BU MU ECDÂDA VEFÂ?

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

Şu çamurlar niye hâlâ, bu mu ecdâda vefâ?
Gerçeğin tersine imlâ, bu mu ecdâda vefâ?

Ne gerek doğruyu tekrâra denirken o kadar,
İftirâ peş peşe illâ, bu mu ecdâda vefâ?

Bugünün derdini döndürmek için boş yarına,
Düne dâir, ne demek lâ, bu mu ecdâda vefâ?

Kubbeler, âh o cihan gülleri, çok yerde garip,
Çok bugün hasta musallâ, bu mu ecdâda vefâ?

Deli bir Con gibi olmuş nice mecnunlar ile,
Leydi olmuş gibi Leylâ, bu mu ecdâda vefâ?

Ceddimin şânıdır evlâdı mükemmel büyüten,
Ne demek Hans’a pekâlâ, bu mu ecdâda vefâ?

Üç yaban tarzı yüzünden yıkılan yerleri geç,
Kaç mezar kaldı muallâ, bu mu ecdâda vefâ?

Yaşanan onca ihânetlere rağmen yine de,
Ey gören düşmanı evlâ, bu mu ecdâda vefâ?

Sana binlerce fetih, şanlı zaferler sunana,
Hani vicdân-ı mücellâ, bu mu ecdâda vefâ?

Bindiğin öz dalı kestin, dil uzattın bir de,
Kör müsün ey gözü şehlâ, bu mu ecdâda vefâ?

Der ki Seyrî, dedeler rûhuna ey fâtihasız,
Soracak Hazret-i Mevlâ: Bu mu ecdâda vefâ?

Vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün
(fâilâtün) (fa’lün)