Akdeniz’de Osmanlı Hâkimiyetini Perçinleyen Zafer CERBE DENİZ SAVAŞI

Can ALPGÜVENÇ alpguvenc@gmail.com

Osmanlı Devleti’nin Cerbe Adası1 ile ilk münasebetleri XV. yüzyıl sonlarındadır. O yıllarda Cerbe hâkimi olan Ebû Zekeriya Yahya, tâbî olduğu Tunus Sultanlığına karşı isyan ederek idareyi eline geçirmiş, devrin Osmanlı padişahı II. Bâyezîd’e gönderdiği mektupta, Trablusgarb’ı zapteden düşmanın Cerbe’ye saldırdığını, fakat alamadığı belirterek;

“Siz bizim halîfemizsiniz, destek bekliyoruz. Kullarınızı ihmal etmeyiniz.” demişti.

Trablusgarb’ın geri alınması için yardım talep etmiş, Sultan’a bir Kur’ân-ı Kerim, Kadı İyâz’ın eş-Şifâ isimli eseri, muhtasar bir İhyâ u Ulûmi’d-dîn, bir hadım köle ve bir mercan tesbih ile düşmandan alınmış bir kalkandan meydana gelen hediyeler göndermişti.

Cerbe, XVI. yüzyılın başlarında Oruç ve Hızır Reislerin, sonrasında ise Turgut Reis’in Batı Akdeniz harekâtında üs olarak kullanılmıştı.

***

Cerbe adı, Turgut Reis’in gösterdiği fevkalâde bir kahramanlıkla bütün dünyaya yayılmış, harika olay efsane gibi yıllarca anlatılmıştı.

Ünlü denizci, 1551 yılında Cerbe limanında sekiz gemilik filosunu kalafatlarken, büyük bir düşman donanması tarafından ablukaya alınmış, teslim olması beklenirken -İstanbul’un fethi sırasında Fatih’in yaptığı gibi- gemilerini kızaklar üzerinden kaydırıp kurtarmış, denize açılarak başka yerlerde baskınlar yapmıştı.

KANUNÎ’YE YENİLMEKTEN BIKAN KRAL!

1560 yılına gelindiğinde, ünlü Alman İmparatoru Charles Quint (Şarlken), tahttan feragat etmiş, yerini II. Philiph (Filip)’e bırakmıştı. Feragatinin tek sebebi, Kanunî’ye karşı her teşebbüsünde mağlûp olması, hattâ onun en küçük sancakbeyi karşısında bile kahredici hezimetlere uğramasıydı. Kral Filip, Cerbe’ye yapılacak bir baskınla Akdeniz’deki Türk donanmasına ders vermeyi düşünüyor; bu durum, Avrupa kamuoyu tarafından da büyük bir heyecanla arzu ediliyordu. Cerbe kalesini düşürüp yıkmaya ve Trablusgarb’ı işgale karar verildi.2

Bir müddet sonra İspanya, Papalık, Ceneviz, Floransa, Malta, Sicilya, Napoli ve Monako prensliği tarafından 200 parça gemi teçhiz edilerek ünlü kaptan Andrea Doria’nın yeğeni Giovanni’nin emrine verildi. Gemilere Avrupa’nın her yanından toplanan 30 bin asker bindirildi. Haçlı donanmasının hedefi Cerbe Adası’ydı. İspanya yönetimindeki müttefik hıristiyan donanması, 2 Mart 1560’da Cerbe önüne demir attı. Adaya asker çıkararak kaleyi kuşattı. O sırada kalede bulunan, Turgut Paşa’ya bağlı Arap şeyhi kısa süreli bir savunma savaşının ardından, 12 Mart günü teslim olmak zorunda kaldı.

Bu sırada Turgut Reis; Uluç Ali Reis emrindeki iki gemi ile Dersaâdet’e haber göndererek gelişmeleri anlatmış, Osmanlı donanmasının haçlı armadasını imha etmesinin lüzumundan söz etmişti.

ŞEYTAN ORDUSU FERYAT EDİP KAÇIYORDU!

Kaptan-ı derya Piyâle Paşa, 28 Mart günü 120 kadırgadan meydana gelen kudretli bir donanma-yı hümâyun ile İstanbul’dan hareket etti. Gemiler, Modon Yarımadası’ndaki Modon üssü ile Rodos ve Midilli’den katılan teknelerle birlikte kısa zamanda Cerbe önlerine ulaştı.

***

Tersane kâtiplerinden Zekeriyyâzâde, «Cerbe Savaşı» isimli hâtırâtında şöyle anlatır:

O gün ikindi vakti bir furkata3, Cerbe önlerindeki kâfir donanmasına şu haberi uçurmuş:

“Türk gemileri buraya ulaştı… Kaleyi bırakın, yoksa bu işe yaramayan kafalarınızı keser ya da hepinizi esir ederler!” Dinsiz takımı hemen barçalarını4 kaldırıp, kıyıdan epeyce uzaklaştılar. Rüzgârın yelkenleri doldurup, gemileri yürütebileceği yerlere kadar açıldılar. Kadırgalarını 7-8 mil denize sürdüler. Serenlere Türk gemilerini gözetlemek için adamlar çıkarttılar. Lâkin gün ağarınca, donanma-yı hümâyun gemilerinin direkleri orman gibi ortaya çıkıvermiş, çok şaşırmışlardı… Var güçleriyle yelken açıp kaçmaya başladılar… Donanma gemileri de bu şeytan ordusunu feryat edip kaçar görünce, melâikenin kanatları gibi yelken açıp arkalarına düştü. Saat saat yol alarak onlara yetişti. Mel’unlar takımının gemileri iki kısma ayrılmıştı. Pis canlarını kurtarmak için; bir kısmı deniz tarafına, bir bölüğü kale tarafına döndüler.5

KARANLIKTA FİRAR EDEN DONANMA!

Kaptan-ı derya Piyâle Paşa6, kumandanları toplayarak harp kararı almıştı. Sol kanatta Uluç Ali Reis, ihtiyatta Seydi Ali Reis görevlendirildi. 11 Mayıs günü düşman donanmasının top menziline girmesi üzerine, şiddetli bir top ateşi başlatıldı. Preveze’deki muharebe taktiği aynen uygulandı. Gemilerimizin sürati, teçhizatının hafifliği ve özellikle top menzillerinin uzunluğu sebebiyle haçlı donanması ikiye ayrılmak zorunda kaldı. Üç gün süren deniz savaşında düşmanın 19 kadırgasına el konulmuş, 26 barçası tahrip edilmiş, 70 civarında gemisi batırılmıştı. Haçlı donanması kaçıyordu. On bir kadırga Cerbe Kalesi’ne sığınmak zorunda kalmıştı. Düşmanın insan kaybı 20 bini, esir sayısı 5 bini bulmuştu. Osmanlı kayıpları ise birkaç gemiyle bin kadar şehidden ibaretti.

Haçlılar; bu dehşetli muharebeden kurtarabildiği, yarıdan çoğu yaralanmış tekneleriyle hiçbir kazanç elde edemeden savaş alanını terk etmiş, karanlıktan faydalanarak firar etmişti.

Ünlü kaptan Andrea Doria çok yaşlanmıştı. Bu fecî haberi alınca çok sarsılmış, kiliseye gidip ağlamış, rivâyete göre üzüntüsü sebebiyle kısa bir müddet sonra da ölmüştü.

SULTAN’IN YÜZÜNDE GURUR YOKTU!

Piyâle ve Turgut Paşaların emrinde İstanbul’a gelen donanma-yı hümâyun, burada büyük bir merasimle karşılanmıştı. İlk Osmanlı kadırgası, haçlı donanmasının Hazret-i İsa’nın çarmıha gerilmiş tasvirini taşıyan büyük bayrağını denizde sürüyerek ilerliyor, bunları diğer hıristiyan bayraklarını aynı tarzda sürükleyen gemiler izliyordu. Düşmandan ele geçirilen gemiler, direksiz ve dümensiz yedekte çekiliyor, Kaptan Paşa gemisinin arkasında, esir edilen düşman kumandanları ve asilzadeleri yer alıyordu. Toplarını ateşleyerek alay köşkündeki padişahı selâmlayan donanmanın haşmeti Sultan Süleyman’ın üzerinde en küçük bir gurur işareti doğurmamıştı. Buna hayret eden Avusturya elçisi Busbecq, Sultan’ın vezir ve sefirlere;

“İnsan, bunları görüp gurur ve kibre kapılmamalı, her şeyin Cenâb-ı Hakk’ın inâyetinde olduğunu düşünüp Allâh’a şükretmelidir.” dediğini kaydetmektedir.7

Türk denizcilik tarihinin şanlı muharebelerinden olan Cerbe Zaferi, Akdeniz’deki Osmanlı hâkimiyetini kuvvetlendirmiş ve perçinlemiştir.

___________________

1 Cerbe, Akdeniz’de Tunus’un doğusundaki Kâbis körfezinde, ana karanın 2 kilometre uzağında yer alan bir ada olup, boğazın en dar yerinde karayolu ile Tunus’a bağlanmıştır.
2 Ziya Nur AKSUN, Osmanlı Tarihi, İstanbul, 1994, c. I, s. 325.
3 Daha çok haberleşmede kullanılan bir çeşit savaş gemisi.
4 Bir tür korsan ya da savaş gemisi.
5 Zekeriyyâzâde, Ferah Cerbe Savaşı, İstanbul 1980, s. 50-51.
6 1526’da yapılan Mohaç muharebesi sırasında esir edilen Piyâle, Başdefterdar İskender Çelebi’nin mâiyetinde iken, 1535’te saraya alındı. 1555’te Gelibolu sancakbeyi olarak kaptanlığa getirildi. Piyâle Bey, 1557 yılında emrindeki 100’den fazla kadırgadan meydana gelen donanmasıyla İspanya’nın işgali altındaki Tunus’un Benzert şehrini fethetti. Bu başarısı üzerine Cezayir-i Bahr-i Sefîd beylerbeyliğine tayin edildi. 1560 Mayıs’ında Cerbe Zaferi’ni kazanmasından sonra da Şehzade Selim’in kızı Gevher Sultan’la evlendirildi. 1565’te 240 parça gemiden oluşan donanmanın kumandanı olarak Malta Seferi’ne katıldı. 1566’da Sakız Adası’nı fetheden Paşa’ya «Gazi» unvânı verildi. Daha sonra kubbe vezirliğine getirilen Piyâle Paşa, İstanbul Muhafızlığı da yaptı. 21 Ocak 1578’de İstanbul’da vefat eden Paşa, Kasımpaşa’da kendi yaptırdığı caminin hazîresinde medfundur. (Piyâle Paşa, İdris BOSTAN, DİA, İstanbul, 2007, c. XXXIV, s. 296-297)
7 Aksun, c. I, s. 326.