Edebali Hazretleri’nden Osman Gazi’ye TARİHÎ NASİHATLER…

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com

Geçmişimizden yansıyan hissiyâtımızın ve tarihî romanlarımızın diliyle ifadelere aksetmiş olan bir tasavvur etrafında;

Beysin oğul! İmdi, kulak ver bana;
Artık öfke bize, uysallık sana!
Güvenmek de sana, boş kaygı bize,
Bağışlamak sana, yanılgı bize.
Suçlamak da bize, katlanmak sana,
Yatıp durmak bize, atlanmak sana!
Kol açmak da sana, kin-künde bize,
Bütünlemek sana, bölmek de bize!
Gaddarlık da bize, merhamet sana,
Zahmet vermek bize, hep rahmet sana.
Meyvelik de sana, taş atmak bize,
Tatlı bakış sana, kaş çatmak bize!
Çatışmak da bize, adâlet sana,
Geçimsizlik bize, metânet sana!
Dil yutmak da sana, söylenmek bize,
Gönül almak sana, gücenmek bize.
Nâr olmak da bize, kül olmak sana,
Sivri yorum bize, gül olmak sana!
Bülbüllük de sana, kuzgunluk bize,
Denge kurmak sana, bozgunluk bize!
Savrukluk da bize, intizam sana,
Saygısızlık bize, ihtiram sana!
Hoş görmek de sana, kötü göz bize,
Doğru cümle sana, eğri söz bize!
Şom ağız da bize, sırf sabır sana,
Dert çıkarmak bize, hâl-hatır sana!
Hiç olmak da sana, şımarmak bize,
Hizmetkârlık sana, iş sarmak bize…
Âcizlik de bize, dirâyet sana,
Uyumsuzluk bize, riâyet sana!

Oğul! Yükün ağır, işin de çetin,
Gücün kıla bağlı, Hak yardım etsin!
Etsin Hudâ, beyliğini mübârek,
Parıldatsın ışığını haşre dek!
O ışığı, halkın kandili etsin,
Gönül gönül uzaklara iletsin!
Beyliğini kol kol eylesin varlı,
Kılsın seni Hak yoluna yararlı.
Versin Rabbim, sürçmeyecek akl-ı kül,
Nasîb etsin yük taşıyan bir gönül.
Gazilerde kılıç, dervişte duâ,
Bir olunca, sonsuz ışıldar şuâ.
Bizdeki fikirle sizdeki gayret,
El ele tutunsun, yükselir devlet.
Bu şekilde beraberce biz yine,
Yollar açmalıyız vâdedilene!
Temizlemeliyiz tıkanıklığı,
Derin etmeliyiz gönülde sığı.

Oğul! Kuvvetini kullanmayı bil,
Yoksa ters rüzgârda olursun sefil.
Kaynaştırma öfke ile nefsini,
Aklını yenmesin şeytanın kini.
Her dem irâdeli, sebatkâr yaşa,
Yumuşak ol, fakat söz geçir taşa!
Bey dediğin kişi, hatırlı olur,
Telâşsız, vakarlı, sabırlı olur.
Sabret; çiçek, açmaz vaktinden önce,
Armut, bağra batar hamken yenince.
Kalemsiz kılıç da ham armut gibi,
Tâ bağra saplanır, yoktur tabibi.
Kendi irfanında yaşasın millet,
Sırt çevirme ona, taç olur izzet.
O irfan ki, halkı, yükselten şuur,
Yöneten de, diri tutan da odur.

Oğul! Sabah doğup akşam ölen çok,
Dünya büyük değil, avuç kadar yok!
Hiç fethedilmemiş sırlar var ancak,
Fazîletin ve adlinle doğacak!
Ananı say, atanı say, hürmet et,
Büyüklerle beraberdir bereket.
Kaybedersen inancını dünyada,
Yemyeşilken çöl olursun gayyâda.
Her söze alınma, açık sözlü ol,
Bildim, gördüm deme, sen hayırla dol.
Sevildiğin yere, sık gidip gelme,
Hür itibarına değmesin çelme.
Halkın arasında çoktur ya sancı,
Zengin iken fakir düşene acı!
Çok acı câhiller içre âlime,
Acı, hatırsızlık sıçrarsa kime!
Unutma, makamı yüksek kimseler,
Alçak kadar emniyette değiller.
Haklı isen, korkma mücadeleden,
Hakk’a sadâkatle yükseldi deden.
İyi ata doru derler, tam sına,
Deli denir yiğitlerin hasına.
Nefsini tanımak, en büyük zafer,
Kendini düşman bil, bu sana yeter!
Nefsi tanıyanın kendisidir dost,
Tâcı-tahtı eyler dostu için post.
Ülke, bir sultanın, efrâdıyla, bil,
Bölüştüğü ortak malı hiç değil.
Yurt, bayrak gibidir, yıldız ile ay,
Evlâda, kardeşe edilemez pay.
Vaktiyle yanıldı atalarımız,
Çok bölündü yoğumuzla varımız.
İdare edene emânet vatan,
Emânet sırayla devrolur ey Han!
Bölen, yaşayamaz ve yaşatamaz,
Kim olsa cihanı o kuşatamaz…

Oğul! Oturanlar, zor kalkar safa,
Kalkmayan uyuşur, başlar boş lâfa.
Lâf dedikoduya döner, kin doğar,
Dost, düşman görünür; düşman canavar!

Oğul! Hayvan ölür, kalır semeri,
İnsandan kalan da, ancak eseri…
Giden gitti, ağla bırakmayana,
Bırakana yâr ol, devamdan yana.
Bu güç biter, kişi, bilgiyle yaşar,
İlmin nûru, en kör dağı da aşar!
Savaşları sevmem, hoşlanmam kandan,
Lâkin kılıç, esirgenmez düşmandan.
Kılıç şarttır, fakat yaşatmak için,
Yoksa cinayeti olur kişinin!
Memleketten öte değildir bir bey,
Ama sırf bey için savaşılmaz, hey;
Hakkımız yok, dinlenmeye, durmaya,
Zaman yok, süre az, yollar dik kaya!

Şahlan oğul! Korkanadır yalnızlık,
İş bilene, yerden göğe baht açık!
Bilen çiftçi, ekim vaktini, zâhir,
Tek kalsa da sormaz gayriye fikir.
Bizim dâvâmızın esası, sevgi,
Sessizlikte saklı onun mihengi.
Sevmek nasıl olur, bunu doğru sez;
Bağırarak, görünerek sevilmez!
Sevenler görünür ancak her yerde,
O sessiz sevenler, dedirmez nerde!

Oğul! Geçmişini bilmeyen câhil,
Geleceği bilmez, yok ona sebil.
Geçmişi bil, geleceğe sağlam bas;
Sonsuzluk tahtında, Arş’a kılıç as!
Nerden geldin unutma ki bu yere,
Tâ unutmayasın gidişin nere!
İstanbul’u açıp kur göğe saray,
İslâm’ın nûrunu kıtalara yay!

Bu öğütler, Edebali özüdür,
İfâdeler, anlayanın sözüdür..
O özü, söz ile yazdı ki, Seyrî,
Geçmişle gelecek, birlikte diri…