Hayırda Yarışan Hanım Sultanlar

Can ALPGÜVENÇ alpguvenc@gmail.com

MİHRİŞAH SULTAN VE EYÜP’TEKİ İMÂRET

Yirmi altıncı Osmanlı hükümdarı Sultan III. Mustafa’nın baş kadını olan Mihrişah Sultan’ın Gürcü asıllı olduğu ve 1744 yılı civarında doğduğu rivâyet edilir. Câriye olarak Sarây-ı Hümâyun’a alınıp, iyi bir terbiye gördükten sonra henüz on üçünde iken Sultan III. Mustafa ile evlendirilmişti. Mihrişah Sultan, 24 Aralık 1761’de, padişaha cihangirlik hayalleriyle bağlandığı bir şehzade (III. Selim) vererek sultanın baş kadını olmuştu. Osmanoğulları tarihinde 1725-1761 yılları arasındaki 36 yıl boyunca hiç şehzade (erkek çocuk) doğmamış olduğu düşünülürse, Selim’in dünyaya gelişinin önemi daha iyi anlaşılır. Kısaca; Şehzade Selim’in doğumu hem devlete, hem de babasına büyük saâdet bahşetmişti.

***

Ülkesinin her yerinde imar faaliyetlerine girişen, kara ve deniz mühendishaneleri açtıran Sultan III. Mustafa; astımının şiddetlenmesi sonucu 21 Aralık 1774’de hayata veda edince, tahta küçük kardeşi Şehzade Abdülhamid geçmişti. Sultanın henüz 30 yaşlarında olan baş kadını Mihrişah Sultan geleneklere göre, eski saraya gönderildi. O sırada oğlu Selim on üç yaşında idi. Sultan I. Abdülhamid’in saltanatı da tıpkı ağabeyi III. Mustafa’nın dönemindeki gibi Rus savaşlarıyla geçti. Savaşın kazanılması için her fedâkârlığa katlanan, her sıkıntıya rızâ gösteren şefkat sahibi sultan; yaşadığı acılar sebebiyle, 7 Nisan 1789’da geçirdiği ânî nüzûl (felç) sonucu vefat edince, tahta yeğeni Şehzade Selim geçti. Oğlu Selim’in tahta çıkışı üzerine, Mihrişah Sultan’ın on beş yıl süren hasreti sona ermiş, yaşı kırk beşe ulaşan Hanım Sultan, âdet üzere «Vâlide Alayı» ile Topkapı Sarayı’na geri dönmüştü. O artık, «Vâlide Sultan»dı…

ESER KAZANDIRANLARIN BAŞINDA!

Oğlu Selim gibi Mevlevî tarîkatına mensup olan Mihrişah Sultan, Kur’ân-ı Kerim’deki âyetler ve Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hadisleri istikametinde inşa ettirdiği hayır eserleriyle, hasenat sahipleri kervanına katıldı. Vâlide Sultan; yaptırdığı çok sayıdaki vakıf eseriyle, gelecek nesillere örnek olma saâdetine erişen hayırsever kadın sultanlarımız arasında önemli bir yer işgal eder. Osmanlı vâlide sultanları arasında İstanbul’a eser kazandıranların başında yer alan Mihrişah Sultan; Eyüp’te imaret, mektep, kütüphane, sebil ve türbe birimlerini içine alan geniş bir külliye ile başta Halıcıoğlu Camii olmak üzere Levent ile Hasköy Lâğımcılar kışlalarında da birer cami yaptırdı. Kasımpaşa Mevlevîhânesi ile Kâğıthane’deki Silâhtar Yusuf Paşa Çeşmesi’ni de tamir ettiren şefkatli sultan, şehrin pek çok yerine zarif çeşmeler inşa ettirdi. Âdeta nerede su ihtiyacı görmüşse, oraya bir çeşme yaptırdı.

MİHRİŞAH VÂLİDE SULTAN CAMİİ

Sultan III. Selim; hükümdarlığının üçüncü yılında (1792), Haliç sahilinde yer alan Hasköy’e bağlı Halıcıoğlu semtinde Humbaracı Ocağı için bir kışla inşa etmişti. Kışlanın yapımından iki yıl sonra da (1794) kışla içine, Vâlide Mihrişah Sultan tarafından; tek kubbeli, tek minareli, fevkānî, dikdörtgen plânlı bir cami inşa edildi.

Önleri merdivenli, sivri kemerli kapılardan girilen cami, enine dikdörtgen plânlıdır. Mabedin kuzeyinde yer alan ve tabanı ahşap kirişlere oturtulan mahfil, hareme doğru genişler. Bu mahfil, ahşap duvarlarla ayrılmış, doğusu hünkâr mahfili olarak tanzim edilmiştir. Caminin süslemeleri çok sade ve dengeli bir görünüme sahiptir.

19 Ocak 1942’den II. Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar askerî amaçlı kullanılan bu zarif cami, 1960’lı yılların başlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yenilenmiştir. Mihrişah Vâlide Sultan Camii adını taşıyan mabed, halk arasında «Halıcıoğlu Camii» veya «Humbaracılar Kışlası Camii» olarak bilinir.

HER GÜN 2500 KİŞİYE YEMEK!

Mihrişah Vâlide Sultan’ın halkın kullanımına tahsis ettiği vakıflarının başında Eyüp Bostan İskelesi yakınında inşa ettirdiği ve kendi adını taşıyan imâret gelir. İmâretin bir tarafında Vâlide Sultan Türbesi, diğer yanında sebil ve çeşmeler yer alır. İnşasına 1792’de başlanan ve türbe, imâret (aşhane), sebil, çeşme ve sıbyan mektebinden meydana gelen bu külliyenin yapımı üç yıl sürmüş, 1795’te tamamlanmıştır. İki ayrı avluyu çeviren yapılardan meydana gelen külliye, III. Selim döneminin ilk karakteristik eseri kabul edilir. Külliyenin ikisi güney, biri batı, diğeri doğu cephesinde olmak üzere dört girişi vardır. Tamamıyla barok üslûbun özelliklerini taşıyan cephedeki âbidevî giriş, avlu duvarından yüksek olup üç tarafı yüksek revaklarla çevrili olan, içinde imâretin de bulunduğu birinci avluya açılır.1

***

Sebilin sağ tarafındaki hâcet penceresinin üzerinden başlayarak türbenin başlangıcına kadar devam eden ve Sünbülzâde Vehbi’ye ait olan kitâbe metni Yesârî Mehmed Es‘ad’ın ta‘lik hattıyla mermere işlenmiştir. Kitâbe şu beyitle sonlanır:

Zehî târîh-i Vehbi feyz-i rûh-i çâryâr ile
İmâret buldu me’vâ-yı Ebâ Eyyûb el-Ensârî2

Açıldığı günden bu yana fakirin ümit kaynağı olan Mihrişah Vâlide Sultan İmâreti’nin vakfiyesindeki şu satırlar vakfın zenginliğini ve halka büyük bir titizlikle hizmet verildiğini açıkça anlatmaktadır:

“Adı geçen imârette, her hafta Perşembe günü ve Ramazân-ı şerîfin 30 günü pişirilecek pilâv için günde 83 okkadan toplam yıllık 74 günde 614 kile3 pirinç, iki okka4 mısır unu satın alınacaktır. Yine bu günlerde, zerde pişirilmesi için günlük altışar okkadan 74 günde 444 okka hâlis bal satın alınacaktır. Zerde ve pilâv için günlük 26’şar okkadan 74 günde 1924 okka sadeyağ satın alınacaktır…”

***

Vakfiyede, görevlilerde aranılan vasıflar sayılırken; dindarlık, ihlâs, samimiyet, sadâkat, liyâkat, hakka hukuka riâyet, insaf sahibi olmanın yanı sıra, açgözlülükten uzak, hıyânetten sakınan kişiler olmaları bilhassa şart koşulmuştur. 215 yıldan bu yana faaliyetini aralıksız sürdüren imârette bugün dahî günde 2500 kişiye yemek dağıtılmaktadır.

MUHTEŞEM BİR
SANAT ŞÂHESERİ!

Mihrişah Sultan sebil ve çeşme grubu, Bostan İskelesi Sokağı üzerinde, imâret ile Hüsrev Paşa Kütüphanesinin arasındadır. Türk-barok üslûbunun en güzel örneklerinden biri olan sebil ile çeşmeler, mimar kethüdası Ârif Efendi döneminde, -1794’te- imâret ile birlikte inşa edilmiştir.5 Muhteşem bir sanat şâheseri olan sebilin iki tarafında yer alan ve yekpâre mermerden yapılmış küp gövdeli çeşmeler, gerek mimarî, gerekse süsleme bakımından birbirlerinin aynıdır. Çeşmelerin üstte yer alan dikdörtgen bölümünde su ile ilgili bir âyet yer alır.

***

Mihrişah Vâlide Sultan Mektebi ise Vâlide Sultan Türbesi’nin karşısındadır. 1795’te türbe ve imâretle birlikte inşa edilmiştir. Mektebin bahçe kapısı Ferhat Paşa Türbesi’nin hazîresinin arkasında ve Bostan İskelesi Sokağı’ndadır. 1995’te, «Eyüp Sultan Camii ve Çevresi Koruma Projesi» kapsamında restore edilmişti. Günümüzde «Eyüp Sultan Gençlik İzci Grubu Lokali» olarak kullanılmaktadır.

SERVETİNİ HALKIN HİZMETİNE SUNDU

Dindarlığı herkesçe mâruf olan, hayır eserleri yaptırmak ve onları vakfetmek için fevkalâde gayret gösteren, servetini halkın hizmetine sunan bu hamiyet sahibi Vâlide Sultan, ömrünün son yıllarını hastalıklarla geçirmişti. Hekimler, hastalığı için; «âhiret nöbeti hastalığı»(!) gibi garip bir teşhiste bulunmuşlardı. 4 Ekim 1805 günü, altmış bir yaşının içinde iken Hakk’ın rahmetine kavuşan Mihrişah Sultan’ın na‘şı kalabalık bir cemaatin iştirak ettiği cenaze namazının ardından, Eyüp Sultan’da kendi inşa ettiği türbeye defnedildi.6

_________________

1 Gülbin GÜLTEKİN, «Mihrişah Vâlide Sultan Külliyesi», Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. V, s. 459.
2 M. Nermi HASKAN, Eyüp Tarihi, İstanbul, 1993, c. I, s. 47.
3 1 kile = 96 kg.
4 1 okka (kıyye) = 1282,945 gr. (1280 gr.)
5 M. Nermi HASKAN, Eyüp Sultan Tarihi, İstanbul, 2008, c. I, s. 342-344.
6 Çağatay ULUÇAY, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara, 1985, s. 99.