MEKKE-İ MÜKERREME’YE GETİRİLEN SU!

Can ALPGÜVENÇ alpguvenc@gmail.com

KANUNÎ’NİN BİRİCİK KIZI MİHRİMAH SULTAN’IN BÜYÜK HİZMETİ

Osmanlı devrinde, başta saray hanımları olmak üzere; vezirlerin, valilerin ve imkân sahibi zenginlerin hanımları ellerinde mülk olarak bulunan malları vakıflaştırmış, nakit servetleriyle de hayır-hasenâta koşmuşlardır. Pek çok fukarâ hanımı da, bu yarıştan geri kalmamıştır. Kanunî’nin sevgili kızı Mihrimah Sultan da, Allâh’ın rızâsına nâil olma, Peygamber’in şefâatini kazanma, içinde bulunduğu Osmanlı ahalisine hizmet gayesiyle dönemindeki hayırseverlerle yarışırcasına ömrü boyunca dînî ve sosyal müesseseler kurmaya gayret etmiştir. İstanbul’da ilki Üsküdar sahilinde, diğeri Edirnekapı’da olmak üzere iki külliye inşa ettirerek büyük hayırlara vesile olmuştur.

Mihrimah Sultan; Üsküdar’da inşa ettirdiği külliyesinden yaklaşık 10-12 yıl sonra Edirnekapı’da, II. Teodosius surlarının iç tarafında, Edirne Kapısı adıyla bilinen kale kapısının hemen yakınında, yine ünlü sanatkâr Mimar Sinan’a kendi adıyla bir külliye daha inşa ettirdi. Yapımı üç yıl süren külliyede, cami dışında; medrese, çifte hamam, sıbyan mektebi, çok sayıda dükkândan meydana gelen bir çarşı, çeşme ve türbe bulunuyordu.

***

Saray hanımları arasında Haremeyn’e, Hazreti Rasûl -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yaşadığı o mukaddes mekânlara hizmet edebilmek amacıyla tahsis edilen vakıflar büyük yer tutmaktadır.

Mihrimah Sultan da (1522-1574) bu beldede yaşayan insanlara yardım edebilmek gayesiyle eline geçen tarihî fırsatı doğru değerlendirerek, bu mübarek beldelere önemli hizmetlerde bulunmuştur.1

MEKKE’YE 50 MİLYONLUK SU YOLU!

İslâm’ın mukaddes şehri Mekke-i Mükerreme’de Abbasî Halîfesi Hârun Reşîd’in zevcesi Zübeyde Hanım tarafından yaptırılan «Ayn-ı Zübeyde”2 su yolu 1560’lardan sonra, sel ve kum fırtınaları sonucu kullanılamaz hâle geldiğinden, Mekke Şerîfi, 1562 (h. 970) yılında Dersaâdet’e gönderdiği bir raporla su yollarının tamir edilmesi gerektiğini bildirmişti. Bu talep üzerine Kanunî, Mekke Kadısı Abdülkādir İbn-i Ali Mağribî ve Cidde mutasarrıfı Hayreddin Bey’in de dâhil olduğu bir heyeti görevlendirerek, onarım için yapılacak olan hizmetlerin tespitini ve bu iş için lâzım gelen malî kaynağın hesaplanmasını istemişti. Kadı Efendi; su yollarının canlandırılması, bu sıkıntının kesin olarak çözülmesi ve yapılacak yeni kanalların inşası için 30 bin altın (bugünkü rakamla 15 milyon TL civarı) gerektiği tarzında bir rapor tanzim ederek, Sultan’a arz etti.3

Mihrimah Sultan; raporun İstanbul’a ulaşması üzerine, tamirat için gereken paranın çok fazlası olan 50 bin altını4 devlet bütçesine hiçbir yük getirmeden karşılamaya karar verdi ve akçeleri; tamirat işiyle görevlendirdiği eski Mısır Defterdarı İbrahim Bey’e ödedi. Hemen harekete geçen İbrahim Bey, Arafat’ta şantiye kurarak, 400 kadar mühendis, usta ve amele ile faaliyete geçtiyse de, iş genişledi ve çalışanların sayısı kısa zamanda 1000’i aştı. 1563’te başlayan çalışmalar, 1573’e kadar aralıksız 10 yıl devam etti. 1568’de inşa için daha evvel Mısır’dan getirilmiş olan ham demir ve çelik kâfî gelmeyince, İstanbul’dan takviye yapılmış, ihtiyaç olan malzeme Mısır yolu ile Mekke’ye ulaştırılmıştı. 1573’te onarımın bitmesi üzerine, Müftü el-Hüseynî tarafından bir açılış merasimi düzenlenmiş, Devlet-i Osmaniye’ye duâlar edilmişti.

Yapılan bu çalışmaların ardından Mekke’ye ulaştırılan ve başka kaynakların da eklenmesiyle daha da çoğalan su, şehrin her noktasında çeşitli çeşmeler inşa edilerek; -eskisinden farklı şekilde mahallelere kadar- dağıtıldı. Böylece bu hizmet, sadece bir yenileme değil, aynı zamanda Ayn-ı Zübeyde’yi ihyâ ve geliştirme faaliyeti olmuştu.5

Çünkü Zübeyde Hanım’ın inşa ettirdiği su yolu, sadece Arafat’a kadar getirilmiş, lâkin şehrin iç mahallelerine ulaştırılamamıştı. Kanunî zamanında ise, Arafat’la Mekke arasındaki kayalık tepeler delinerek su, şehrin merkezine kadar getirildi. Ayn-ı Zübeyde su yolu, farklı bir mahiyet kazandı.

HAZRET-İ RASÛL’ÜN RÛHUNA HATİM OKUMA VAKFI!

Mihrimah Sultan’ın tesis ettiği vakıfların, Haremeyn hizmetleri ile ilgili olan yedi ayrı tasarrufu vardır. Bunlardan birisi de, surre emini6 vasıtasıyla ulaştırılması şartıyla her sene 2500’ü Mekke’ye, 2500’ü Medine’ye olmak üzere, Haremeyn’e toplam 5000 altın gönderilmesi, bu paraların kadılar ve dört mezhep imamları aracılığı ile fakir-fukarâya dağıtılmasıdır.7

Mihrimah Sultan, başka bir vakfiyesinde Tatar Pazarı adlı yerdeki mülklerinden vakfettiği arazilerin gelirinden 3000 sikkenin yine surre emini vasıtasıyla gönderilip; Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’de bulunan fukarâya, ihtiyaç sahiplerine, miskin ve düşkünlere eşit şekilde dağıtılmasını şart kılmıştı.

Sultan ayrıca; Mekke, Medine ve Halilürrahman’da görevli 93 kişiye, 189 akçe tahsis ederek, bunlardan 83’ünün okuyucu, 3’ünün reîsü’l-kurrâ, 3’ünün noktacı ve 3’ünün de nâzır olması halinde, her birinin ikişer akçe almalarını istemişti.

***

Makām-ı İbrahim’de, tecvidi bilip tatbik eden 30 ehl-i Kur’ân’a, her gün öğle namazını müteakip birer cüz okuyup, sevabını vâkıfın (yani Mihrimah Sultan’ın) rûhuna hediye etmeleri karşılığında 10’ar flori (altın) verilmesini istemiştir. Aynı şekilde 30 kişinin de Medine’de Mescid-i Nebevî’de bir hatim okuyup; on cüzün sevabını Peygamber Efendimiz’in, ikinci on cüzün sevabını ashâbının, son cüzün sevabının ise vâkıfın rûhuna (yani Mihrimah Sultan’ın rûhuna) hediye edilmesi karşılığında 10’ar flori verilmesini istemiştir.8

***

Osmanlı sultanlarının ve hanım sultanların çoğu imkânları oldukları hâlde hac görevlerini -genellikle- vekâleten îfâ etmişlerdir. Devrin ulaşım imkânları icabı İstanbul-Mekke arasındaki yolculuk; gidiş-dönüş üç-dört aylık bir zamanı gerektirdiğinden, sultanların devlet merkezinden bu kadar uzun bir müddet ayrı kalmaları uygun görülmemiş, ulemâ onların hac farîzalarını bedel göndererek yapabileceklerine dair fetvâ vermiştir. Sultanlar ve hanım sultanlar, bu fetvaya dayanarak vekâlet yoluyla hac yaptırmışlar, ayrıca her sene namlarına hac yapılması için vakıflar kurmuşlardır. Mihrimah Sultan da kendisi için bedel olarak hac yapacak olan üç kişi görevlendirmiş, bunların her birine yıllık 6000’er akçeden toplam 18.000 akçe tahsis etmiştir.9

_____________________

1 Osmanlı hanımları içinde Haremeyn için ilk vakıf yapan -ya da tesis eden- kadın, Sultan II. Murad’ın kızı Şehzâde Hatun’dur.

2 Birçok hayır eserinin sahibi olan Zübeyde Hanım, bu suyu 828-829 yıllarında 1.700.000 miskal altın harcayarak, bulunduğu menbadan Mekke-i Mükerreme’ye getirtmeye muvaffak olmuş, böylece gerek hac esnasında Arafat’ta, gerekse Mekke’de yıl boyunca çekilen su sıkıntısını bir ölçüde de olsa çözüme ulaştırmıştı.

3 Mustafa GÜLER, Osmanlı Devleti’nde Haremeyn Vakıfları (XVI. ve XVII. Yüzyıllar), İstanbul, 2002, s. 66.

4 Başta 30 bin altına mal olacağı tahmin edilen bu yatırım, tahmin edilen miktarı çok aşmış; bazı kaynaklara göre, 100 bin altına (bugünkü rakamla 50 milyon TL civarı) hattâ fazlasına ulaşmıştır.

5 Osmanlı Sultanları, 1517’de Mısır’ın fethinden sonra hem hilâfeti, hem de Hicaz hâmîliği vazifesini üstlenmişti. Osmanlı Devleti’nin Haremeyn’de su hizmetleri için yapmış olduğu ilk büyük faaliyet, Kanunî zamanında «Ayn-ı Zübeyde» su yolunun yeniden inşası olmuştur. 1523’e gelindiğinde kaynaktaki suyu Mekke’ye ulaştıran su yollarının tamamı kullanılamaz hâle gelmiş, durum dönemin hükümdarı Kanunî’ye bildirilmişti. Olaya süratle müdahale eden Sultan, lüzumlu aynî ve nakdî tahsisatı temin ederek, su yollarının onarımını emretti. Altı yıl süren faaliyet 1531’de tamamlanarak hizmete girdi. (Mustafa GÜLER, 16 ve 17. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde Haremeyn Vakıfları ve Ehemmiyeti, Doktora Tezi, İstanbul, 1999, s. 41-42)

6 Osmanlı sultanlarının her yıl hac zamanında Haremeyn halkına dağıtılmak üzere gönderdikleri para ve hediyeleri, tertip edilen alayla İstanbul’dan Mekke ve Medine’ye götürüp emanetleri yerine dağıtmakla görevli kimse.

7 F. Cangüzel ZÜLFİKÂR, Mihrimah Sultan’ın VGMA’da bulunan Vakfiyelerinin Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1989, s. 49.

8 Zülfikâr, a.g.e., s. 48.

9 Mustafa GÜLER, a.g.e., s. 141.