İSLÂM MEDENİYETİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ İLE BATI MEDENİYETİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Dr. Med. Naif ÖZKUL

Kaynağı: İlâhî vahiy olan Kur’ân-ı Kerim + Sünnet-i Seniyye.

• İslâm iktisadında israf yoktur, tasarruf vardır. Maddecilik, gösteriş yoktur.

• İslâm’da mülk Allâh’ındır.1

• İslâm iktisadında emeğin karşılığı vardır, emek değerlidir.

• Fâize ihtiyaç duymayan, dengeleri koruyan, kaynakları en gerekli alanlara kanalize eden tek dindir.

• İslâm iktisat modeli; kapitalizmin istemediği mânevî boyutunu da devreye sokarak insanı maddenin kölesi değil, hâkimi yapar.

• İslâm iktisadı, paradan daha kuvvetli olan insânî değerlere ehemmiyet verir. Yalnız üretime değil, âdil paylaşıma da yansıtarak, «tabiî şartlar»da üretimi, verimi, ürünü çoğaltır.

• Sömürü, hortumculuk, vurgun ve soygunculuk; bu ekonomi ile bertaraf edilir.

• Radikal İslâm diye bir şey olamaz. Bu, batıda yapılan bir yakıştırmadır.

• İslâm’ın maddeci sistemlerle bir alâkası olamaz. Onların yaptığı, emperyalizmin (sömürünün) karşısında duran ve tek rakipleri olan İslâm’ı yıpratmaktır.

• Osmanlı döneminde I. Murad Hüdâvendigâr; Balkanlara geçmiş, Kosova Meydan Muharebesi’ni kazanmıştır.

Ancak oralarda oturan sivil halkın kilisesine, manastırına dokunmamış; bilâkis oralara çeşme, köprü, cami, kervansaray inşa ettirerek yatırım yapmıştır. Onlara askerlik vazifesi de yaptırmamıştır. Buna karşılık bu ehl-i zimmetten cizye adıyla mâkul bir ölçüde vergi almıştır. Bunlar, servet vergisi vermemişlerdir.

• İslâm’ın demokrasisi, ekonomisi, eğitimi kendi içinde tutarlı bir bütündür. Bunlardan biri eksik olursa o, İslâm değildir. Barışın bütün temellerini kuran, yayan İslâm’ın kökleri zaten ılımlıdır.

Selâhaddin Eyyûbî, 88 sene sonra M.S. 1187’de Kudüs’ü tekrar fethedince halkına dokunmamış, sadece azgınlık yapanları, sınır dışı etmişti.

• İslâm; madde kadar rûha ve mâneviyâta da ehemmiyet vermiş, Allâh’a inancı esas tutmuştur. Çünkü insan, ruh ve beden oluşumundan yaratılmıştır.

Hattâ İslâm, rûha ve mâneviyâta daha çok ağırlık vermiştir. Çünkü insan, ancak iç âlemini itmi’nâna erdirince huzura kavuşabilir.

• İslâm, aynı zamanda bir «Temizlik» medeniyetidir.

Asırlar süren Orta Çağ’da bile İslâm; Endülüs’te yüzlerce hamam inşa ederek, nezâfetin, temizliğin sembolü olmuştur.

İslâm âleminde bir, ikiyi geçmeyen salgın hastalığa mukabil; batıda onlarca salgın, büyük kitleleri vurmuştur.

• Peygamber Efendimiz, vebâ hastalığının olduğu yere gitmemeyi, orada bulunanların da dışarı çıkmamasını emrederek ilk defa «Karantina» esasını ortaya koymuştur. Hazret-i Ömer de Şam’a giderken vebâ hastalığının zuhur ettiğini duyunca, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazretleri’nin hadîs-i şerîfini hatırlayarak geri dönmüştür. (Buhârî, Tıb, 30; Müslim, Selâm, 98; Ahmet, III, 416)

_________________

1 Osman Nûri TOPBAŞ, İslâm-Îman-İbâdet, İstanbul, 2009, s. 286.

Kaynağı: Batı medeniyeti formüle edilecek olursa: Yunan aklı + Roma düzeni + hıristiyan ahlâk ve hassasiyeti = Greko-Lâtin medeniyeti.2

• Batı kapitalizminde; maddecilik, israf ve gösteriş zirveye çıkar.

• Batıda mülk; kapitalizmde ferdin, komünizmde devletindir.

• Sömürünün bin bir çeşidine rastlanır. Bu sistem, bir azınlığı sürekli maddî yönden zenginleştirirken, diğer çoğunluğu yoksullaştırmaktadır.

• Maddeyi tanrılaştıran batı, buna mânevî boşluğu da ekleyerek; insanları tahrip etmektedir.

• Bu maddeci, dengesiz, sömürücü düzenin tahribatı sadece ekonomik alanla sınırlı değildir. İnsanlar arasındaki birliği ve bütünlüğü de bozar.

• Kapitalizm, aynı zamanda bir çevre düşmanıdır. Kâinattaki tabiî güzelliği bozmuştur. Ormana, denize, havaya bakarsak; bunu hemen anlarız. Ozon tabakasını bozmuş, atom artıklarıyla denizleri kirletmiş, çevre ve hava kirliliğine sebep olmuş, meyve ve sebzelerin genetiğini bozarak kalitesiz ürünler yetiştirmiş, dolayısıyla halk sağlığını menfî yönde etkilemiştir.

• Allah -celle celâlühû-’nun yerine; madde ve parayı tanrılaştıran, putlaştıran aynı batı; zihinlerini esir aldığı ve vicdanlarını satın aldığı, kalem erbabını kendisine hizmet ettirir.

Batı, sömürücüdür (emperyalisttir) ve işgalcidir. Filistin, Irak, Afganistan işgal altındadır.

Pakistan’da yaşananlar, Afrika’da akan kan, müslümanlara aittir.

• 17. yüzyılda Afrika’yı parselleyenler batılılardı. Lâtin Güney Amerika işgal edildi. Oranın zenginliklerine el koyup, yerlilerini öldürenler yine batılılardı.

• Emperyalistlerin cürümleri, bunlarla da sınırlı değil; bir de yazar-çizer tayfaları var. Bunlar televizyon ekranlarında bize ait olmayan şeyler eklemekle milletin kafasını bulandırırlar. Siyasî İslâm, Light İslâm, Radikal İslâm yakıştırmaları ile çirkin bir propaganda yürütürler.

• Terörü doğuran müessir, kapitalizmdir, aynı zamanda üretip besleyendir de.

• Batılılar M.S. 1099’da 3. Haçlı Seferi’nde Kudüs’ü işgal ettiklerinde, halkını kılıçtan geçirip, 70 bin kişiyi katletmişlerdir.

• Pozitivizm ile batı, maddeyi ön plâna almış; insanın rûhunu inkâr eder duruma düşmüştür. Dolayısıyla kiliseye inancı tükenmiş, ateizme sürüklenmiştir. Bunun sonucunda büyük rûhî bunalımlara dûçâr olmuş ve intiharlar artmıştır. Bu yüzden Pozitivizm, batı için talihsiz bir devir olmuştur.

• Batı, Orta Çağ’da asırlarca temizlikten uzak bir hayat yaşadığı için, sârî (bulaşıcı) hastalıklara; vebâ gibi kitlelerde oluşan epidemilere ve onlarca salgınlara mâruz kaldı. Meşhur «Versay» Sarayı’nın uzun zaman tuvaleti ve banyosu yoktu. (http://www.wikipedia.org/wiki/Versay_Saraya)

• Pozitivizm ile batı, Orta Çağ kilisesinden; aklın intikamını almak maksadıyla ortaya atılmışsa da, bu, batı için talihsiz bir yıkım olmuştur.

O zamanlar kilise; “Dünya, yuvarlak.” dediği için Galile’yi idama mahkûm ediyordu. İspanyol doktor Cervantes, engizisyon mahkemelerinde öldürüldü. İtalyan doktor, Bruno, doğru söylediği için öldürüldü. Bütün bunlar, Pozitivizm’in çıkış sebebi oldu.

Ancak Pozitivizm’le batı, mânevî hayattan sıyrılmış, sadece beş duyusunu kullanan ve onlar çerçevesinde düşünen, öteleri göremeyen, derin düşünemeyen bir insan derekesine düşmüş ve ateizme kaymıştır. Bu, batı için büyük bir kayıp olmuştur. Madde plânında, şekilde, plâstik sanatlarda ilerleyen batı; mânevî alanda rûhunu kaybetmiş, sadece beslenen, yiyen, içen, eğlenen bir insan durumuna düşmüştür. Bunun sonunda batıda ağır bunalımlar yaşanmış ve intiharlar artmıştır.

Pozitivizmde insan, beş duyuyla düşünen, bunun ötesini (fizik ötesini) kabul etmeyen, inanmayan, rûhunu kaybetmiş bir beden gibidir.

• Batı, teknolojiyle de insanlığa huzur getirememiştir. Bugün kullanılan kitle imhâ silâhlarını düşünelim. Bunlar, insanlara hiç hayal edemeyecekleri zararları vermiştir.

Teknolojinin zâhiren modernizm ve refah görüntüsü var ise, esasta atom bombasının ve diğer kitle imha silâhlarının keşfiyle insanlığa ne getirip, neler götürdüğü iyi düşünülmelidir. Aslında bunlar, insanlık için bir tehdit unsuru olmuş, huşû ve huzurunu alıp götürmüş, onun sadece madde plânına destek vermiştir. Bu da insanı tatmine yetmemiştir…

_________________

2 Necip Fazıl KISAKÜREK, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu.