«ÖZGÜRLÜK» TUZAĞINA DÜŞEN İRADEYİ KURTARMA ÇABASI

YAZAR : Aynur TUTKUN aytutkun@gmail.com

Lezzet artırıcılarla süslenmiş, koruyucu maddelerle raf ömrü uzatılmış, tadı damakta kalan; cipsler, çerezler, çikolatalar, bisküviler, dondurmalar ve daha neler neler gözler önünde(ki vitrinlerde, raflarda) dururken az yemek ya da hiç yememek gibi bir mücadeleye girişmek ne kadar zordur! Meyve suyunun kapağını açıp ağza dikmek varken, bir kilo meyvenin iyisini arayıp bulduktan sonra yıkayıp soyarak yemek ve sonra bulaşığını yıkamak da hiç akıl kârı değildir!

Televizyonda, internette her türlü nefse hoş gelen sahneyle karşı karşıya gelmekten imtinâ etmek de çok zordur. Sokakta, markette, otobüste gözü okşayan özgür insanların, cesur kıyafetlerinden ve tavırlarından da gözleri korumak kolay değildir.

Dahası özgür, bencil ve zevk düşkünü günümüz insanının, gencinin; kayda değer bir hedef belirleyip bu hedefe ulaşmak için gayret göstermesi de hiç kolay gözükmemektedir. Öyle ya genç; istediği televizyon programını izlemekte, istediği bilgisayar oyununu oynamakta, istediği kadar «face»de, «twitter»da dolaşmakta, istediği eğlence mekânına gitmekte, istediği kadar ve istediği gibi yemekte, istediği kadar uyumakta özgürdür!

Bu kadar özgürlük nâraları attıran kapitalist düzenin reklâm bombardımanlarının etkisinden insanın kendisini korumak için güçlü bir irade sahibi olması hiç de kolay gözükmemektedir. İnsanın en önemli meselesi ise, bu bombardımanı fark edip iradeli olmaya ihtiyaç hissetmesidir. Böyle bir ihtiyacı hisseden ve dünyevî ya da uhrevî herhangi bir sebeple, güçlü bir iradeye sahip olmak isteyen insan neler yapmalıdır?

Defalarca zayıflamak için rejime başlayıp bırakan insanlar vardır aramızda. Spor yapmak için evine türlü türlü âletleri alıp, birkaç kez kullandıktan sonra onları bir köşede bırakanlar vardır. Tatlıya ve şekere son verip, ertesi gün tekrar başlayanlar vardır. Para biriktirmek isteyip bir türlü biriktiremeyenler, her gece yatmadan önce diş fırçalamak isteyip fırçalayamayanlar, «Artık çocuklarıma bağırmayacağım!» deyip kendini frenleyemeyenler ve daha niceleri vardır.

«Çok çalışmalıyım.» diyen öğrenciler, «Bir daha yalan konuşmamalıyım.» diyenler, dedikodu yapmak istemediği hâlde kendini dedikodunun içinde bulanlar, çok kitap okumak isteyip de bir türlü bir kitabı bile bitiremeyenler, «Uykuya vakit harcamamalıyım.» deyip de uykudan kafasını kaldıramayanlar vardır.

İnsanın anlık ya da kısa vâdeli mutlulukları terk ederek uzun vâdeli hedeflere ve mutluluklara yönelebilmesi, güçlü bir iradeye sahip olduğunun bir göstergesidir. Peki insan neden güçlü bir iradeye sahip olmalıdır? Ve insan zayıf olan iradesini nasıl güçlendirebilir?

İlk sorunun cevabını vermek elbette çok kolaydır. İradesi güçlü olanlar; istedikleri şeyi başarabilirler, istenmedik ve beklenmedik sonuçlarla karşılaşmazlar, haricî ve dâhilî yanlış, zararlı isteklere; «Hayır!» diyebilirler. Bu konuyla ilgili 50 küsur yıl kadar önce yapılan bir deney vardır.

1960’lı yıllarda sosyolog Walter MISCHEL;

«Çocukların anlık tatminlere karşı koyabilmesi» konulu bir araştırma yapar. Deneye katılan çocuklara, bir şekerlemeyi şimdi yiyebilme veya 15 dakika oturup beklerlerse iki şekerleme yiyebilme seçeneği sunulur. Çocuklardan bazıları beklemekte zorlanırlar ve hemen önlerine konan şekerlemeyi yerler. Kimileri ise zorlansa da 15 dakikayı tamamlar ve bekleyerek iki şekerlemeyi alırlar. Seneler sonra aynı çocukların yetişkin hayatlarına bakıldığında; bekleyebilen, anlık tatmine karşı koyabilenlerin daha sağlıklı, mutlu ve varlıklı yetişkinler olduğu gözlenir. Kendini kontrol etme becerisi ve irade gücü düşük olanların ise akademik olarak daha gerilerde kaldıkları, kilo problemi yaşadıkları, alkol-madde bağımlılığına yatkın oldukları, ilişki sürdürebilmekte zorluk çektikleri ve genelde boşanmış fertler oldukları belirlenir. İnternette dolaşan video, bu deneyin bir parçasıdır. (bknz http://youtu.be/Yo4WF3cSd9Q) (bkz. http://youtube/Yo4WF3cSd9Q)

İkinci sorumuzun cevabını vermek ise pek kolay değildir. Batıda yapılan araştırmalar, zayıf iradeli insanların iradelerini güçlendirmelerinin zor da olsa mümkün olduğunu ispatlar. Zira Florida Devlet Üniversitesi araştırmacılarından sosyal psikoloji profesörü Roy BAUMEISTER, «Willpower: Rediscovering Our Greatest Strength (İrade Gücü: En Büyük Gücümüzü Yeniden Keşfetmek)» isimli kitabında, şu anda istediğini yapma dürtüsünü dizginleyerek, doğruyu ve uzun vâdede kendisi için iyi olanı yapmayı seçme özelliği olan iradenin; insanları, hayvanlardan ayırdığını söyleyerek onun eğitilip güçlendirilebileceğini söyler. Ona göre egzersizle kasların güçlenmesi gibi egzersizle iradenin güçlenmesi de mümkündür. Tembellik, zayıflık, utangaçlık, üşengeçlik gibi sebeplerle yapılması tercih edilmeyen çeşitli basit davranışları yapmaya başlamak, iyi bir egzersiz olabilir.

Yatmadan önce dişleri fırçalamak, elimizdekini istemesek de yanımızdakiyle paylaşmak, otobüste bir yaşlıya yer vermek, yatmadan önce acıksak da atıştırmamak basit birkaç irade egzersizidir. Bu tür basit irade gerektiren işleri yapabilmek, daha ciddî ve zor irade gerektiren konularda başarılı olmayı sağlayacaktır. Fakat kasların fazla kullanımının insanı tüketmesi gibi, iradenin de çok fazla kullanılması insanı tüketir. Bu yüzden güçlü irade gerektiren işlerin peş peşe yapılmak istenmesi, iyi sonuç vermeyebilir. Haftanın yorgunluğunun yaşandığı Cuma gününün akşamına çok önemli bir çalışma plânı konulması, fiyaskoyla sonuçlanabilir. İradeyi iradeli kullanmak gerekir.

Baumeister’a göre anlık glikoz alımı, bu zihnî kasın canlanması için enerji sağlar. O yüzden güçlü irade gerektiren zorlu işler sonrasında, canımız tatlı bir şeyler yemek ister. İrade gerektiren işler sırasında, glikoz alımını belli bir düzeyde tutmak faydalı olabilir. Ders çalışırken kuru üzüm atıştırmak işe yarayabilir! Yeterli uyku almak da iradeli olmak için işe yarayabilir. Çünkü baştan çıkarıcılara direnebilmek, biz fark etmesek de beyni yoran bir iştir. Ve yeterince dinlenmemiş bir vücut, beyne yeterli glikozu gönderemez.

İnsanın güçlü bir irade sahibi olması için tabiî ki her şeyden önce belli bir hedefe sahip olması gerekir. Çok kitap okumak gibi bir hedeften ziyade; «Şu şu şu kitapları, şu kadar zamanda okumayı hedefliyorum.» diyebilmek, açık ve net bir hedefe sahip olmanın adıdır. Ya da kilolarıyla mücadele eden birinin; «Kilo vermek istiyorum.» demesinden ziyade, «… kiloya inmek istiyorum.» demesi de öyle. «Çok çalışayım da ne olursam…» diyen bir öğrencinin de hedefi yoktur. «Kendimi dinde/psikolojide/siyasette/… geliştirmek istiyorum» demek de açık bir hedef sahibi olmaktır. Olumlu bir hedefe kilitlenmek, olumsuz bir hedeften uzak durmaktan da daha kolaydır. Hedef ve ideal sahibi olmak, iradeyi güçlendirmenin ilk şartıdır. Sahip olduğumuz hedefe ulaşabilmek için; ne zaman, nerede, ne kadar, kiminle, neyi, nasıl gibi soruların cevaplarını içinde barındıran plânlar yapmak önem arz eder.

“Bir müslüman için oruçtan daha güzel bir irade egzersizi var mıdır?” diye sormadan edemez insan. Bir şeyi istedikten sonra başarabilmenin, baştan çıkarıcılara karşı koyabilmenin, kötülüklerden uzak kalabilmenin en güzel tâlimidir oruç! Netice itibarıyla bizi hüsrana uğratacak, en iyi ihtimalle daha iyi olmamızı engelleyecek, sınırsız tüketimi teşvik eden özgürlük tuzaklarına karşı uyanık ve dirençli olabilmenin tâlimini şu mukaddes ayda oruçla yapmak en güzelidir!