Dünya, O’na Muhtaç; İNSAN, O’NA ŞÜKRAN BORÇLU…

YAZAR : Sami GÖKSÜN

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i iyi tanımak ve O’nu anlamak, müslüman olarak öncelikli vazifemizdir. O’nu insanlara en güzel anlatan ve tanıtan, yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’dir. Muallim Naci’nin ifadesiyle Kur’ân; «Dest-i kudretle yazılmış bir hilye»dir. Yani Efendimiz’i bize bütün yönleriyle tanıtır.

O’nu tanımaya Âl-i İmrân Sûresi’nin 164. âyetiyle başlayalım:

“Andolsun ki; içlerinden, kendilerine Allâh’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini arındıran, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermek sûretiyle Allah; mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur.” Bu âyet-i celîlede geçen büyük bir lütuf ifadesi, O’nu doğrudan tanıtmayı amaçlamaktadır.

Îman şairi Mehmed Âkif de bu noktadan hareketle şöyle söylemektedir:

Dünyâ neye sâhipse, O’nun vergisidir hep;
Medyûn O’na cem‘iyyeti, medyûn O’na ferdi.
Medyundur O Mâsûm’a bütün bir beşeriyyet…

Rasûl-i Ekrem Efendimiz’i hakkıyla tanımak mümkün değildir. İnsan idraki O’nu anlamaya kâfî gelmez. Biz, ancak mahdut idrâkimizle, görebildiğimiz, anlayabildiğimiz vasıflarını sayabiliriz.

Hoca Ahmet Yesevî -rahmetullâhi aleyh- bir manzûmesinde bu vasıfları şöyle dile getirmektedir:

On sekiz bin âleme server olan Muhammed;
Otuz üç bin ashâba rehber olan Muhammed.

Çıplaklık ve açlığa kanaatli Muhammed;
Âsî, cânî ümmete şefaatli Muhammed.

Gece yatıp uyumaz, tilâvetli Muhammed;
Garip ile yetime mürüvvetli Muhammed.

Yoldan azan şaşkına hidâyetli Muhammed;
İhtiyaç olsa kime, kifâyetli Muhammed.

Ebû Cehl, Ebû Leheb’e siyâsetli Muhammed;
Melâmetin sabunu, selâmetli Muhammed.

Namaz, oruç kılıcı, ibâdetli Muhammed;
Dâim tesbih diyici, riyâzetli Muhammed.

Mel‘un, laîn şeytana siyâsetli Muhammed;
Şerîatin yoluna inâyetli Muhammed.

Duâları müstecab, icâbetli Muhammed;
Kötülüğe iyilik, kerâmetli Muhammed.

Efendimiz’in; dînî, ilmî, rûhânî, idarî ve siyasî liderliği, bu şiirde tam bir bütünlük içinde dile getirilmiştir. Bu sayılanlar Allah Rasûlü’nün hayatında ve sünnetinde en güzel şekilde bir aradadır.

Dış dünyanın insanı bile Peygamber Efendimiz hakkında söz söylemesi gerektiğinde, eğer meseleye peşin fikirli bakmıyorsa, hakikatleri ortaya koymaktan kendisini alamamıştır. Birçok devlet adamı, edebiyatçı ve tarihçi; müslüman olmadığı hâlde, «en büyük insan»ın O, olduğu hakikatini kabul etmiştir.

İŞTE BATILI YAZARLARDAN SÖZLER

“İnsanlar, her şeyden daha fazla (Hazret-i) Muhammed’e kulak vermelidir. Diğer bütün sözler, O’nun karşısında boş sözlerdir.” (Thomas Carlyle)

“14 asır geçmesine rağmen (Hazret-i) Muhammed, bu zamanın tek rehberi, tek hidâyet Rasûlüdür.” (Raymons Leronge)

“Bütün zamanların en büyük lideri (Hazret-i) Muhammed’dir.” (Prof. Jules Masserman)

“(Hazret-i) Muhammed, tarihte dînî ve dünyevî açılardan en üstün başarıya ulaşmış tek kişidir.” (Prof. Dr. Michael Hart)

“(Hazret-i) Muhammed, hürmet ve saygıya fazlasıyla lâyıktır.” (Tolstoy)

“Büyük İslâm Peygamberi, yüce Yaratıcı’nın katına çıkıp onunla buluşmuştur. Ben mîrâca bütün kalbimle inanıyorum.” (Dostoyevski)

“Büyük liderlerin hayat ve karakterleri ile yapılan eleştirilerin hiçbiri, İslâm Peygamberi için yapılamaz.” (B. Smith)

“Hiç kimse (Hazret-i) Muhammed’in kurallarından daha ileri bir adım atamaz. Biz Avrupa milletleri, medenî imkânlarımıza rağmen (Hazret-i) Muhammed’in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki, bu yarışmada kimse O’nu geçemeyecektir.” (Goethe)

“(Hazret-i) Muhammed, insan olması itibarı ile bütün insanlık O’nunla övünür. Biz Avrupalılar, 2.000 sene sonra O’nun kıymetine ve hakikatine yetişsek en mesut ve en bahtiyar nesiller oluruz.” (Shebol)

“Ben, bu hayret uyandırıcı insanın hayatını inceledim. Benim görüşüme göre, O’nu insanlığın kurtarıcısı olarak tanımamız lâzımdır.” (Bernard Shaw)

“O’nun bütün davranışları, günlük hayatı, bugün milyonların şuurlu bir hâfızayla gözettiği bir kanun ortaya koymuştur. İnsanlığın herhangi bir bölümünün «Mükemmel İnsan» kabul ettiği başka hiç kimse, bu kadar yakından ve bu ölçüde ayrıntıyla taklit edilmemiştir. Hıristiyanlığın kurucusunun davranışları, takipçilerinin günlük hayatını yönlendirmemiştir. Ayrıca, başka herhangi bir dînin kurucusu, geride «Müslüman Rasûl» ölçüsünde bir güven ve itimat bırakmamıştır.” (D. G. Hogart)

“Tahminime göre, (Hazret-i) Muhammed’in inancı, bugün Avrupa’da kabul edilmeye başlandığı gibi, gelecekte de kabul görecektir. Orta Çağ kilisesi, ya cahilliklerinden ya bağnazlıklarından Muhammedîliği kara renklere boyayarak anlattılar. Onlar (Hazret-i) Muhammed’den ve dîninden nefret edecek şekilde eğitildiler. Onlara göre, O; İsa düşmanıydı. Ben, o hârikulade insanı inceledim. Değil İsa düşmanı olmak, O’na insanlığın kurtarıcısı demek gerekir. Günümüz dünyası, O’nun gibi birisinin mutlak hâkimiyeti altına girse; problemleri, çok ihtiyaç duyulan barış ve mutluluk getirecek şekilde O’nun çözeceğine inanıyorum. Avrupa, (Hazret-i) Muhammed’in akîdesinin aşkına girmeye başlamıştır. Gelecek yüzyılda, Avrupa; problemlerinin çözümünü bu inanç içinde görmeye kadar gidebilir.” (George Bernard Shaw) (Yeni Şafak, 6 Mart 2006)

Bugünlerde, dünyada bazı art niyetli kimselerin Peygamberimiz hakkında ileri geri konuştuklarına ve O’nu küçük düşürmeye uğraştıklarına şahit oluyoruz.

Onların bu yaptıkları, müslümanları kışkırtmak ve tahrik etmek içindir. Bu oyuna gelmemeliyiz, bilâkis bu gibi saldırılar bizim Efendimiz’e olan muhabbetimizi artırmalıdır.

Bugün Efendimiz’e insanlık her zamankinden daha çok muhtaçtır. O’nun Rahmet Peygamberi olduğunu tüm insanlığa anlatmalı ve şefkat kucağını dünyaya göstermeliyiz.

Efendimiz’in bu dünyada muhabbetine, âhirette de şefaatine nâil olan bahtiyar kullar arasına, Rabbim bizleri de dâhil eylesin.