İLMÎ GERÇEKLER
ŞAİR : Ali AĞIR aliagir70@gmail.com
Gafilin iftirası: “Şu İslâm ülkeleri,
Dinleri sebebiyle ilimden kaldı geri.”
Vurulmuş; «İlme, ayak bağı, İslâm» yaftası,
Bu lâf medenî denen batının safsatası.
Mukaddes Kitabı’nda Rahmân şöyle vahyeder:
«Hiç bilenlerle eşit olur mu bilmeyenler?»
Allâh’ın Habîbi Son Peygamber söyler yine:
«İlim öğrenmek farzdır, kadın-erkek mü’mine…»
Hep birlikte geçmişe, yolculuğa çıkalım,
Yalanları yıkalım; hakikate bakalım.
Avrupalı yüzerken cehâlet batağında,
Debelenip dururken karanlığın ağında,
O çağda kadın, şeytan olarak görülürdü,
«Dünya yuvarlak» diyen hemen öldürülürdü.
Müslüman dünya ise zirvedeydi her dalda.
Kur’ân’ın ışığında yürüdüler hak yolda,
Coğrafya, tıp, botanik, mekanik, matematik,
Astronomi, tarih, mantık, felsefe, fizik…
Newton’a mâl ederler, yer çekim kuvvetini,
Oysa beş asır önce duyurmuştu Hâzinî.
Abdullah İbn-i Sînâ hekimlere önderdi,
«Tıp Kanunu» eseri, Avrupa’ya rehberdi.
Mikrobun mûcidini Pastör sanmak ne hazin,
Asırlar öncesinden bulmuştu Akşemseddin,
Dünyanın döndüğünü ispat eder Bîrûnî,
Sözlüğe katar sinüs, kosinüsü Battânî.
Havan topu kâşifi Fatih Sultan Mehmed Han,
Kimyanın babasıydı Musa Câbir bin Hayyan.
Bütün devirlerdeki mimarların üstâdı,
Tarihe altın harfle yazılır Sinan adı.
Osmanlı Devleti’nin tartışılmaz değeri,
Bilimde «Altın Çağ»ın en önemli lideri.
Her bir İslâm bilgini, ilme vurmuş mührünü,
Kimse çöpe atamaz böyle parlak bir dünü.
Ne zaman ki müslüman, uzaklaştı Kur’ân’dan,
Başını alamadı; hezîmetten, hüsrandan.
İşin ehli olanlar sebepsiz gönderildi.
Torpille ve rüşvetle ne makamlar verildi,
Bugün bütün işimiz taklitlerden ibaret,
Akıl tembelleşmişse, suçlu mu İslâmiyet?
Artık derin uykudan silkinip kalkmak gerek…
Vahyin derinliğinde dirilir akıl, yürek.
Bizlere lâzım olan, gece-gündüz hep gayret,
Allah izin verirse sonrası gelir elbet…
Aralık 2012