GENÇLİĞİ HAYIRLA MEŞGUL ETMEK ŞART!

GENÇLİĞİ HAYIRLA MEŞGUL ETMEK ŞART!

Gözleri görmemesine rağmen hâfızlığını ve kırâat tahsilini tamamlayan, şimdi de öğrendiklerini yeni nesle aktarmak için çırpınan bir gönül…
Amasya Suluova’da Süleyman Karagöz İrfan Kız Kur’ân Kursu’nun yapılışında büyük emekleri olan
Recep KATIRCI Hoca, sevenlerinin tabiriyle, Âmâ Hâfız ile Kur’ân tahsili üzerine, gençlik üzerine, gelecek üzerine bir hasbihâl… Zâhiren görmese de, hakikatleri gören bir göz ile…

Yüzakı: Muhterem hocam, kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?

Recep Katırcı Hocaefendi: 01 Ocak 1941 Samsun-Lâdik doğumluyum. Altı buçuk yaşında geçirdiğim menenjit hastalığı neticesinde gözlerimi kaybettim. Annemin yardımlarıyla hâfızlığımı ikmâl ettim. 12 sene de özel bir hocadan Arapça dersleri okudum. İlkokulu, ortaokulu, İmam-Hatip Lisesini dışarıdan bitirdim. Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu aşere kursunu bitirip mezun oldum. 1970’te Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu imtihanla Kur’ân kursu hocası oldum. 20 yıl burada -Suluova’da- görev yaptıktan sonra, kendi isteğimle emekliye ayrıldım. Almanya’ya gittim. Orada da 20 yıl çalıştıktan sonra döndüm. Şu an fahrî olarak kaymakamlık tasdîki ile Süleyman Karagöz İrfan Kız Kur’ân Kursumuzda hocalık yapmaktayım.

Yüzakı: Hâfızlığınızı nasıl yaptınız, hâfızlık yaptığınız dönemde ilgi çekici hâtıralarınız oldu mu?

Recep Katırcı Hocaefendi: İlk önce benim okuyacağıma kimse ihtimal vermiyordu. Anneannemden Tekâsür, annemden de Duhâ Sûresi’ne kadar okuyup ezberlemiştim. Her gün hocaya giderek derslerimi veriyordum. Duhâ Sûresi’ne gelince, bir gün hoca babamı çağırdı:

“–Oğlunu hâfız yapacağım ancak sadece benden okuyacak, hâfızlığı benden yaparsa ona bir de tarla vereceğim.” dedi.

Babam;

“–Niye böyle diyorsun?” deyince;

“–Mahallemizdeki filânca hoca, benim iyi öğrencilerimi çalıyor, onun için.” dedi. O zamana kadar ben hâfızlığı hiç düşünmemiştim. Böylece ondan hâfızlığa başladık. Ancak nasip olmadı, o hocadan değil de başka bir Kur’ân kursunda hıfzımı tamamladım. Dersleri evde annem okuyor, ben ezberliyordum. Bazen kasete okur, oradan kontrol ederdim. Böylece 14 ayda hâfızlığı bitirdim.

Yüzakı: Kur’ân kursu yapma fikri, nasıl ortaya çıktı?

Recep Katırcı Hocaefendi: 2005 veya 2006 yıllarında benim Almanya dönüşümde, birkaç arkadaşla beraber İlim Yayma Cemiyetinin bir şubesini açtık. Daha sonra Kur’ân kursu yapma fikri oluştu. Özellikle köylerde ilköğretimi bitirip de kalacak yerleri olmadığından okuyamayan birçok kızımız mevcut. Bizim Kur’ân kursu yapacağımızı öğrenen bu kursun yerinin sahibi, babasının hayrı olmak üzere; 9,5 dönümlük yeri bağışladı. Onun yanındaki bir hanım da 2,5 dönüm yer bağışladı. Yer problemini hâlledince gerekli izinleri alarak inşaata başladık.

Yüzakı: Kaç yılında başladınız hocam?

Recep Katırcı Hocaefendi: 2008’in Ağustos ayında başladık. Hamdolsun iki sene iki ay gibi kısa bir sürede kursumuzu bitirdik. İnşaat merhalesinde, başta İstanbul olmak üzere; Kayseri, Ankara, Samsun, Amasya, Suluova’dan birçok yardım geldi. 2010 yılı Ekim ayında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açılışı yapılarak eğitime başlandı. Şu an kursta 60’ın üzerinde öğrenci var. Bunların 19’u hâfızlık yapıyor. Yaz eğitimi için de 150 kadar öğrenci kayıt yaptırdı.

Yüzakı: Gençliğin hâli malûm. Gençlerimize dışarıdan pek çok zararlı şeyler veriliyor. Neslimizi olabilecek tuzaklardan korumak için neler yapılmalıdır?

Recep Katırcı Hocaefendi: Gençliğin elde tutulabilmesi için dînî eğitim şart. Bunun dışında da çeşitli derneklerin, vakıfların işin arkasını bırakmamaları gerekli. Konferans, seminer, kurs gibi şeyler hazırlamalılar. Okul dışı; çocukları, gençleri boş bırakmamalı. Onlara mutlaka İslâm merkezli bilgiler verilmesi gerek. Başka türlü, gençleri elde tutmak zor. Televizyon bir taraftan, internet bir taraftan kötülük yayıyor. Bizim İslâm’ı iyi anlatarak, sevdirerek onlara örnek olmamız gerekir.

Yüzakı: Bu açıdan kursunuzda hangi dersler okutuluyor?

Recep Katırcı Hocaefendi: Hâfızlık, Kur’ân’ı yüzünden okuma, tecvid, ibâdet, akāid, siyer-i Nebî, yani Kur’ân kursu müfredatı… Öğleden sonraları ise mütalâalar yapılıyor ve bunun yanında hobi faaliyetleri oluyor.

Meselâ öğrenciler boş zamanlarında, bayan bir hocamızın yardımıyla ebrû yapıyorlar. Eserlerini de kursumuzda sergiliyorlar. Ayrıca bir misafir nasıl ağırlanır, yemek nasıl yapılır, uygulamalı olarak sofra hazırlamayı öğreniyorlar. Dışarıdan doktor vb. bazı meslek sahiplerini çağırarak öğrencilere seminer vermelerini de sağlıyoruz. Önümüzdeki dönem için dikiş makineleri aldık, dikiş öğretmeyi düşünüyoruz. Tabiî bütün bunlar öğrencilerin dersinin olmadığı zamanlarda yapılıyor. Bunun gibi dolu dolu bir program.

Yüzakı: Anadolu’nun her tarafında, televizyonlardaki kadın programları, diziler, şarkıcılar olumsuz rol modelleri sebebiyle yozlaşmaları ve son dönemlerdeki kadın cinayetleri ve sâirenin esasında ahlâk ve din eğitiminin olmamasından kaynaklandığı söylenebilir değil mi hocam?

Recep Katırcı Hocaefendi: Elbette bütün bunlar dînî eğitimin eksikliğinden, kalplerde Allah korkusu olmamasından kaynaklanıyor. Biz burada eğitim verirken Peygamberimiz’in hanımlarının, sâliha hanımların hayat ve davranışlarını anlatıyoruz ki onlara müsbet örnek olabilsin.

Yüzakı: Hocam; zamanımızda insanların geçmişe göre maddî durumları daha iyi ama huzurlu değiller. Bir sahâbî devrini veya Osmanlı devrini düşünürsek kıyas götürmeyecek şekilde fark var. Ancak buna rağmen mutlu değiller. İnsanları huzura erdirecek, tasavvufî hayat konusunda neler söylersiniz?

Recep Katırcı Hocaefendi: Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur ki:

“Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi de maldır.” İnsanlar zenginleştikçe bu fitne artar. İslâm’dan uzaklaştıkça da fitne daha büyür. Bunun için İslâm’ı iyi öğrenip, iyi anlamak lâzım. Tasavvufî hayat, insanı bu tür fitnelere karşı en etkili koruyucudur. İslâm’ı iyi bir şekilde yaşayarak anlatırsak, onlara etkili olur.

Bugün sigaranın zararını herkes biliyor. Bütün medya, hattâ Sağlık Bakanlığı bunun üzerinde durmasına rağmen, insanları sigaradan uzaklaştıramıyorlar. Bu, inanç meselesi; insanları inandıracaksınız. Onlara sadece sağlık yönünü öğretmek yetmez, Allâh’a karşı sorumluluk yönünü de bildirirsek etkili olur. Çünkü bu dünyanın bir de ötesi vardır. Bunun için tasavvufî hayatı, gençlere indirmek lâzım. Çünkü onlar çabuk etkileniyorlar. Onlar yaşlılar gibi değil, bazı gerçekleri hemen kabul ediyor ve hayata geçiriyorlar. Bunu gözle de görmek mümkündür.

Yüzakı: Hocam değerli zamanınızı bizlere ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Recep Katırcı Hocaefendi: Biz de bu fırsat için teşekkür ediyoruz. Yüzakı Dergimizin de faaliyetlerini tebrik ediyoruz.

Yüzakı: Çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Mülâkatı yapan: Mehmet Ali VAR