94. Sayı Takdim

İslâm dünyası bir ateş çemberi içinde.

Gazze, Arakan, Karabağ, Keşmir, Doğu Türkistan gibi işgal altında inleyenler…

Irak, Afganistan, Pakistan ve Suriye gibi iç karışıklar içinde kan ağlayanlar…

Libya, Tunus, Mısır ve benzerleri gibi yeniden yapılanmaya çalışanlar… Hâl-i perîşânından dahî habersiz olan diğerleri…

Sadece İslâm âlemi değil, insanlık da bir kriz içinde. Bir yanda iktisâdî… Bir yanda siyasî… Bir yanda içtimâî…

Dünyanın vicdanı olması gereken milletler arası teşkilâtlar, herkesin kendi katilini koruduğu bir menfaat çetesine dönüşmüş hâliyle bir hakkāniyet buhranı içinde… 77 kişiyi öldüren ve pişmanlık dahî arz etmeyen bir katile sadece 21 yıl hapis cezasının verildiği dünyada, adâlet de kriz içinde…

Çare dün de bugün de yarın da İslâm’da…

Fakat kitapların satırlarındaki, tarihin hâtıralarındaki İslâm’ı gösteremeyiz. Onu mükemmelen yaşayan, dünyaya bir şahsiyet, ahlâk meşheri ve fazîletler medeniyeti olarak arz edecek insanlara, müslümanlara muhtaç, bugün dünya…

Bugünkü krizlerin altında, yüz yıl önce iç ve dış şer mihraklarının ve gaflet ehlinin elbirliğiyle tarih sahnesinden uzaklaştırdığı Osmanlı’nın boşluğu var. Ümmetin birliği ve beraberliği boşluğu var. İslâmiyet’in en güzel, en zarif ve en hakikî şekilde temsil edilemeyişinin boşluğu var. Balkan Harplerinin 100’üncü yılını vesile edinerek, şanlı mâzîmizdeki Osmanlı tecrübesinden, bugünün elzem ihtiyaçlarına çareler arayışını dosya konumuz olarak belirledik.

Dünya, O Muhteşem Adâlete Muhtaç!

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, gerçek adâletin kaynağının Fahr-i Kâinât Efendimiz olduğu hakikatinden hareketle, dünyanın muhtaç olduğu adâleti, tarihten misallerle anlattı ve vahşî medeniyetin oluşturduğu içler acısı vaziyete dikkat çekti.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Îman Kardeşlerimizin Derdiyle Dertlenmekte; Ecdadımız ve Biz» başlıklı makalesinde, Osmanlı’dan misallerle fazîletler medeniyetimizle, günümüzün merhametten, gözyaşından mahrum vahşî medeniyeti karşılaştırdı.

Hazret-i Mevlânâ’nın Gönül Deryâsında Sır ve Hikmet İncileri bölümünde, Nefs Ejderhâsına Karşı; Bir Ömür Cihâd-ı Ekber mevzuu var.

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI, tarih şuurumuza ehl-i kitâbın ümniyyeleri / ham hayalleri açısından yaklaştı. Ayla AĞABEGÜM; Osmanlı diplomasisinden zekâ örnekleri ile sürdürdüğü yazısında, «Adâlet Mülkün Temelidir» sözünün mânevî temellerini yazdı. Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ, Rumeli’nin hüzünlü hikâyesini ve hâtırâtını anlattı.

Fatih GARCAN, Balkanlardaki ezan ve evlâd-ı fâtihân özlemini hikâyeleştirdi. H. Kübra ERGİN; Osmanlı eğitim ve idare sisteminden, günümüz ideolojiler dünyasına bir pencere açtı. Burhan Cahit ÖZDEMİR, mazlum milletlerin hasret kaldığı Osmanlı barışını kaleme aldı.

Eğitim Notları’nda tefekkürün hassas ölçüleri var.

İrfan ÖZTÜRK, ilgi çekici bir ihtidâ hikâyesi yazdı. Âdem SARAÇ’ın, Müzzemmil Sûresi refâkatinde sürdürdüğü İslâm davetçisinin prensiplerinde sıra sabırda.

Sami BÜYÜKKAYNAK; İslâm’ı yaşama tarzımızda, kan kaybeden «Fetvâ ve Takvâ» titizliğini işledi.

Ahmet ZİYLAN; siyasî sahanın ihtiyacını, ekonomi ve iş dünyası alanında verdi: Yok olmamanın tek çaresi güçleri birleştirmek… Aynur TUTKUN, bir yıl sonu muhasebesi yazdı.

Kısa Dünya Tarihinde durağımız Güney Amerika… Can ALPGÜVENÇ, Şems-i Tebrîzî’yi; Abdullah Mesud HIDIR; İmâm-ı Rabbânî, Sultan II. Bâyezid, II. Mustafa, Hattat Hâfız Osman ve Hasan Basri ÇANTAY gibi sîmâları tanıttı. İlyas KAYAOKAY, dîvan edebiyatı mahsullerinde Rus harplerinin yansımalarının izini sürdü. Mizahta da Osmanlı’dan nükteler var.

Ve şiirler…

Hamâset ve mübalâğadan ziyade hamiyet ve vefânın dile geldiği, mâzînin haşmetine fahriyeler… Dertlerin feryadını dile getiren ve dermanını fısıldayan mısralar… Vicdana, hakikate, en önemlisi adâlete çağıran gönül seslenişleri…

Bir gönül fethi heyecanıyla, insanlığın muhtaç olduğu adâlete, hidâyete, zarâfete yine biz vesile olabiliriz.
Yüzakıyla…