İNTİHAL İHTİMALİ

Sadettin KAPLAN sadettinkaplan@gmail.com

Halk edebiyatımızda saz şairlerinin sürdürdükleri bir gelenek vardır. «Usta» gözetiminde yetişip de ustalaşan saz şairi, bu geleneğe uyarak il il dolaşır ve halk kahvehânelerinde, köy odalarında veya meydanlarda manzûmelerini saz eşliğinde çalıp çığırırlar. En azından eskiden öyleydi…

Bu âşıkların, manzûmelerini bir yerlere yazmaları da eksiklik ve geleneğe aykırı sayılırdı. Onlar, şiirlerini ya irticâlî olarak söyler, ya da önceden dizdikleri manzûmelerini ezberlerinden söylerlerdi…

Ancak, gittikleri yörelerdeki şiir sever kimseler; bunları dinler, sonra da hoşlarına gidenleri «cönk» adı verilen defterlere kaydederlerdi… Ne yazık ki, bu geleneğin bazı sakıncaları vardır. Halk, köylerine gelen bir âşığın manzûmesi içinde geçen mahallî bazı söz ya da ifadeleri anlayamadığı zaman, bu söz veya ifadeyi kendi muhitinde kullanılan bir sözle değiştirebilirdi.

Halk denen arşiv; gelip giden âşıkları da, onlardan dinlediklerini de zaman içinde birbirine karıştırır, belleklerinde kalanlarla bir bakıma yepyeni koşmalar, semâîler üretebilirdi. Ve çoğu kez böyle de olmuştur. Yapılan araştırmalar, araştırmacıların ne kadar zor bir işe kalkıştıklarını ortaya koymuştur…

Günümüzde, bazı yörelerde Karacaoğlan’a ait olduğu söylenen bir koşma, bir başka yörede bir başka ozanın adıyla söylenir. Üstelik ya kelimesi kelimesine aynı ya da bazı değişikliklere uğramış olarak…

Önümde iki koşma var. Biri Âşık Dertli, diğeri Âşık Seyrânî’ye ait. Daha doğrusu, bir koşma iki halk ozanına mal edilmiş durumda… Aralarında çok az fark olan bu iki koşma, belki de aynı koşmadır.

İki ozan da çok ünlü… Bir intihâle tenezzül edecek kimseler değiller, diye düşünmek ve ummak istiyoruz… Biraz yaş farkıyla ikisi de aynı çağın sanatkârları…

Âşık Dertli, (1772-1845) yılları arasında, Âşık Seyrânî ise (1807-1866) yılları arasında yaşamış… Dertli, Bolu ilinin Gerede ilçesi Sahnalar köyünde; Seyrânî, Kayseri ilinin Develi ilçesinde doğmuş.

Bir edebî intihal ihtimalini düşünmek istemesek de, araştırmalarda ne büyük yanlışlıklar ve aksaklıkların ortaya çıkabileceğini göstermesi açısından her iki koşmayı yorumsuz olarak sunmayı uygun gördük. Her iki halk şairimizi de rahmetle anarak…

______________

NOT: Cemil YENER, Türk Halk Edebiyatı Antolojisi, İstanbul 1973, s. 121 ve 149’dan alınmıştır…

ÂŞIK DERTLİ’NİN KOŞMASI

Girdâb-ı mihnette kapandın kaldın,
Vermedin bir yandan ses kara bahtım…
Anladım gafilsin uykuya daldın,
Deli poyraz gibi es kara bahtım…

Âlemde bir candan korkulmaz iken,
Pençenden kimseler kurtulmaz iken,
Aslana kaplana yırtılmaz iken,
Deldirdin tilkiye pes kara bahtım…

Dertliyâ, çıkar mı bu işin ucu,
Şimdi fark eden yok altını, tuncu,
Evvel beğenmezdin mesti, pabucu,
Verdirdin çarığa mes kara bahtım…

ÂŞIK SEYRÂNÎ’NİN KOŞMASI

Nice defterlerden ismim sildirdim,
Gelmedi hiç senden ses kara bahtım..
Bahtın gemisinde yelken yok bildin,
Durma lodos gibi es kara bahtım…

Âlem yıkıcıdır, yoktur yapıcı,
Kimi cellât olmuş, kimi kapıcı,
Ezel giymez iken mesti, pabucu,
Verdirdin çarığa mes kara bahtım…

Ağır meclislerde sıkılmaz iken,
Mengeneye versen bükülmez iken,
Seyrânî aslana yıkılmaz iken,
Derdinden tilkiye pes kara bahtım.