OSMANLI DEVLETİ’NİN YENİDEN TOPARLANMASI

Ahmet MERAL ahmetmeral@yuzaki.com

ÇELEBİ MEHMED DEVRİ (1402-1421)

Timur’un Yıldırım’ı bir meydan savaşında yenme başarısı; tarihte göçebe devlet geleneği ve ordu yapısına sahip devletlerin, yerleşik devlet geleneği ve ordu yapısına sahip devletlere karşı kazanmış olduğu son zafer oldu. Timur, kazandığı bu büyük galibiyetin ardından, uzun süredir Türklerin elinden çıkmış olan İzmir üzerine yürüdü. Etrafındaki kalelerle beraber İzmir’i on beş günde ele geçirdi ve bu bölgenin yönetimini Aydınoğullarına bıraktı.

Bir süre sonra Timur’un Rumeli’ye sıçramak amacıyla hazırlık yaptırdığı haberi Bizans’a ulaşınca, İmparator Manuel büyük bir endişeye kapıldı ve alelacele değerli hediyeler göndererek Timur’a bağlılığını bildirdi. Manuel’in kendince önlem aldığı sırada Timur çoktan gözünü Çin’e dikmişti. Çünkü en büyük ideali Cengiz Han gibi Çin’i ele geçirmekti. Batıdaki iki büyük rakibi Osmanlılar ve Memlûklulara ağır darbeler vurmuş ve hedefine ulaşmıştı. Ankara Savaşı’ndan sonra yaklaşık sekiz ay kaldığı Anadolu’da bütün düzenlemeleri yaptıktan sonra tekrar doğuya dönebilirdi. Nitekim bir süre sonra Semerkant’a gitmek üzere Anadolu’dan ayrıldı.

Osmanlı devlet yönetimi, Timur’la yapılan ve Yıldırım’ın esaretiyle sonuçlanan Ankara Savaşı sonrası zaafa uğramış ve Anadolu birliği tekrar bozulmuştu. On yılı aşkın bir süre şehzadeler arasında kıyasıya bir hâkimiyet mücadelesi yaşandı. Bunun tabiî bir sonucu olarak Anadolu ve Rumeli’de büyük karışıklıklar meydana geldi. Osmanlı tahtı için Yıldırım’ın oğulları arasındaki bu çatışma dönemi (1402-1413) «Fetret Devri» olarak anılır. Süleyman, İsa, Musa ve Çelebi Mehmed arasındaki mücadele Yıldırım’ın ortanca oğlu Çelebi Mehmed lehine sonuçlandı.

Çelebi Mehmed (I. Mehmed), Ankara Savaşı sırasında ihtiyat ordusunun başında bulunuyordu. Savaşın kaybedilmesinin kesinleşmesi üzerine, emrindeki kuvvetlerle geçmişte valilik yaptığı Amasya’ya gitmiş ve bu bölgede tutunmayı başarmıştı. Daha sonra taht mücadelelerinin yoğunlaştığı Balkanlara yönelerek iktidarını kesinleştirme yoluna gitti. Zaten Timur da Anadolu’dan ayrılırken, I. Çelebi Mehmed’in Amasya’daki hâkimiyetine dokunmamıştı.

Ankara Savaşı’nın yaralarının sarılması, karmaşaya son verilmesi ve siyasî birliğin yeniden sağlanmasıyla 1413 yılından itibaren Osmanlı Devleti âdeta yeniden kuruldu.

Osmanlıların Rumeli’de gücünü koruyor olması; bu zor ve bâdireli dönemde, devletin tamamen dağılmasını ve silinmesini önleyen hayatî bir güç kaynağı oldu. Çelebi Mehmed; uç beyleri, sayıları giderek artan kapıkulu askerleri ve tımar sahiplerinin desteği sayesinde duruma hâkim oldu ve devleti yeniden toparlamayı başardı.

I. Mehmed, öncelikle Anadolu’daki birliği yeniden sağlamaya çalıştı. Mahallî hanedanlara, Bizanslılara, Venediklilere, Rodos Şövalyelerine, Ceneviz’e karşı yumuşak bir siyaset izledi. Timurluların Anadolu üzerindeki nüfûzunu daima göz önünde bulundurdu ve bu nüfûza aykırı bir teşebbüste bulunmaktan özenle kaçındı.

Candaroğulları ve Karamanoğulları sindirildi fakat daha fazla ileriye gidilmedi.

Batı Anadolu’daki bazı gazi beylikleri kesin hâkimiyet altına alındı.

Venediklilerle Gelibolu açıklarında yapılan ilk deniz savaşı kaybedildi. Donanma komutanı Çalı Bey de bu savaşta şehid düşenler arasındaydı. (Mayıs 1416)

ŞEYH BEDREDDİN VE ÇELEBİ MUSTAFA İSYANLARI

I. Mehmed, kardeşler arası taht kavgalarının Anadolu ve Rumeli’yi kavurduğu bu buhranlı dönemde çıkan isyanları güçlükle de olsa etkisiz hâle getirdi.

Şeyh Bedreddin adının geçtiği hâdiseleri anlayabilmek için dönemin tarihini bilmek şarttır. Bu isyan hareketinin Ankara Savaşı’nın ardından Osmanlı toplumunun içine düştüğü bunalım ortamı ve oluşturduğu otorite boşluğuyla çok sıkı bağlantılı olduğu ortadadır.

Devlet; yöneticisini kaybetmiş, toprakları elinden alınmış, yağmalanmış, ekonomik gücü yara almıştı. Devletin ve toplumun içinde bulunduğu krizden çıkış aranıyor, siyasî iktidarı ele geçirerek hâkimiyeti yeniden kurmayı hedefleyen birden fazla güç ve menfaat çevresi ise kıyasıya birbiriyle yarışıyordu. Siyasî tabloya bakıldığında, iktidar adayı grupların girdiği arbede sonucu Anadolu ve Rumeli’de büyük bir keşmekeşin hüküm sürdüğü görülüyordu.

Şeyh Bedreddin’in başını çektiği varsayılan olaylar dizisi, böyle uzun bir arbedenin sonunda Osmanlı yönetimini ele geçirerek siyasî otoriteyi yeniden kurmakla uğraşan I. Mehmed’in saltanatının ilk yıllarında Batı Anadolu’da başlamış, Rumeli topraklarında son bulmuştur.

Ankara bozgunundan sonra şehzadelerin taht mücadeleleri sırasında Musa Çelebi; kardeşi Süleyman’ı ortadan kaldırıp Edirne’ye gelince, kardeşinin bürokratlarını azledip yerine kendi adamlarını atamıştı. Bu sırada Şeyh Bedreddin de Musa Çelebi’nin ısrarı üzerine kazaskerlik görevine getirilmişti. (1411)

Ancak I. Mehmed, kardeşi Musa Çelebi’yi ortadan kaldırıp iktidarı devralınca, Şeyh Bedreddin diğer bürokratlar gibi cezalandırılmayıp ilmî kişiliğine hürmet gösterilerek ailesi ile beraber İznik’te ikamet ettirildi. (1413) Şeyh, İznik’te iken, Börklüce Mustafa binlerce kişiyle Aydın’da büyük bir isyan başlattı. Ancak bu ayaklanma Bâyezid Paşa tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Börklüce Mustafa da çarmıha gerilerek idam edildi.

Bizans tarihçisi Dukas’a göre, dînî hiçbir nizam tanımayan ve peygamberlik iddiasında bulunduğu söylenen Börklüce Mustafa için Osmanlı kroniklerinde de benzer kayıtlar bulunmaktadır. Şeyh Bedreddin ile bağlantılı olduğu kabul edilen bir diğer isyancı da Torlak Kemal’dir. Bu şahıs da Bâyezid Paşa tarafından Manisa’da yakalanarak idam edildi. Bu gelişmeler üzerine, İznik’te bulunan Şeyh Bedreddin oradan daha güvenli gördüğü İsfendiyaroğullarına sığınmak amacıyla Kastamonu’ya gitti. Ancak oradan da Rumeli’ye geçmek zorunda kaldı. Dobruca, Silistre ve Zağra üzerinden Deliorman’a geçti ve etrafında toplanan eski mahallî yöneticiler (gazi beyler) ile beraber yeni bir isyan başlattı. Bazı rivâyetlere göre Edirne’ye ulaşıp Çelebi Mehmed ile görüşmek istedi. Ancak etrafında topladığı büyük kalabalıklarla Edirne’ye yürüdüğü söylentisi üzerine, I. Çelebi Mehmed; diğerlerine yaptığı gibi, Bâyezid Paşa’yı derhâl şeyhin üzerine gönderdi. Börklüce ve Torlak Kemal isyanlarının âkıbetlerini öğrenenler, isyan hareketinden koparak Şeyh Bedreddin’i yalnız bıraktılar. Bunun üzerine Şeyh Bedreddin, Bâyezid Paşa kuvvetlerince yakalandı ve bir heyet tarafından muhâkeme edilerek Serez pazarında idam edildi. (1416)

Şeyh Bedreddin’in isyan sebepleri ve kişiliği üzerinde yüzyıllardan beri çeşitli spekülâsyonlar yapılmıştır. Bazı çağdaş araştırmacılar Şeyh Bedreddin hakkındaki gerçekliğe ulaşmaktan çok, görmeyi arzuladıkları yeni bir Bedreddin üretme taktiği ile hiçbir mesnede dayanmayan görüşler ileri sürmüşlerdir:

“Şeyh Bedreddin, Nazım’ın deyişiyle, milletlerin ve mezheplerin kanunlarını ilgā hedefini göstererek zuhur ve huruç eyledi.”1

Oysa nereden bakılırsa bakılsın, ister aşırı görüşleri ve sıra dışı fıkıh anlayışıyla, ister tasavvuf felsefesinin en uç görüşleriyle ele alınsın; Şeyh Bedreddin’i materyalist veya agnostik inanca sahip biri olarak görme imkânı yoktur. Şeyhin görüş ve düşüncelerine mesnet olarak gösterilen meşhur Vâridat isimli eserin gerçekten de şeyhe ait olup olmadığı ilim çevrelerince tartışmalı bir konudur.2

ÇELEBİ MUSTAFA’NIN İSYANI

Çelebi Mehmed’in iktidarının son yıllarında uğraştığı önemli olaylardan biri de Çelebi Mustafa isyanıdır. Osmanlı kaynaklarında Düzmece Mustafa diye geçen bu isyan, daha sonra II. Murad döneminde de Osmanlı’yı uğraştıracaktır. Her ne kadar siyasî etkisini azaltmak için söz konusu Mustafa’nın şehzade olmadığı iddia edilmiş olsa da, gerçekte Yıldırım’ın oğullarından biriydi. Timur; Ankara Savaşı’ndan sonra Anadolu’dan ayrılırken, Şehzade Mustafa’yı da yanında Semerkant’a götürmüştü. Mustafa, Timur’un ölümünden sonra Anadolu’ya geldi ve taht mücadelesine kalkışmak üzere Rumeli’ye geçti. Bizans’tan yardım alarak önce Eflâk’a giden Çelebi Mustafa, daha sonra tekrar İzmir’de beyliğine kavuşmak için yanıp tutuşan Cüneyt Bey’le de birleşerek Selânik civarındaki faaliyetlerini artırdı. Bu tehlikeli gelişmeler üzerine Çelebi Mehmed bizzat Rumeli’ye geçti ve duruma müdahale etti. Şehzade Mustafa ve Cüneyt Bey, Bizans’ın kontrolündeki Selânik garnizonuna sığınmak zorunda kaldı. İmparator Manuel, yapılan görüşmelere ve baskılara rağmen Osmanlı’ya karşı kullanma arzusunu taşıdığı sığınmacıları teslim etmedi. Nihayet bir anlaşma yapılarak uzlaşmaya varıldı. Buna göre, Şehzade Mustafa serbest bırakılmayacak, hiçbir şekilde Rumeli’de faaliyet göstermesine müsaade edilmeyecekti. Buna karşılık Osmanlı da Bizans’a şehzadenin masrafları olarak yılda 300 bin akçe ödeyecekti. Böylece bu problem de ertelenmiş oldu.

ÇELEBİ MEHMED’İN ÖLÜMÜ VE ŞAHSİYETİ

1421 baharında Edirne’ye gelen hükümdar, burada tertiplediği bir av eğlencesi sırasında hastalanarak atından düştü. Kısa bir süre sonra ağırlaştı ve Amasya sancakbeyi olan büyük oğlu II. Murad’a gizlice haber gönderilmesini, bu süre içinde ölürse ölümünün gizli tutulmasını ve küçük şehzadeleri Mahmud ve Yusuf’un da Bizans İmparatoru Manuel’in yanına gönderilmesini vasiyet etti. Çelebi Mehmed’in vefatı, oğlu II. Murad’ın Edirne’ye gelip idareyi ele almasına kadar 42 gün süreyle halktan saklandı. İktidarın devralınmasından sonra cenazesi Bursa’ya gönderildi ve Yeşil Türbe’ye defnedildi.

I. Mehmed; tedbirli, sabırlı, azim ve irade sahibi, sözüne sâdık bir hükümdar olarak Osmanlı Devleti’ni yeniden ayağa kaldırmayı başarmıştır.

__________________

1 Alpaslan IŞIKLI; Mülkiye, c. XXIII, s. 218, sa. 125.
2 Dr. Mustafa AŞKAR; Ankara İlahiyat Fakültesi Dergisi; c. XXXVIII, sa. 448.