NİÇİN İNŞÂALLAH DEMELİYİZ?
Mehmet DERE mehmet.deri@gmail.com
İnşâallah, Allah dilerse/isterse, Allah izin verirse anlamına gelen bir kelime olup, yapılacak herhangi bir şey hususunda, işi Allâh’ın iradesine bırakmak mânâsını taşır.1
Kâinatta her şey Allâh’ın ilmi, iradesi ve takdiri ile meydana gelir. Şöyle ki Allah, her şeyi sonsuz ilminin, sınırsız ve mutlak iradesinin bir tecellîsi olarak dileği zamanda yaratmıştır. Bu âlemde olmuş ve olacak ne varsa hepsi Allâh’ın ilmi (Allâh’ın ilim sıfatı) ve dilemesi/istemesi (Allâh’ın irade sıfatı) ile olmuş ve olacaktır. (Bkz. el-Mâide, 5/1; Hûd, 11/107; el-Kasas, 28/68; Yâsin, 36/82)
Allâh’ın her dilediği/istediği olur, dilemediği/istemediği olmaz.
“Allah dilediğini/istediğini yaratır. Bir işin olmasına hükmederse ona «Ol!» der ve o iş ânında oluverir.” (Âl-i İmrân, 3/47; el-En‘âm, 6/73; en-Nahl, 16/40; Meryem, 19/35; Yâsin, 36/82; el-Mü’min 40/68) Allah, sonsuz ilmiyle her şeyi bildiği ve sınırsız mutlak irade sahibi olduğu için O’nun dilediği/istediği her şey ânında meydana gelir.2
Mekke döneminde müşrikler, Nâdir bin Hâris ve Ukbe bin Ebû Muayt’ı Medine’de bulunan Yahudi bilginlere Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in peygamberliği hakkında akıl danışmak üzere Medine’ye gönderirler. Yahudiler de bu heyet üyelerine Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e üç şey hakkında; ashab-ı kehf, Zülkarneyn ve ruh hakkında soru sormalarını, eğer Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bunları bilirse O’nun peygamber olduğunu, bilemezse peygamber olmadığını söylerler. Bu iki kişi Medine’den Mekke’ye döndükten sonra müşrikler Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyh ve sellem-’e gelerek bu soruları sorarlar. Kâinatın Efendisi Peygamberimiz -sallâllâhu aleyh ve sellem- de;
“Yarın bu soruları cevaplayacağım.” der. Ancak kendisine on beş gün sonra bu sorulara cevap veren ayetler nâzil olur.3
İki Cihanın Efendisi Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mekkeli müşriklerin bu sorularına; «inşâallah/Allah dilerse yarın cevap veririm.» demediği için yüce Rabbimiz tarafından ikaz edilmiş ve kendisine şu âyetler nâzil olmuştur:
“Hiçbir şey için «inşâallah/Allah dilerse» demeden; «Ben yarın şu işi yapacağım» deme. Bunu unuttuğun zaman Allâh’ı an ve; «Umarım ki Rabbim beni, doğruya bundan daha yakın olan bir yola iletir.» de.” (el-Kehf, 18/23-24)
Bu âyet Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şahsında aslında kıyâmete kadar bütün müslümanlara bir uyarıdır. Zira yapılacak bir işte; «inşâallah/Allah izin verirse» demek İslâmî bir edepten olduğu gibi, Allâh’ın sonsuz ilmini, sınırsız ve mutlak iradesini tasdiktir, Allâh’a tevekküldür, O’na boyun eğmek ve O’ndan yardım istemek demektir. Bu sebeple biz müslümanlar, gelecekte bir iş, görev yapacağımız zaman «inşâallah/Allah dilerse» demeliyiz. Böylece Allâh’ın iradesini ve kudretini ikrar edip Rabbimizden yardım ve müsaade istemiş oluruz.4
Anlatacağımız şu gerçek hikâye, konumuzun daha iyi ve müşahhas bir şekilde anlaşılmasını sağlayacaktır.
Vatandaşın birisi, bir akşam hanımına;
“–Yarın hava yağmur olursa değirmene, hava güneşli olursa çifte gideceğim.” der. Hanımı;
“–İnşâallah de, bey!” der.
Adam, bir an gaflete kapılır ve;
“–Bunun «inşâallâh»ı «mâşâallâh»ı mı olur? Hava ya yağmurlu olur veya güneşli olur.” diye hanımına sertçe cevap verir. Hanımı;
“–Olsun, sen yine de inşâallah de. Üçüncü bir şey de olabilir.” der.
Sabah olduğunda evin kapısı hızlı hızlı çalınır. Kapıyı açtığında kapıda iki atlı görünür. Atlılar;
“–Falanca köyün yolu nerede?” diye adama sorarlar. Adam köyü iyi tarif edemeyince adama bir kamçı indirip;
“Düş önümüze!” derler. Adamı götürüp, ta akşama kadar köyü bulana dek gezdirirler. Adam, akşam vakti evine gelip evinin kapısını çalar. Hanımı;
“–Kim o?” diye sorar. Adam;
“–İnşâallah benim. Aç hanım aç. İnşâallah benim.” diye mırıldanarak cevap verir.5
Sonuç olarak söylemek gerekirse; biz müslümanlar yapacağımız her işte; «inşâallah/Allah izin verirse» demeliyiz. Çünkü inşâallah demek, İslâmî bir terbiyeden olduğu gibi Allâh’ın sonsuz ilmini ve sınırsız mutlak iradesini tasdik, Allah’tan yardım ve izin isteme, O’na tevekkül etmek mânâsını da taşımaktadır.
___________________________
1 Durmuş ÖZBEK, «İnşâallah», DİA, c. 22, TDV. Yay., İstanbul 2000, s. 342; Komisyon, «İnşâallah», Şâmil İslâm Ans., c. 4, İstanbul 2000, s. 112; Mehmet DOĞAN, Büyük Türkçe Sözlük, 11. basım, İz Yay., İstanbul 1996, s. 547
2 Yusuf Şevki YAVUZ, «İrade», DİA, c. 22, TDV. Yay., İstanbul, 2000, s. 322; Yusuf Şevki YAVUZ, «İlim» , DİA, c. 22, s. 108; Cengiz YAĞCI, «Allah» Subûtî Sıfatlar, Şâmil İslâm Ans, c. 1, İstanbul 2000, s. 168
3 Elmalılı Hamdi YAZIR, Hak Dîni Kur’ân Dili, Çelik-Şûrâ Yay., İstanbul 1993, s. 149; Komisyon, Kur’ân Yolu, Tefsir-Meâl, c. 2, 2. basım, DİB. Yay., Ankara 2006, s. 548
4 İsmail KARAGÖZ, «İnşâallah», İslâmî Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yay., Ankara 2006, s. 318; Özbek, age., s. 343
5 Selim GÜNDÜZALP, Yaşanmış Öyküler, Zafer Yay., İstanbul 2004, s. 108.