KARAKOÇ’LA HASBİHÂL -2-

ŞAİR : GÜNBEYLİ (Mahmut TOPBAŞLI) mahtopbasli@hotmail.com

Fikir vadisinden geçen ırmağı,
Kaynaktan beslenen dalı-yaprağı,
Şehid kanlarıyla süslü toprağı,
KAN YAZISI diye al kan yazmışsın…

Yaşayıp görmüşsün, tarifi tamam,
Yer tutmaz kalbinde ne han, ne hamam,
Düşünceme sığmaz, söze koyamam…
Bazen kızıp, «ohhaaa, ulan» yazmışsın…

İyilik edeni en başköşeye,
Hâinlik edene bin yıl reddiye,
Bilinsin ki ibret-i âlem diye,
Sırat köprüsüne îlân yazmışsın…

Zamana sığmayan yılların olmuş,
Dikenli, yokuşlu yolların olmuş,
Çiçek çiçek gezmiş balların olmuş,
Lâle, sümbül, nergis, reyhan yazmışsın…

Kutlu duygularla salıp dal budak,
El açıp yürekten haykırmışsın: HAK!
Hakk’a yönelerek ki çırılçıplak,
Mayasından belli insan yazmışsın…

Sevgi bir kitapmış gönül masanda,
Muhabbet örgüsü anayasanda,
Memleketmiş sevincin de, tasan da,
Özünden püsküren volkan yazmışsın…

Mevzu aşk olunca kılı kırk yarmış,
Haberler bülteni, masallar varmış…
Güney illerinde başka baharmış,
Gurbetten sılayı yaman yazmışsın…

Aşk diyorsun en mukaddes hayâle,
Kerem’in Mecnun’un düştüğü hâle…
Ezelden vurgunsun uçsuz visâle,
Her mısrada koca umman yazmışsın…

Derinden derine âşıksın belli,
Sen başka birine âşıksın belli,
Ezelden yarına âşıksın belli,
Bir yüreğe bir Mihriban yazmışsın…

Bazen daralırmış geniş boyutlar,
Aşkı gölgelermiş kara bulutlar,
Kaç dağın ardına düşse umutlar,
Yine de kalkacak duman yazmışsın…

Sükûtun isyanmış, gülüşün hançer,
Dökülmüş alnından boncuk boncuk ter…
El açıp Allâh’a her dem, her seher,
Habîb’in yolunu, îman yazmışsın…

Gözetip yerleri, Arş-ı Âlâ’yı,
Osman’ın gördüğü kutlu rüyayı,
Yavuz’a dar gelen koca dünyayı,
Menzile erecek kervan yazmışsın…

«Dilimiz eyvaha kaldı» diyorsun,
«Dünyamız siyaha kaldı» diyorsun,
«İşimiz Allâh’a kaldı» diyorsun,
Hikmet dolu sözler, lisan yazmışsın…

Rabbine gönülden bağlı kul olmuş,
Vatan deyip yana yana kül olmuş,
TÜRK-İSLÂM motifli zarfta pul olmuş,
Sızlayan yürekle vicdan yazmışsın…

Sağmış bulutlardan sevda hasını,
Bir ömür tutmuşsun yurdun yasını,
Kargalar devirmiş çorba tasını,
«Gözlerini dört aç Hasan!» yazmışsın…

Sen aka «ak» dersin, inatlar «kara»,
Sen vatan demişsin, onlarsa para,
Ayakla baş ters düşünce nazara,
«El insaf be, biraz iz‘an!» yazmışsın…

Karlı dağlardaki deli rüzgârı,
Sevgiyle çağlayan nice pınarı,
Hayal ve gerçeği, başka baharı,
Yüreklere yağan baran yazmışsın…

Kurda yürek, kuşa kanat olmuşsun,
Aşkı irdeleyen sanat olmuşsun,
Nefessize nefes, takat olmuşsun,
Günü gelir, döner devran yazmışsın…

«Hey uyanın, alev sardı âlemi!»
«Hakk’ı yazsın hazırlayın kalemi!»
Bünyedeki tüm dertleri elemi,
Sevda, gurbet, hasret, hicran yazmışsın…

Mahzun gözlerinde birikmiş yaşın,
Bir ömür boyunca dik durmuş başın,
Yatağın topraktır, yastıksa taşın,
Günbeyli’nin gönlü vîran yazmışsın…

Koç yiğit duruşlu sıradağ gibi,
Yediveren açmış gülşen, bağ gibi,
Çağı aydınlatan bir çerağ gibi,
Serlevha KARAKOÇ, unvan yazmışsın…