ÜSKÜDAR III. AHMED MEYDAN ÇEŞMESİ

Can ALPGÜVENÇ alpguvenc@gmail.com

Biblo kadar zarif ve güzel olan bu muhteşem eser; Paşa Limanı Caddesi’yle Hâkimiyet-i Milliye Caddesi’nin kesiştiği yerde, Üsküdar İskele Meydanı’ndadır. Deniz tarafından bakıldığında, arkasında ve sol tarafında Mihrimah Sultan Camii görülür.

Üsküdar’ın sembol eserlerinden biri olan bu âbidevî meydan çeşmesi, 1728-29 (h. 1141) tarihleri arasında, Şerefâbad Kasrı’nın yapımından kısa bir zaman sonra, Sultan III. Ahmed tarafından annesi Râbia Gülnûş Emetullah Sultan’ın rûhu için (v. 1715) Hassa Mimarı Kayserili Mehmed Ağa’ya1 yaptırılmıştır. 1710 yılında inşa edilen Yeni Vâlide Camii’nin hafriyatından çıkarılan topraklar; Üsküdar kıyısından denize dökülmüş, doldurulan bu alanda daha sonra (1728) muhteşem güzellikteki bu meydan çeşmesi yükselmiştir. Çeşmenin az ötesinde sağda, Gülnûş Sultan’ın türbesiyle kendi hayratı olan Yeni Vâlide Camii ve külliyesi (Vâlide-i Cedid) yer almaktadır.

«KUZU ÇEŞMECİKLERİ»

Bir meydan çeşmesi olan Sultan III. Ahmed Çeşmesi, dört cepheye sahiptir. Ancak; köşelere eklenen ve «kuzu çeşmeciği» tabir edilen zarif çeşmelerin yerleştiği dar ve küçük alanlar da sayılırsa, cephe sayısı sekize çıkar. Bu güzel görünümlü çeşmeciklerin her iki yanına burmalı sütuncuklar ilâve edilmiş, her birine normal insan boyunun ulaşabileceği yükseklikte birer musluk ile altlarına çıkıntı hâlinde yalaklar konulmuştur. Mermer (taş) işçiliğinin birer şâheseri olan bu yalaklar ve alt destekleri, alınlıklardaki tavuskuyruğu biçimindeki şekiller, istalâktitli çıkmalar ve ayna taşını çevreleyen Rûmî kabartma tezyinat; çeşmeciklere son derece zevkli ve apayrı bir manzara kazandırmaktadır.2

***

Som mermerden yapılmış olan çeşmenin asıl yüzü, diğer cephelere göre daha zengin tezyinata sahip olması ve padişahın hattı ile yazılan kitâbenin bu tarafta bulunması sebebiyle denize bakan tarafıdır. Köşeleri pahlı bir kare biçiminde olan çeşmenin her yüzünde ortada sivri kemerli bir çeşme nişi (girintisi) görülmektedir. Yalnız esas cephede, çeşme nişinin sağ ve soluna mihrap biçiminde birer niş daha ilâve edilmiş, niş duvarına simetri ekseni üzerinde çiçekli bir rozet yerleştirilmiştir. İçinde gül, kasımpatı ve lâlelerden meydana gelen birer demetin bulunduğu uzun boyunlu, şiş gövdeli vazolar, nişin iki yanında cephe tasarımının zarif unsurları olarak yer almaktadır.3

MUHAMMED -SALLÂLLÂHU ALEYHİ VE SELLEM-’İN ELİYLE…

Çeşmenin kemeri üzerinde tek satır hâlinde hazırlanmış, iki mısralı şu beyit okunmaktadır:

Didi Hân Ahmed ile bile İbrâhîm târîhin
Suvardı âlemi dest-i Muhammed’le cevâd Allah4

Sultan III. Ahmed ile Sadrazam İbrahim Paşa’nın beraber hazırladıkları ve Sultan Ahmed’in celî sülüs hattıyla yazdığı bu tarih beytinin altında padişahın imzası bulunmakta, imza «Ahmed İbn-i Mehmed Han» diye okunmakta, beyit, ebced hesabıyla h. 1141 tarihine işaret etmektedir.5

***

Süslemeleri bakımından muhteşem güzellikte bir yapı olan çeşmede, dönemin önemli şairlerinin beyitleri bir araya gelmiştir. Kitâbelerden biri şair Nedim’in, diğerleri şair Şakir ve Rahmî’nindir. Her üçü de tâlik hatlı olup h. 1141 tarihini göstermektedir.

Çeşmenin sağ tarafında, Yeni Cami’ye bakan cephesindeki ayna taşı da, esas cephede olduğu gibi süslemelerle tezyin edilmiştir; fakat daha sadedir. Kemer üzerinde, şair Şakir’in dokuz satır hâlinde hazırladığı on sekiz mısralı bir kitâbe bulunmaktadır. Kitâbenin son beyti şöyledir:

Tamâm oldukda atşâne didi târîhini Şâkir
Gel iç mâ-i hayâtı çeşme-i Sultân Ahmed’den (1141)6

***

Esas yüzüne göre çeşmenin sol yan cephesi de, sağ yüzün bir benzeri olup kemerinin üzerinde şair Nedim’in7 dokuz satır hâlinde hazırladığı on sekiz mısralı kitâbe bulunmaktadır. Kitâbenin son beyti şöyledir:

Bu mısra(y)la Nedîmâ söyledi târîh-i itmâmın
Bu şehri mâ ile Sultân Ahmed eyledi sîr-âb (1141)

***

Çeşmenin arka yüzünde, kemer üzerinde de yine dokuz satır hâlinde hazırlanmış on sekiz mısralı bir kitâbe yer alır ki, son beyti şöyledir:

Şâkirâ Rahmî içüb âbın didi târîhini
Hükm-i Sultan Ahmed icrâ itdi el-hak zemzemi (1141)

Bu kitâbenin güftesi şair Şakir’e, tarih mısraı şair Rahmi’ye aittir.

BİR BUÇUK METRE YÜKSELTİLDİ!

Çeşmenin üstünde geniş saçaklı ve dört yana meyilli ahşap bir çatı vardır. XIX. yüzyılda yapılan gravürlerde bu çatının ortasının bir fener gibi yüksek olduğu görülür. Sonraları bu iki kademeli çatı bozularak şimdi görünen sade örtü yapılmış; saçak kenarları da önceleri işlemeli iken, daha sonra düz bırakılmıştır. Ahşap saçak hizasında mermer istalâktitli bir korniş, çeşmeyi çepeçevre kuşatır. Bu kornişin emsalini Üsküdar Yeni Cami’nin çeşme, şadırvan ve türbesinde de görürüz.

Sultan III. Ahmed Çeşmesi 1932’de bir onarım geçirdiyse de, çeşme 1943-45 yıllarındaki meydan düzenlemesi esnasında çukurda kaldığından, 1955’te Sular İdaresi dış kaplamalarının tamamını sökerek, çeşmenin esasını teşkil eden iç duvarları 150 cm. yükseltmiş, bilâhare cephe unsurlarını yeniden monte etmişti. Üzerindeki ahşap çatıyı ise, hiç değiştirmeksizin olduğu gibi yukarıya kaldırmıştır. 1987 restorasyonunda çeşmenin cephelerinde temizlik yapılmış, saçak altlarına yeni nakışlar işlenmiştir.8

Sultan III. Ahmed Çeşmesi, Lâle Devri’nin en güzel ve zarif eserlerinden biri olup, Türk sanatında klâsik dönemin sonuna işaret etmektedir.

_____________________

1 Lâle Devri baş mimarı Kayserili Mehmed Ağa, bu eserinden başka; yalnız Üsküdar’da Cizye Muhasebecisi Halil Efendi mârifetiyle Şehzade Süleyman, Mehmed, Mustafâ, Bâyezid, Numan, Abdülhamid ve Seyfeddin Efendilerle padişah eşleri adına toplam on üç çeşme inşa etmiştir. Mehmed Ağa’nın İstanbul tarafında da eserleri vardır. Kendisi 1752’de vefat ederek Edirnekapı Mezarlığı’na defnedilmiştir.

2 M. Nermi HASKAN, Yıllar Boyu Üsküdar, İstanbul, 2001, c. III, s. 1156.

3 Ayla ÖDEKAN, «Ahmed III. Meydan Çeşmesi», Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. I, s. 116.

4 Sultan Ahmed ile İbrahim Paşa birlikte tarih düşürdüler: Cömert Allah, Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in eliyle âlemi suya kavuşturdu.

5 Osmanlı Devleti’ne 27 sene hükmeden Sultan III. Ahmed (1673-1736) son derece rakîk kalpli, münevver, güzel sanatlara meraklı, zarif, halim-selim bir padişah, usta bir hattattı. Kendi el yazısıyla dört adet Kur’ân-ı Kerim yazdığı, Bâb-ı Hümâyun’un karşısında yaptırdığı meydan çeşmesinin kitâbesinin onun eseri olduğu rivâyet edilir. Devrinin ünlü hattatı Hâfız Osman’dan ders alan Sultan III. Ahmed, celî sülüste çok başarılıydı. Yazılarına itina gösterir, onları zamanın tanınmış müzehhiplerine tezhip ettirip, kıymetini daha da arttırırdı. Üsküdar Yeni Vâlide Camii’ne de altın yaldızlı celî sülüs hat ile;

“Cennet annelerin ayağı altındadır.” ve;

“Hikmetin başı Allah korkusudur.” hadislerini yazıp müzehhip Tozkondurmaz Mustafa Ağa’ya altınla işlettirmişti. Bu nefis levhalar, -şükür ki- caminin ana mekânını süslemeye devam etmektedir. Sultan ayrıca, biri Topkapı Sarayı’nda, diğeri Yeni Cami’de olmak üzere iki kütüphane tesis etmiştir.

6 Şakir, çeşme tamamlandığında susuz kalanlara tarihini şöyle söyledi:

Gel Sultan Ahmed Çeşmesi’nden âb-ı hayâtı iç.

7 XVIII. yüzyılın ünlü şairi Nedim’in 1680’de doğduğu, soyunun Mevlânâ Celâleddîn’e kadar ulaştığı rivâyet edilir. Nedim; Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın himayesine girinceye kadar rahat yüzü görmemiş, sanatının en verimli dönemini Lâle Devri’nde (1718-1730) yaşamış, her vesile ile şiirler yazmış, İstanbul ilk defa Nedim’de, bütün güzellikleriyle şiire konu olmuştu. 1730 Ekim’inde vefat eden Nedim, Selîmiye Çiçekçi kabristanında medfundur.

8 Naci YÜNGÜL, Sultan III. Ahmed Çeşmesi, İstanbul, 1955, s. 74.