kadınlaşması, uyuşturucu, alkol ve kumar bağımlılığı… boşanmanın önemli sebeplerindendir. Listeyi uzatabiliriz. Bütün bunlara, bir de; sorumluluk şuuru ile yetiştirilmeyen gençler, medyanın ürettiği değer karmaşası karşısında bunalan beyinler, aile bütçesini altüst eden tüketim ekonomisi eklenince boşanma, önüne geçilmesi zor bir problem yumağı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Problemin tespiti kolay, ancak çözümü oldukça karmaşık ve zordur. Toplumu derinden yaralayan bu durumun asgarî seviyeye çekilmesi; şüphesiz akıl, özveri ve sabır gerektirmektedir. Evlilik sadece iki insanın birlikteliği değildir ki onların boşanması ile her şey normale dönsün. Evlilik, insanın hayatında aldığı en önemli ve en büyük karar ve sorumluluktur. O yüzden, evlenecek olan kişilerin bu kararı alırken çok iyi düşünmeleri gerekir. Evlendikten sonra kadın olsun erkek olsun, İslâmî çerçevede aile sorumluluğunu yüklenmeli, her çeşit olumsuzluğa birlikte göğüs germelidirler.

Aile yapımızı sarsan, insanlarımızı bunalıma sürükleyen boşanma; öncelikle çocukların dünyasını altüst etmekte, parçalamakta, onların mutsuzluğuna sebep olmaktadır. Boşanma ile birlikte çocuğun ebeveyninden edineceği sevgi, saygı, güven, şefkat, yaşama sevinci gibi duygularında önemli ölçüde tahribatlar meydana gelir. Ruh sağlığı bozulur, güven ve emniyet hisleri törpülenir. Çocukların bir kısmı; içine kapanırken, bazıları da hırçınlaşır. Ortak olan yön ise, çocukların küçük yaşlardan itibaren hayata karamsar bakmalarıdır. Çocukta bu böyledir de ayrılan çiftlerin dünyasında meydana gelen olumsuzluklar farklı mıdır sanki… Boşanan çiftler de toplumun bir şekilde onaylamadığı bu kararın sonrasında öfke, üzüntü, acı, kaygı ve korku girdabına kapılarak kendilerini çaresiz ve yalnız hissederler. Aileler perişan olur, toplum da hâliyle büyük bir yara alır.

Evlilikle birlikte her ailede zaman zaman anlaşmazlıklar olabilir. Bunu normal karşılamak gerekir. Böyle durumlarda eşlerin, sorumluluk şuuru ile hareket etmeleri; problemlerini çözme yolunda irade beyan etmeleri gerekir. Uzlaşılamayan konularda aile büyüklerinin hakemliğine başvurulmalıdır.

Allah -celle celâlühû- Nisa Sûresi 35. âyetinde;

“Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından endişe ederseniz; erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf arayı düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah; hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır.” diyerek biz insanlara yol göstermiş ve öğütte bulunmuştur.

Boşanmanın aşırısı her toplumu olduğu kadar Türk aile yapısını da dinamitlemektedir. Bu olumsuzluğu önlemek için, öncelikle ve özellikle çocuklarımızı inanç eksenli ve sorumluluk duygusu ile donanımlı olarak yetiştirmeliyiz.