KUR’ÂN DİNLERKEN YAKALANDILAR!

YAZAR : Âdem SARAÇ ademsarac@yyu.edu.tr

Peygamberimiz -aleyhisselâm- başta olmak üzere, İslâm ile şereflenen sahâbîlerin hepsi büyük bir fedâkârlık ile çalışıyorlardı. Câhiliyye bataklığına saplanmış olan zavallı insanların hâllerine acıyan her müslüman, gecesini gündüzüne katmıştı.

Bir yanda bataklıklardan boy boy ve rengârenk güller filizlenirken; diğer yanda hırsından ne yapacağını bilmez bir güruh, öfkesinden kuduruyordu.

Herkes nasibinin peşinden koşuyordu!

Allah ve Rasûlü’ne davet; her geçen gün daha bir ivme kazanıyor, daha çok insan İslâm ile şerefleniyordu.

Konumu ne olursa olsun, ciddî bir şekilde Kur’ân dinleyen; onun o mânevî havasına giriyor, Kur’ân ile bambaşka bir insan oluyordu.

Bunu bilen müslümanlar, Kur’ân-ı Kerîm’i her şeyin önüne alıyorlardı. Kur’ân ile konuşuyorlar, Kur’ân ile yürüyorlardı. Her biri yaşayan birer Kur’ân hâline gelmişti.

Her şeyde olduğu gibi Kur’ân konusunda da en başta yine Peygamberimiz -aleyhisselâm- vardı tabiî. O’ndan bir defacık bile olsa Kur’ân dinleyen, günlerce tesiri altında kalıyordu.

Peygamberimiz -aleyhisselâm- ve O’nun sevgili ashâbına düşmanlıkta sınır tanımayacak kadar ileri giden müşrikler, bir taraftan da Kur’ân üzerine konuşmaları duyuyor ve onu çok merak ediyorlardı. Bu meraklarını yenemeyen birçok müşrik, gizlice Kur’ân dinlemek için her fırsatı değerlendiriyordu.

Bu meraklılardan üç tanesi vardı ki, üçü de Mekke’nin en önde gelen müşriklerindendi. Onlar da meraklarını yenemeyerek Kur’ân dinlemek için olmadık yollara başvuruyorlardı. Bu meşhur liderler; Ebû Süfyân Sahr bin Harb, Ebû Cehil Amr bin Hişâm ve Ahnes bin Şerik’ten oluşuyordu.1

Bu üç lider; bir gece birbirlerine duyurmadan, gidip Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın okuduğu Kur’ân’ı dinlemek için evlerinden süzülüp çıktılar. Oldukça sessiz hareket edip, kimseye görünmeden giderek, her biri bir yere sindi. Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın evinin yakınına sokulan bu üç liderin hiçbiri, arkadaşlarının da orada sindiklerini bilmiyordu!2

Peygamberimiz -aleyhisselâm-, özellikle gece namazlarında uzunca Kur’ân okurdu. Yine öyle yaptı. Bu gece daha uzunca okuduğu hâlde, bu üç müşrik lider büyük bir zevkle dinlediler. Zaten oraya Peygamberimiz’in geceleyin evinde namaz kılarken okuduğu Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemek için gelmişlerdi.

Kur’ân-ı Kerîm’e kendilerine kaptıran üç lider, gece boyu O’nu dinlediler! Kimse görmeden tan yeri ağarırken, yerlerinden yine sessizce ayrılıp çıktılar ki, bir anda karşılaştılar:

–Ne yapıyorsun sen burada?

–Sen ne yapıyorsun peki?

–Ya sen?

Birbirlerine önce böyle çıkıştılar, sonra da yine birbirlerini kınadılar:

–Bir daha buraya gelip dinlemeyelim! Eğer bizi burada birisi görmüş olsa, muhakkak onun kalbine şüphe düşürmüş oluruz! Yok, hayır; bir daha böyle bir şey yapmayalım!3

Böyle karar verip, yine kimseye görünmeden oradan ayrıldılar ve evlerine gittiler. Fakat merakları iyice artmıştı. Dün gece dinledikleri şeyler çok hoşlarına gitmişti. Artan bu meraklarını yenemeyerek ikinci gece olunca, onlardan her biri, yine aynı yere, birbirlerinden habersiz olarak tekrar gidip sindiler.

Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın okuduğunu dinleyerek gecelediler. Tâ ki tan yeri ağarıncaya kadar! Sabah olur olmaz ortalık tamamen aydınlanmadan oradan ayrılıp evlerine dönüyorlardı ki, yine karşılaştılar!

Bu hareketlerinin hiç de iyi bir şey olmadığını ileri sürerek, önceki gece birbirlerine söyledikleri sözleri tekrarladıktan sonra oradan ayrıldılar. Fakat ikinci defa dinledikleri Kur’ân, onlara daha çok etki etmişti. Meraklarını da büsbütün artırmıştı. Birbirlerine kesin söz vermiş olmalarına rağmen, üçüncü gece olunca, yine, onlardan her biri evlerinden gizlice çıkıp gelerek Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın okuduğu Kur’ân ile gecelediler. Tan yeri ağarıp ortalık aydınlanmaya başlayınca, yine gizlice evlerine gitmek için sindikleri yerlerinden çıkınca bir anda karşı karşıya geldiler! Gecenin sabaha döndüğü sırada bir anda karşı karşıya gelince birbirlerini tanıyamayıp suçlandılar:

–Yakalandık!

–Kur’ân dinlerken yakalandık!

–O’nu dinlerken yakalandık!

Ardından birbirlerini tanıyınca önce sinsi sinsi gülüştüler, sonra da bu işi burada bitirip kapatmayı düşündüler:

–Bir daha buraya gelip O’nu dinlemeyeceğimize and içmedikçe buradan ayrılmayalım!

–Bizi böyle görenler ya da duyanlar ne derler?

–«Kur’ân dinlerken yakalandılar!» derler herhâlde!

–Öyleyse and içelim!

–Bir daha buraya gelip Kur’ân dinlemeyeceğiz!

Karşılıklı yeminler edip and içtikten sonra, yine kimseye görünmeden evlerinin yolunu tuttular!4

Bu müşrik liderlerinden Ebû Cehil Amr bin Hişâm nasiplenmeyi hiç düşünmedi. Müşrik kalmada inat ederek, Bedir Savaşı’nda yine müşrik lideri sıfatıyla ölüp cehenneme odun olarak gitti!

Ebû Sa‘lebe Übeyy bin Şerîk bin Amr el-Ahnes es-Sekafî, Mekke Fethi’ne kadar her türlü düşmanlıkta sürekli başı çekti. Fetihten sonra müslüman olduysa da zikzak çizerek sağlıklı bir kişilik sergileyemedi.

Ebû Süfyân Sahr bin Harb ise, Mekke Fethi öncesi İslâm ile şereflendi. Zamanla çok güzel bir müslüman oldu. Mekke Fethi’nden sonra İslâm’a giren hanımı Hind ile beraber çok güzel hizmetlerde bulundu.

Kur’ân dinlemek! Kur’ân ile dirilmek! Kur’ân ile yaşamak!

وَاِذَا قُرِئَ الْقُرْاٰنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ.

“Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin.” (el-A‘râf, 7/204)

رَبَّنَا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَاد۪ى لِلْا۪يمَانِ أَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّا

رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الاَبْرَارِ.

“Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki, biz; «Rabbinize inanın!» diye îmâna çağıran bir davetçiyi (Peygamber’i, Kur’ân-ı Kerîm’i) işittik hemen îmân ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, rûhumuzu iyilerle beraber al ey Rabbimiz!” (Âl-i İmrân, 3/193)

Kur’ân ayı olan Ramazân-ı şerif başta olmak üzere, her ânımız Kur’ân ile nurlansın ve onurlansın. Gecelerimiz bir başka güzel, gündüzlerimiz bir başka güzel olsun inşâallah.

Kur’ân okurken ya da dinlerken yakalanalım biz de! Ama bizi önce Allah ve Rasûlü görsün. Sonra melekler yakalasın bizi. Hem gecemize hem de gündüzümüze bizi kurtaracak not düşsünler:

“Kur’ân ile yakaladım!”

Peygamberimiz -aleyhisselâm- ne de güzel buyuruyorlar:

اِنَّ اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ كِتَابُ اللّٰهِ عَزَّ وَجَلَّ وَاَحْسَنَ الْهَدْىِ هَدْىُ مُحَمَّدٍ (صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ)

“Sözlerin en güzeli, Allâh’ın kitabıdır. Yolların en doğrusu (Hazret-i) Muhammed’in yoludur (sallâllâhu aleyhi ve sellem).” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, c. 3, s. 319)

Öyleyse yolcu yolunda gerek. Bu yolun kılavuzu Peygamber Efendimiz’dir çünkü!

-Sallâllâhu aleyhi ve sellem…-

________________

1 İbn-i Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, c. 1, s. 282, 315, 360; c. 2, s. 381; c. 3, s. 179, 323.
2 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, c. 1, s. 60.
3 Vâkıdî, el-Megāzî, c. 1, s. 44-45.
4 Taberî, Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, c. 2, s. 347-348.