ÇOCUKLARA DEĞERLERİN ÖĞRETİLMESİ KİMİN İŞİ?

YAZAR : Aynur TUTKUN aytutkun@gmail.com

Günümüzde sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, adalet, dürüstlük, sorumluluk, yardımlaşma, işbirliği, özdenetim, temizlik, vatanseverlik gibi değerlerin okullarda çocuklara öğretilebilmesi için gerek kurumlar temelinde, gerekse millî ve milletler arası seviyede; hummalı bir şekilde toplantılar, konferanslar yapılıyor. Özel okullar başta olmak üzere hemen hemen her okul, kendi projesini üretmeye çalışıyor. Bilgi ve teknolojideki gelişmişliğin aksine; mânevî değerler konusunda yozlaşan yeni nesil için gösterilen tüm bu çabaları takdirle karşılarken, bir taraftan da insanın; «Ben demedim mi!» edasıyla sözüm ona çağdaş eğitimcilere çıkışası geliyor!

Çok kazanma ve kazandığını harcama prensibi üzerine kurulu kapitalizm; benmerkezci, zevk ve konfor odaklı nesiller yetiştirdi. Kabiliyetleri doğrultusunda yapabileceği en iyi, en çok para kazandıran mesleği seçmesi için gençlere testler uygulandı, rehberlikler yapıldı. Onların hedeflerine ulaşması için çok soru çözmeleri, çok çalışmaları öğütlendi. Fakat onlar gerçek huzur veren, insanı insan yapan soyut ideallerden mahrum bırakıldı. Şu çağda kaç genç; vatanı, milleti için çalışmayı, insanlığa bir şeyler bırakmayı, insana faydalı olmayı hedefliyor? Yoksa kapitalizmi yaşatacağız derken insanlığı öldürdük mü?

Belki de ekranlarda izlediğimiz binlerce tecavüz, taciz, hırsızlık, soygunculuk, kundaklama, cinayet, şiddet, savaş, terör haberleri günümüz eğitimcilerini böyle bir arayışa sevk etti. Belki de yine batı taklitçiliğinin bir neticesi olarak bu tür arayışlara girdik. Zira bilindiği üzere artık Amerika ve Avrupa’da okullarda öğrencilere bazı insanî değerler, pratiğe dökülerek öğretilmeye çalışılıyor. Üniversitelere kabulde de öğrencilerin akademik başarısı yanında, davranış başarısı ve toplum yararına gönüllü çalışmaları da dikkate alınıyor.

Yale Üniversitesi Lisans Kabul Bölümü Dekanı Prof. Dr. Jeffrey BRENZEL şöyle demektedir:

“Kontenjana yerleşmek için rekabet var. Türkiye imtihan yapıyor ve objektif. Oysa bizde sübjektif bir seçim söz konusudur. Başvuruda bulunan öğrencilerin, kendilerini el yazıları ile tanıtan yazılar bizim için önemli. Akademik başarıların yanında; yapılan projeler ve toplum gönüllülüğü çalışmaları da bizim için önemli.”

Yine Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Robert ALPERN;

“Müfredatımız, öğretim görevlilerimizin rol modeli oluşunu sağlamaya göre kurgulanmıştır. Davranışları profesyonel olmayan öğrenci, notları iyi dahî olsa sınıfta kalmaktadır.” demektedir. (2011-2012 Değerler Eğitimi Konferansı)

Her ne sebeple olursa olsun, hatamızı görüp çözüm arayışlarına girmek takdire şâyandır.

Yıllar önce sağcısıyla solcusuyla bu memlekette yaşayan insanların uğruna canını vereceği birtakım değerleri vardı. Sevgi, saygı, fedâkârlık, vatanseverlik, işbirliği içinde hareket etme gibi birçok değer sağcı/solcu grup üyelerinin grup içinde öğrendiği çok önemli değerlerdi. Elbette kavga ve çatışma ortamı oluşturmanın, insanları birbirine düşürmenin hiçbir iyi tarafı yoktu. Fakat psikolog Mehmet DİNÇ Beyin de tespitiyle günümüzdeki egoist nesil, geçmişteki komünist nesilden daha da tehlikelidir; çünkü komünistin soyut bir ideali ve egosundan başka değerleri vardır.

Benmerkezci, zevkine ve konforuna düşkün, hiçbir sınır ve kural tanımayan ya da sınırları ve kuralları yine kendisinin şimdiki ya da ilerideki zevkine ve konforuna göre şekillenen, başkalarını kendinden sonra düşünen, midesi ve şehveti için çalışan bir nesil; gerçekten de çok tehlikeli görünmektedir. Karşı görüşten biriyle insan masaya oturup konuşabilir, çünkü muhatap alınacak fikirleri, zihnî ölçüleri vardır. Fakat hedonist ve egoist biriyle oturup konuşamazsınız; çünkü o zihnî melekelerini değil midesini ve şehvetini konuşturur.

Şimdi yıllardır savunduğumuz, uğruna hakaretlere uğradığımız, enayi gözüyle bakıldığımız birtakım değerlerin kaynağına vurgu yapmadan ve «ben demedim mi» edasından da vazgeçerek bu değerlerin çocuklara nasıl aktarılacağı, öğretileceği konusuna gelelim.

Japonlar gibi hem modern dünyaya yön verebilir hem de kendi kültürel değerlerimizi koruyamaz mıyız? Değerler; okumakla öğrenilmez, doğuştan da getirilmez. Gözlem ve etkileşim sonucunda öğrenilir.

Değerler eğitimi kapsamında; okullarda yapılan afiş, resim, kompozisyon yarışmaları, tiyatrolar, şarkılar, şiirler, filmler, dramalar değerlerin öğretilmesine bir nebze katkıda bulunabilir fakat çocuklara değerleri asıl öğretecek olanlar bizzat ailenin ve öğretmenlerin kendileridir. Türk, Kürt, Çerkez vb. komşumuzu/öğrencimizi sırf ırkından dolayı ötekileştiriyorsak, bize karşı hatası olanı bir türlü affedemiyor, unutamıyorsak, bize küfredene boşverip geçemiyorsak; ne kadar şiir, şarkı, resim, afiş çalışması yaptırırsak yaptıralım; insana saygıyı, sevgiyi, hoşgörüyü, affediciliği onlara öğretemeyiz.

Ülkenin istikrarı için birlik ve beraberlik içinde hareket edemiyorsak, her vergi zammında -yapılan hizmetleri görüp dururken- kalkıp hükûmete lânet okuyorsak; vatanseverliği onlara öğretemeyiz.

Bakıma muhtaç anne-babamıza kim bakacak kavgaları yapıyorsak, çocuklarımıza ya da öğrencilerimize ayak bağı ve birer külfet muamelesi yapıyorsak; onlara sevgi, saygı, merhameti öğretemeyiz.

Yanı başımızdaki muhtaç komşumuzu, Afrika’daki açları, komşu ülkedeki savaş mağdurlarını görmezden geliyorsak, onlardan bahsedilirken dayanamadığımız için kanalı değiştiriyorsak, yaşlı teyzenin poşetini taşımayı enayilik olarak görüyorsak; onlara yardımlaşmayı öğretemeyiz.

Çocuklar, biz yetişkinleri insanî değerler konusunda da gözlemleyebilmeli ve etkileşimin oluşacağı ortamlar onlar için hazırlanmalıdır. Sınıfta akıllı tahta ya da evde ekran karşısında oturtmakla onlara değerlerimizi öğretemeyiz. Gerçek hayatı tecrübe edebileceği geziler, komşu, akraba ziyaretleri, huzurevi ziyaretleri, alışverişler, piknikler, yardım organizasyonları, çevreci etkinlikler ve daha niceleri onlara değerlerimizi kazandırmada çok güzel fırsatlar olacaktır.

Anne-babalar ve öğretmenler olarak rol modeli olduğumuzun farkında olmak ve onlara gerçek hayatı ve hayatın içindeki insanlığı tecrübe edebileceği fırsatlar hazırlamak, çocuklarımıza değerlerimizi kazandırmada en büyük âmil olacaktır.