TARİH ŞUURU

Zahit GENÇ zahitgenc@gmail.com

İnsanlığa fert ve toplum olarak büyük faydalar sağlayan ilimlerin en önemlilerinden birisi de «tarih ilmi»dir.

İlk insandan başlayıp günümüze kadar insanları, cemiyetleri ve bunların yaşayışlarını araştırıp belgelerle ortaya koyan ve insanlık var oldukça milletlere ışık tutmaya devam edecek olan bu bilim; tarihçilerin hayal mahsulü veya düşüncelerinin bir ürünü değildir.

Bu özelliğinden dolayı; “İnsan topluluklarının yaşayışlarını, kültür ve medeniyet alanında gelişmelerini yer ve zaman göstererek bütün yönleriyle bahseden ve nakleden ilimdir.” diye tanımı yapılmıştır.

Her çeşit ilme, maddî ve mânevî değerlere muhtaç, medenî bir hâlde yaşamaya lâyık, şerefli ve değerli bir varlık olarak yaratılan insanları birlik-beraberlik içinde tutan, bağımsız ve güçlü olmasını sağlayan, huzur ve emniyet ortamını temin eden birtakım değerler vardır. Bunlar bir milletin daimî olarak ayakta kalmasını sağlayan önemli güç kaynaklarıdır.

Bir devlet; dil, din, vatan, bayrak ve tarih gibi değerlerine sahip olmanın ve bunları korumanın şuuruna ne kadar çok ererse, tarih sahnesinde var olma süresi de o kadar uzun olur.

Düşmanlarımız bu gerçekleri iyi bildikleri için can alıcı noktalara saldırarak, her çeşit basın-yayın organlarıyla aile yapımızı, ahlâkımızı, töremizi, tarihimizi yok etmeye çalışmaktadır. Bunların tarih düşmanlığının altında yatan bir gerçek daha var o da İslâm düşmanlığıdır. Çünkü millet olarak İslâm’la yoğurulmuş bir geçmişimiz vardır.

Uzun ömürlü bir devlet ve millet olmak için geleceğin büyükleri olan çocuklarımıza tarih sevgisi ve bilgisi verilmeli ve bilhassa millî tarihimiz iyice öğretilmelidir. Geçmişteki olayları bilmeden gelecek hakkında fikir yürütmek, birtakım sezgilerde bulunmak çok zordur.

Tarih, geçmişte yaşanmış olayların kuru bir ifadesi değildir. Tarih; fertlerin, toplumların, milletlerin örflerini, âdetlerini, kültürünü, sanatını, düşüncelerini, duygularını, savaşlarını, acılarını, sevinçlerini, heyecanlarını, hedeflerini geçmişten geleceğe aktaran ve içinde saklayan çok değerli hayat tecrübeleri toplamıdır. Bu yönüyle çok kıymetli bir hazinedir.

Bu gibi sebeplerden dolayı her toplum; tarihini bilmeye, gençlerine öğretmeye, gelecek nesillere aktarmaya mecburdur. Tarihsiz millet, talihsiz, köksüz ve öksüz bir millettir. Bu özelliğinden ve öneminden dolayı bazı İslâm âlimleri; «Tarih ilmini öğrenmek vâcib.» demişlerdir.

Tabiî güzelliklerin korunması bir vatan için ne kadar gerekli ise, tarihî eserlerin de gözümüz gibi korunması ve gelecek nesillere ulaştırılması o kadar önemlidir.

Diyebiliriz ki, dünya kültür şehri diye övündüğümüz İstanbul’u İstanbul yapan sadece tabiî güzellikleri değildir. Belki bunlardan daha önemli olan tarihî değeridir.

Bugün Sultanahmet, Süleymaniye, Fatih Camileri, Eyüp Sultan, Aziz Mahmud Hüdâyî Camii ve türbeleri, Topkapı Sarayı ve müzesi ve bunlar gibi nice camiler, minareler, medreseler, hanlar, hamamlar, saraylar ve türbeler olmasaydı; İstanbul böyle güzel İstanbul olmazdı.

Nice sultan, ulemâ, edip ve sanatkârları içinde barındıran bu İstanbul ki; milletimizin, asırların birikimi olan hayat tecrübelerinin, kültür ve sanatımızın merkezi olmuştur.

Bir milletin acılarını, sevinçlerini, ümitlerini, şahlanışlarını ya da yıkılışlarını görmek isteyen; yine bir toplumun sanatını, kültürünü, eserlerini bilmek isteyen tarihe bakmalıdır. Çünkü tarih bir milletin hâfızasıdır.

Orta Asya Türk Tarihi, Selçuklu, Osmanlı ve cumhuriyet tarihi gibi milletimizin asırlar içinde yaşadığı devirleri ayrı ayrı öğrenmemiz gerektiği gibi; İslâm tarihi, dünya tarihi gibi tüm insanlık tarihini de okuyup öğrenmeliyiz. Geçmiş ve gelecek arasında köprü kurabilmek, mukayese yapabilmek, fikir üretebilmek, yeni hedefler belirleyebilmek ve millî bir şuur sahibi olmak için bunlar gereklidir.

Bir millet için kendi tarihini bilmeyen, kendi tarihinden yüz çeviren hattâ daha kötüsü kendi tarihine düşman olan bir nesil görmek kadar acı bir şey olamaz.

Gençliğimizi şuurlu bir şekilde yetiştirirsek, ancak o zaman geleceğimize güvenle bakabiliriz. Yoksa bayrağımızı, vatanımızı ve diğer değerlerimizi koruyamayız.

Şuurlu olmak, bizlere faydalı olan bütün değerlerin kıymetini bilmek ve onları korumada taviz vermemektir. Bunların yaşatılması ve devamı için gayret gösterip fedâkâr ve uyanık olmaktır. Bunun zıddı gaflet, basîretsizlik, kısır düşünce ve dar görüşlülüktür. Bunlar ise bir millet için yıkımdır. Bayrağı basit bir bez, vatanı kuru bir toprak parçası olmaktan, tarihi lüzumsuz bilgiler olarak değerlendirmekten kurtaran bu şuurdur.

Tarih ilmi sayesinde; milletlerin karakterleri, hile ve oyunları, idealleri öğrenilir. Yani bu ilim sayesinde geçmişte yaşanan olaylardan gelecek için dersler çıkarılır, ibret alınır ve aynı hatalara düşülmez. Ayrıca bu ilim insanlarda vatan, millet, ecdat sevgisini artırır, din şuuru uyandırır.

Bu kadar çok faydaları olan tarih ilmini gençlerimize bir şiir inceliği, bir roman üslûbuyla sevdirmeli, tiyatro ve filmlerle zevk alacağı şekilde öğretmelidir.

Tarih şuuruna sahip nesil; maddî ve mânevî bütün değerlerini sever, onları korur. Düşmandan gelecek tehlikeleri sezer, olaylardan ibret almasını bilir. İyi ile kötüyü, dostla düşmanı ayırt eder, gerçekleri daha iyi görür, isabetli kararlar verir.

Bütün bu gerçekler sebebiyle ibretler levhası, milletlerin kimliği ve hâfızası olan tarihi öğreterek, sevdirerek gençlerimize tarih şuuru kazandırmalıyız; îmanlarını, fikirlerini, zihinlerini güçlendirerek heyecanlarının canlı, hedeflerinin büyük olmasını sağlamalıyız.