EVLİYÂ ÇELEBİ

VAROĞLU (Mehmet Ali VAR) varoglu5@gmail.com

-Evliyâ Çelebi’nin doğumunun 400. yılı hâtırasına, yetmiş yıllık ömre yetmiş mısra-

Bin altı yüz on birde gelip fânî dünyaya,
Yetmiş yıl yaşayarak vâsıl oldu Mevlâ’ya.
Hoca Ahmet Yesevî, soyundan kutlu soyu,
Baba Mehmet Zıllî’den verâset nice huyu.
Kütahya’dan hicretle, yerleşmiş dedeleri,
Unkapanı’nda açmış hayata dîdeleri.
Evlerinde her zaman konuk seçkin ulemâ,
Kâh kıssalar söylenir, kâh anlatır üdebâ.
Kuyumculuk sarayda, pederinin mesleği,
Kâbe oluklarını tamirde tam desteği.
Hem Kıbrıs’ın fethine, gitmiş bir keresinde,
Süsü, Sultan Ahmet’in kapı-penceresinde.
İlmini ikmal etmiş Evliyâ, küçük yaşta,
Birçok ilmin yanında, hâfızlık tâcı başta.
Gözdesidir sarayın, vakar ve nüktesiyle,
Gönüllere sükûnet bahşeder bestesiyle.
Padişahlar ki onu zirvede anıyordu,
Fakat Çelebi, sefer aşkıyla yanıyordu.
Nebî tavsiyesiydi, sağlıklı olasınız,
«Siz seyahat ediniz ki sıhhat bulasınız!»
Bir gece rüyasında, görünce Peygamber’i,
Âhi Çelebi’de bir coşku kaplar her yeri.
Nihayet toparlanıp, varır ulvî huzûra,
Heyecan girdabında, yaşlı gözle O Nûr’a:
Sürçüp; «Ya Rasûlâllah, bana eyle seyahat!»
Diyecekken aslında; «Ey Efendim şefâat…»
Gül yüzünde güllerle, müjdeyi verir Rasûl,
Duânın keremiyle diyarlar görür o kul.
Der ki rüyasındaki ashabdan yüce biri:
«Yazmalısın gezdiğin, seyrettiğin her yeri»
Bu ihsanla Evliyâ; deniz, deryayı aştı,
Yetmiş yıllık ömründe, kırk yıl dâim dolaştı.
İlk önce İstanbul’u semt semt eyledi seyran,
Gördüğü mekânları temâşâ etti hayran.
Sonra Bursa, Kütahya; derken İzmit, Amasya,
Ardından Samsun, Ünye, Trabzon ve Kafkasya.
Kırım’dan gelip Girit Seferi’ne katıldı,
Hanya Kalesi fethi için, hasma atıldı.
Erzurum’un kışını, bir yıl yaşamış ama,
Donarmış kara kedi, atlarken damdan dama.
Şâhit olmuş birtakım fütursuz isyanlara,
Acıyla bakmış yurda zarar ve ziyanlara.
Ünlü seyyah not etmiş, ne gördüyse han, hamam,
Cami, saray, manastır, ev; bahseder tastamam.
Ahbap olmuş geçtikçe uzayan kıvrık yollar,
Yudum yudum gurbeti hissetmiş uzun yıllar.
Pek çok olay anlatır gidip her seferinde,
Pek kıymetli bilgiler bulunur eserinde.
İstanbul’a kızıl bir gün, huzmeler saçarken,
Görmüştü Hezarfen’i, Galata’dan uçarken.
Muhtelif kıtalar ve beldeler gezip yazdı,
Önündeki hedefi artık kutlu Hicaz’dı.
Tavaf edip mübârek Kâbe’ye yüzler sürdü,
Ravza’da Peygamber’i gönül gözüyle gördü.
Arabistan gezisi tamamlandıktan sonra,
Piramitler ülkesi, Mısır’a geldi sıra.
Sudan ve Habeşistan illerini kat etti,
Dönerken İstanbul’a ânîden vefat etti.
Ömrünce evlenmedi, belki vakti olmadı,
Seyahatnâme hariç, hiç mîrâsı kalmadı.
Savaşlardan ganîmet düşse biraz payına,
Harcardı varlığını seferlerde boyuna.
Evliyâ, eserini sâde dille anlatmış,
Bazen de sözlerine, mübalâğalar katmış.
On ciltlik hazineyi hece hece işlemiş,
Gezerken sanki meşhur o rüyayı düşlemiş.
Kaynaktır, günümüzde her müdekkik insana,
Tarihten insanlığa ışık tutan bir ayna.
Varoğlu, dâim çalış, ermek için felâha,
Evliyâ’nın rûhuna, okuyalım Fâtiha.

8 Haziran 2011 Vezirköprü