SELÂM SANA EY UHUD!..

Bekir ÇİÇEK

Selâm sana ey Uhud, bizden merhaba sana!
Varlığın Sebebi’nin, sevgili, nazlı dağı,
Yaşadığın destanı, bize de anlatsana.
Hak yoluna baş koyan, arslanların yatağı…

O bildirdi; biliriz, tanırsın ve seversin,
Taşların ve toprağın, aşka kestiği yersin,
Dokununca bağrına, Sevgili’nin ayağı…

Kader bizi düşürdü, uzun çağlar ardına,
Nasip olup varmadan, Sevgili’nin yurduna,
Âhirete göçmüştü, sevgililer oymağı…

Söyle bize nasıldı, o gün güzel Medine?
Muradı hâsıl olup, erince sevdiğine,
Çehresi al al mıydı, pembe miydi duvağı?..

Nasipli deve Kasvâ, aynı yere çökünce,
O gün nice bayramdı, Neccarlı iki gence!
Sevince mi gark oldu, mihmandarın ocağı?..

Seniyyetü’l-Vedâ’dan, dolunay doğduğu gün.
Medineli yıldızlar, edip vuslata düğün.
Doldurdu mu sevinçle, her köşeyi-bucağı?..

O kardeşlik gününde, herkes kardeş olurken,
Siz de kardeş miydiniz, inleyen kütükle sen?
Her gönlü dokudu mu, sevgi-şefkat yumağı?..

Gelip Sirâc-ı Münîr, şehre şeref verince,
Her yer aydınlandı mı, gül cemâli görünce?
Yesrib Medine oldu, söktü nurlu şafağı…

O mübârek beldede, vahiy gelirken Hak’tan,
Sen de duyar mı idin, şöyle biraz uzaktan?
Cebrâil’den dinlerken, vahyi Hayrın Kulağı…

Geçen uzun zamanlar, aziz izleri sildi.
Yerler mermere döndü, hâtıralar eksildi.
Söyle sende kaldı mı, ayağının toprağı?..

Uhud günü meydanda, nerde idi karargâh?
Sol cenah ne taraftı, neresiydi sağ cenah?
Nereye kurulmuştu, O Server’in otağı?..

Cihad ânı ovada, er meydanı nerdeydi?
Allâh’ın arslanları, acep hangi yerdeydi?
Hamza’yı nerde vurdu, cehâletin mızrağı?..

Şu görünen tümsek mi, okçuların tepesi?
Orada mı verdiler, hepsi de son nefesi?
Canlar cennete uçtu, yere düştü sadağı…

Nasıl pervâne oldu, o gün Ümmü Umâre?
Zarar gelmesin diye, varlık nûru o Yâr’e?
Melek Mus‘ab oldu da, düşürmedi bayrağı…

Elbette hatırlarsın, genç muallim Mus‘ab’ı,
Enes İbn-i Nadr ile diğer bütün ashâbı.
Talha; Gül’ün uğruna, oka verdi parmağı…

Eğrimize istiğfar, doğrumuza hamd eder;
O Sevgili kabrinde, dâim; «Ümmetî!» mi der?
Yanar durur Sûr’a dek, hiç sönmeden çerağı…

Sence mahşer günü mü, bitişi bu hasretin?
Civarında bulunmak, Âlemlere Rahmet’in,
Açılınca meydana, Allâh’a hamd sancağı…

Rabbimiz bizi affet, bize eyle merhamet!
Hepimizi Habîb’e, sonra gelen kardeş et!
Ta elinden içelim, kevser dolu bardağı!..